*yirmi dört

7.4K 649 158
                                    

"bana bak, Kaan. diğerleri gelmeden hemen bakıyorsun bu fala tamam mı?"

Kaan, sanki çok gizli bir şey konuşuyormuş gibi davranan Eray'a güldü ve kafasını salladı. genç oğlanın önündeki fincanı kendi önüne çekerek bir iç çekti.

fincanın içindeki telvelere bakıp dudak bükerken, Eray da merakla Kaan'ın yüzünü inceliyordu. mimiklerinden bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu ancak pek bir şey anlayamadı Eray.

"bu aralar kafan oldukça dolu ve karışık gözüküyor. sürekli bir şeyleri dert ediyor gibisin," deyip göz ucuyla Eray'a baktı Kaan. karşı taraftan bir onaylama mırıltısı geldiğinde fincana geri döndü. "bak burada bir kuş var," dedi ve fincanı Eray'a çevirip serçe parmağıyla göstermeye çalıştı.

Eray, her ne kadar kuş falan göremese de görmüş gibi yaparak, "evet evet gördüm," dedi ve alt dudağını dişleri arasına aldı.

merakı git gide artarken Kaan devam etti: "bu kuş sana iyi haberler getireceğini gösteriyor." Eray derin bir nefes verip geriye yaslandı ve içinden umarım diye geçirdi.

Kaan'ın kaşları kalkarken Eray gerildiğini hissetti.

"bu aklını kurcalayan biriyle alakalı olabilir kuş. ona karşı bir şeyler hissediyor gibisin. seni heyecanlandırıyor her hareketi, sürekli onunla konuşmak istiyorsun; ama neden kendini geri çektiğini anlayamadım."

Kaan Eray'a bakmadan konuştuğundan dolayı, Eray'ın dehşete düşmüş ifadesini görmemişti. genç oğlan öne doğru eğilip kendi fincanını görmeye çalıştı. hiçbir şey anlamadığında ise, "tüm bunları telvelere bakarak mı gördün lan?" dedi.

Kaan keyifle gülerken kafasını salladı. "tabii ki hayır. kuş haricinde hepsi kendi gözlemlerim," dediğinde kaşlarını çattı Eray. "neyden bahsediyorsun amına koyayım?"

Eray'ın hafif sinirli sesi ile sırıttı Kaan. "Bora diyorum. beş kilometre öteden belli, ona karşı bir şeyler hissettiğin." Eray kollarını kavuşturup kendini savunmaya geçti hemen. "yok öyle bir şey, bir de kendine falcı diyorsun. her şeyi uyduruyorsun."

Kaan eğlenen bir ses tonuyla, "birincisi; bana falcı diyen sizsiniz. ikincisi ise, bana yalan söyleme. Bora ne zaman sana iltifat etse bir süre çevrimdışı olup geri geliyorsun," dedi ve elindeki fincanı masaya bıraktı.

"bu hiçbir şeyi açıklamaz, bir işim çıkmıştır ondan çevrimdışı olmuşumdur," diyerek kendini savunmaya çalıştı Eray. ancak köşeye sıkıştığını ve uyduracak bir şeyi olmadığının farkındaydı. Kaan öne doğru eğilip elini Eray'ın koluna sardı. ışıltılı gözleri ile onunla göz teması kurmaya çalışıp, "Eray benden çekinmene gerek yok. Bora'ya söylemeyeceğime emin olabilirsin. çok yakıştırıyorum oğlum sizi," dediğinde Eray ikna olmak üzereydi.

"ben de," diye mırıldanıp olduğu yerde dikleşti. "kimseden duymayacağım bak," deyip işaret parmağını salladı Kaan'a.

Kaan ise sırıtarak kafa salladı ve "söz veriyorum," dedi. o sırada gözleri kafenin kapısından içeri giren Pamir ve Bora'ya kaydı. Pamir'in neşeli yüzü, Kaan'ı görmesi ile soldu ve gerildiğini hissetti. Araz'a karşı olan hislerini ona söylediğinden beri Kaan'dan çekiniyordu, sanki ona ters bir şey yapsa her şeyi Araz'a anlatacamış gibi hissediyordu. hâlâ tam anlamıyla ona güvenmiyordu.

Pamir boğazını temizleyip Bora ile diğerlerinin olduğu masaya geçti. Eray'ın yanına oturacakken, Bora ondan önce davranınca mecburen Kaan'ın yanına geçti.

Kaan da gerildiğini hissederken zoraki gülümsedi ve "nabersiniz?" dedi.

Bora kocaman bir gülümseme ile "iyiyiz," dediğinde Pamir de bir şeyler geveledi. Eray göz ucuyla Bora'ya baktığında Kaan sırıtarak konuştu. "ben de tam Eray'a fal bakıyordum, keşke biraz daha erken gelseydiniz. siz de dinlerdiniz."

eski sevgililerim [bxb]Where stories live. Discover now