2.8

521 34 72
                                    


Eve girdikten sonra kendime sakinleşmek adına uzunca bir süre tanımıştım çünkü Trent'le yaşadığım öpücük sahnesine anlam veremiyordum. Sırf beni ağlatmayacak olmasına güvenerek ondan hoşlanmaya çalışmak büyük aptallıktı. Aklımda Darwin varken başkasına aşık olabileceğimi düşünmek daha büyük aptallık. Trent'i öpmekse... Kısacası aptaldım.

Elbisemden kurtulup kurbağa desenli geceliğimi üzerime geçirdikten hemen sonra makyajımı silmek için banyoya yönelmiştim ki kapı çaldı.

Kimseyi beklemiyordum...

Biraz ürkek adımlarla girişe ulaşıp geleni kontrol ettiğimdeyse Darwin duruyordu dışarıda. Kaşlarımı çattım. Beklemeden kapıyı araladığımda bir hayli şaşkındım. "Nuni?" diye sordum sorgular bir sesle. "Bir şey mi oldu?"

Gecenin bu vaktinde partiden çıkıp bana geldiğine göre bir durum vardı ortada. Açıkçası oldukça kaygılı hissediyordum ama karşımdaki umursamaz bir tavırla omuz silkti. Uyuşuk hareketlerine bakılırsa o da biraz içmişti fakat alkol eşiği benimkine oranla daha yüksek olduğu için sarhoş gezdiğini göremezdiniz. Bu özelliğiyle sürekli övünerek beni sinir ederdi hatta...

"Gakpo meselesini Tiara söylemiş." dedi bir anda. "Lucas'ın sevgilisi... Sana kapıyı açan kız."

Kaşlarımı havalandırdım.

"O nereden öğrenmiş ki?"

"Evden çıkarken duymuş olmalı." diye ekledi ve göz devirdi. "Tüm sokağa konser verdiğin için-"

"Ben mi suçlu oldum şimdi?"

"Sana suçlusun demedim, Gwen." dedi, o da kaşlarını çatarak. "Tanrı aşkına sözlerimi çarpıtmayı ne zaman bırakacaksın?"

Çenemi asi bir tavırla hafifçe kaldırdım. "Hiçbir zaman."

Tek eliyle alnına vurup orayı parmaklarıyla sıvazladı benim bu cevabım sonrası. "Her neyse... O konuyla ilgileneceğim ben. Yalan haber olduğunu söylemesini sağlarım."

Bir süre öylece dikilmeye devam ettim orada. Sadece bakışıyorduk. Derin bir nefes aldım çünkü ona karşı vicdan azabı duyuyordum. Ben bu konuda Darwin'i suçlamıştım ama o benim için, talep etmememe rağmen, olayın aslını araştırmıştı. Tamam, belki de bunları ben suçluluk duygusu içinde boğulayım diye yapıyordu ama yine de çabalıyordu işte. Burukça gülümsedim. Eskiden olsa ona sarılıp yanağına kocaman bir öpücük bırakırdım.

Şimdiyse... "Teşekkür ederim." demekle yetinecektim.

Ona teşekkür edip kapıyı kapatmak üzere hareketlendiğimde tek elini kapıya yaslayarak durdurdu beni. "Böyle mi kalacağız?" dedi, hiç beklemeden. "Bu 'biz' değiliz."

Yutkundum.

Karşılıklı hatalar yapmıştık. Onun her sözü canımı acıtacak cinstendi. Benim son suçlamam ise tartışmalarımızın tuzu biberi olmuştu. Her şeyi aşabileceğimize elbette inanıyordum ancak bunun için çaba sergilemiyordum çünkü Darwin'den uzak kalmak bana iyi gelir diye düşünmüştüm. Böylece -en azından- hoşlandığım kişinin her gün bir başka kadına gidişini en önden seyretmemiş olacaktım. "Birbirimizi kırıyoruz." diye açıklama yaptığımda kaşlarını çattı.

"Kim kırmıyor seni? Ona git. Cody mi? Trent mi?"

Bu defa ben kaşlarımı çattım. "Başladın yine."

"Gwen, hangisiyle takıldığın belli değil... Daha dün tüm arkadaşların Gakpo'yla yattığını konuşuyordu, bu gece Trent'in yanından ayrılmadın... Hakkında kötü düşünmesinler diye kırk takla atıyorum, görmüyor musun..? Beni çileden çıkarma, bir çizgin olsun!"

playinwitme | darwin núñezOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz