8. Bölüm

90 10 28
                                    


"Çok güzelsin. O kadar güzelsin ki canım yanıyor bazen." Söylediklerim ona ulaştığında gözleri büyüdü, kaşları havaya kalktı. Dudaklarının kenarına utangaç bir gülümseme oturdu. Elini saçlarına atıp, kafasını öne eğdi. Utanmıştı, Kim Jongin utanmıştı. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Bundan sonra nihai amacım buydu. Onu utandırmak. Küçük bir oğlan çocuğu gibi ne diyeceğini bilemez gibi görünüyor, gülümsüyordu. Daha önce bu kadar sevimli bir şey gördüğümden emin değildim.

"Do Kyungsoo nasıl daha önce tanışmadık biz?" Gülümsemesini dizginleyemezken sorduğu soruya sadece omuz silktim.

"Ben seni tanıyordum. Sen beni tanımıyordun."

"Junmyeon'a tanışmadığımızı söylemedin mi sen?" Oyuncu bir şekilde konuştuğunda güldüm. İkimizde onu hatırladığımı biliyorduk.

 "Geç oldu, akşam yemeği için hazırlanmamız lazım hadi geri dönelim." Geldiğimiz yolu geri yürürken koşar adım yanıma geldi, yüzü bana dönük geri geri yürüyordu.

"Sorduğum hiçbir soruyu cevaplamıyorsun. Benden hep kaçınıyorsun gibi hissediyorum."

"Cevaplarını bildiğin şeyleri sorma o zaman."

"Cevaplarını bilmediklerimi soruyorum, onlara da cevap yok." Kaşlarını çatıp söylenirken bir yandan da gözünün önüne gelen saçları ile uğraşıyordu.

"Mesela?"

"Bu sabah neyin vardı?" Aniden durdu ve ciddileşerek sordu.

"İyiydim Jongin..."

"Biri seni üzecek ya da kıracak bir şey yapmadı değil mi? Ben, ben seni üzecek bir şey mi söyledim?" Tekrar tekrar aynı konuşmayı yapmak yerine bir an gerçekleri ona söylediğimi hayal ettim. Arkasına bakmadan kaçardı heralde.

"Hayır, kalabalık bazen beni yoruyor ve yeni insanlar ile tanışmak benim için kolay değil." Bahanemi ona sunduğumda anlayışla kafasını salladı ve yürümeye devam ettik.

"Taejeon ve diğerlerinin gelişi bana da sürpriz oldu." 

"İyi anlaşıyor gibiydiniz. Bir sorun mu var?" Sesindeki rahatsızlık tınısı radarlarımı devreye sokmuştu çok hevesli görünmemeye çalışarak sordum.

"Gelmemelerini tercih ederdim diyelim." 

"Neden?!" Şaşkın tavrım onu şaşırtmış ve güldürmüştü. Durumu kurtarmaya çalışırken gülümsedim.

"Yani sabah iyi gibiydiniz. Gülüp, eğleniyordunuz, kahvaltı yaparken sizi izledim de." Sona doğru sesim kısılırken omuz silkti.

"Eski sevgilimle tatile gelmek çok keyifli değil ama Chanyeol'un doğum günü surat asıp duramazdım. Sen de ortadan kaybolunca mecbur kaldım." O son dediklerine dudak bükerken, içimde cıvıldayan kuş sesleri ile sevinçten otele kadar koşmak, yanından geçtiğimiz sıcaktan yere yapışmış olan bulldoga sarılmak, gökyüzüne haykırmak istiyordum onun yerine sakince gülümsedim.

"Unutamadın mı?" Aklıma gelen şeyle içimdeki tüm çiçekler bir an da solmaya yüz tuttu.

"Hayır hayır kesinlikle yaşandı ve bitti. Zaten çok oldu biz ayrılalı."

"Neden rahatsız ediyor ki madem bittiyse?" Sıkıntılı bir şekilde iç çekti ve yanaklarını şişirdi. 

"İyi bir ayrılık değil miydi?" Tahmin yürüttüğümde hayır dermişçesine kafasını salladı.

"Hayır öyle bir şey de değil. Sadece bunu anlatamıyorum, rahatsız oluyorum." Sesi gerçekten rahatsız olmuş gibi çıkıyordu. Bir an acaba ben yokken Jongin'i sıkıştıracak bir şey mi yaptı diye düşündüm. Ancak fiziksel bir şey olmadığını tahmin edebiliyordum. Rahatsızlığı bundandı, bir şey vardı ama aslında yok gibiydi. Olay çıkarsa, boşuna ortalığı ayağa kaldırmış olacaktı. O adı konmayan hissi iyi bilirdim. Yanından geçerken, yanlışlıkla(!) sana dokunması, üzeri kapalı imalı çirkin laflarda bulunması, sürekli gözler ile taciz etmesi, kaçıp bir yere saklanmaktan ile karşındakini yumruklamak arasında gidip geldiğin o ince çizgi. İnanılmaz bir öfke kanımdan dolaşmaya başladığında sinirle dudaklarımı ısırdım. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 11, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Time Clipping Cupid's Wings // kaisooWhere stories live. Discover now