* 6 *

5.2K 95 17
                                    

Biraz daha yürüdükten sonra Fatih'in bildiği bir butiğe gelmiştik. İçerisi kalabalık sayılırdı. Dükkanda kısaca dolaşıp kıyafetlere bakındıktan sonra Fatih elinde birkaç, küçücük bez parçasıyla karşıma geldi.

"Senin bedenine göre birkaç etek buldum," dedi elindekileri havaya kaldırarak. "Dene bunları Ece."

Lanet girsin, elindeki yer bezini andıran minicik kumaş parçaları etek miydi yani? O küçücük şeylerle mi popomu örtecektim?

"Bu üç sözde eteği dikip birleştirirsem, eğer şanslıysam anca bir normal boy etek çıkar ortaya yahu!" diye isyan ettim. "Denememi istiyor musun cidden? Böyle bir eteğin içine girmemi?"

"Bu eteklerden birinin içine girmen, Derin'in havuzuna girmenden daha iyidir."

"Pufff!" diye homurdandım. "Tamam ver bana deneyeyim bari." Onun elindeki etekleri sertçe alıp, giyinme kabinine gittim.

Kabine girince pantolonumu çıkartıp, etekleri sırayla denemeye başladım. Üç etekten ilki o kadar kısaydı ki, popomun açıkta kalıp kalmadığından bile emin olamıyordum. İkincisinin kumaşını sevmemiştim. Sonuncu ve en dar eteğe gelince de onun içine sığmayı güç bela da olsa başardım. Arkamdaki fermuarı çekmeyi de fizik kaidelerini zorlayarak başardım. İşte olmuştu... Kabinin içindeki aynanın karşısında kendimi izledim. Yok, yok... Ben mini etek kızı değildim, buna emindim. Onun yerine elbise deneyecektim.

Fatih'den bu konuda yardım isteyince bir dakika içinde bana bir elbise getirip kabinin kapı aralığından içeri uzattı. Elbiseyi elinden alıp kapıyı tekrar örttüm. Siyah, askılı bir abiye elbiseydi bu. Simli, diz üstünde sonlanan, midi boy bir elbise. Yuvarlak yakası fazla bir göğüs dekoltesi sunmuyordu neyse ki. Yandan yırtmacı bir hayli derindi sadece. Ayakta durduğumda bacağımı çok göstermese de, oturduğum zaman bacağımı oldukça açıkta bırakıyordu. Oturup kalkarken elimle tutarsam sorun hallolurdu bence. Elbiseyi giydikten sonra kabinden çıktım.

Fatih'le gözlerimi buluşturdum. "Nasıl olmuş?"

"Hmm... Bir döner misin?"

Kendi etrafımda bir tam tur döndükten sonra durup Fatih'in yorumunu bekledim.

"Bence seni yine de havuza atacaklar Ece."

"Niye ki?" dedim hayretle. "Ortama uygun giyimdim oysa..."

"Evet ama bu sefer de elbisen sana fazla yakıştı. Seni kıskançlıktan suya atarlar."

Kıkırdadım. "Abartma ya! Düz elbise işte, çok dikkat çekmem bu kıyafetle."

O sırada telefonumdan gelen sesle beraber ekrana baktım. Amcam whatsapp mesajı atmıştı:
-Ne yapıyorsun Ece'cim?
Ona yanıt yazdım:
-İyiyim. Arkadaşımla alışverişteyiz.
-Okuldan arkadaşın mı?
-Evet amcacım.
-Yeni okulundan değil mi Ece?
-Evet
-Tamam, güzel.

Amcam Hür Kolej'den, modern kafalı arkadaşlarla takılmamı istediğinden dolayı cevabıma sevinmişti tabii. Amcama değiştiğimi ispat edersem -veya değiştiğimi düşündürürsem demek daha doğru olur- eski okuluma kısa zamanda geri dönebilirdim.

Ama bir dakika... Bu da nesi!? Amcam benimle görüntülü whatsapp araması açmak istemişti! Sanırım Fatih'ten bahsedince onu görmek için görüntülü konuşmak istiyordu.

Gerçi düşününce bu aslında benim için güzel bir fırsattı. Hemen dibimizdeki ikili, bej renk koltuğa otururken, "Fatih," diye onu çağırdım. "Otur lütfen hemen. Amcam görüntülü arama yapıyor. Eğer görüntülü görüşmede seninle samimi pozlar filan verirsem, artık değiştiğimi ve açıldığımı düşünüp benim yakamdan düşer amcam. Yani senin için mahsuru yoksa tabi..."

"Lafı mı olur," diyen Fatih ikili koltukta yanıma oturdu. Ben de görüntülü aramayı yanıtlayıp bizi gösterdim ve konuştum:

"Naber amcacım?"

"İyiyim gençler sizler nasılsınız?"

Fatih, "Ellerinizden öperiz," diye atıldı. "Hafta sonu bir arkadaşımızın partisine gideceğiz de. Öncesinde Ece'ye birkaç yeni kıyafet almak için alışverişe çıkmıştık. Umarım sorun olmamıştır. İsminiz neydi bu arada acaba amcacım?"

"Selim, oğlum."

"Memnun oldum Selim amca."

Fatih ondan istediğim üzere bana epey samimi davranmaya başlamıştı. Kolunu arkama atmış, askılı elbisemin üzerinden omuzumu okşuyordu. Derken Fatih'in parmaklarını saçlarımın arasında hissettim. Uzun saçlarımın arasında nazikçe dolanıyordu. Ne yalan söyleyeyim bu durum bir parça heyecan yaratmıştı bende. Normalde bir erkek bana böyle dokunsa, "Dokunma ısırırım!" derdim ama şu an amcama samimi görünmek adına elim kolum bağlıydı. Hem de resmen kendi kendime bağlamıştım.

Ben artık amcamın sohbeti bitse de, samimi poz yapmaktan kurtulsam diye beklerken, amcam Fatih'le sohbeti koyulaştırmıştı:

"Hangi takımı tutuyorsun yakışıklı oğlum sen?

"Trabzonspor, ya siz Selim amca?"

"Galatasaray. Tebrikler bu arada. Bu sene bomba gibiydiniz."

"Selim amca her sene kupaları siz kaldıracak değilsiniz tabii."

Sohbet uzadıkça samimi pozlar vermesini tembih ettiğim Fatih bu defa da elini bacağıma götürdü. Oturduğumda oldukça açılan elbise yırtmacım bacağımı epey meydanda bırakmıştı. Fatih eteğimi kibarca tutup çekerek, açılmış olan bacağımı örttü. Sonra da elini, koltuğun üzerinde durmakta olan benim elimin üzerine kondurdu. Parmaklarını parmaklarıma sarmıştı.

Bu çocuk işini biliyordu. Ona verdiğim samimi olma görevini yerine getirmekle kalmamış, üstüne bir de kıskanç sevgili rolüne bürünmüştü. En iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oscarlık performans...

Ama... Lanet olsun ki fazlaca heyecanlanmıştım! Niye böyle olmuştum ki şimdi sanki? Üstelik Fatih sadece arkadaşımken... Elimi tutuyor diye utanıp kızarmamın, kalbimin deli gibi atmasının ne gereği vardı ki? Ama saçma bir şekilde heyecan yapmıştım. Öyle ki heyecandan Fatih'in tuttuğu elimin parmakları kasılıp kalmıştı resmen. Bir yandan amcamla sohbet ediyor, bir yandan da bu durum karşısında serin kanlı kalmaya çalışıyordum.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin