* 31 *

1.1K 47 50
                                    

Kerem ile yan yana okul koridorunu takip ederek revire doğru gidiyorduk. 

"Bu arada o gün için özür diledim," dedi Kerem adımlarını yavaşlatırken.

Ben de onun hızına uyarak yavaşladım. "Ne için?"

"Derin'in doğum günü partisinde sana asıldığım için. O günlerde Derin ile aramız limoniydi, ki halen öyle ya neyse... Sen de Fatih ile henüz çıkmıyordun. Bunların üstüne seni lanetten korumanın en kolay yolunun, Fatih yerine benimle yakınlaşman olduğunu da düşününce, partide sana asılmış bulundum. Kusura bakma Ece."

"Senin yerinde hangi erkek olsa yapardı. Lanet girsin, mükemmel olmak başa bela," dedim şakadan böbürlenerek ve elimle saçlarımı havalandırarak. "Şaka bir yana önemli değil." Elimi ona uzatıp teselli eder gibi kolunu sıvazladım. "Seni anlıyorum."

"Teşekkürler anlayışın için."

Telepati yeteneğimle onun zihnine sızdığımda, artık Fatih ile beraber olduğum için Kerem'in bana yeni bir hamlede bulunmayacağını anladım. Arkadaşının sevgilisine yanaşmayacak kadar delikanlıydı.

Revire doğru yürürken Kerem, "Ayrıca beni o gün reddettiğin için de teşekkür ederim," diye ekledi. "Derin'le ilişkimizi kurtarmam için zaman verdin bana. Umarım bunu başarırım."

"Bu sıkıntılı döneminizi beraber aşacağınıza eminim. Derin seni çok seviyor. Kolay vazgeçmeyecektir beraberliğinizden."

"Umarım..."

İyi kız lafın üstüne gelirmiş. Revirin kapısına vardığımızda Derin'le karşılaştık.

"Naber gençler?" dedi bakışlarını önce bana, sonra da Kerem'e çevirerek.

"Bacağım hafifçe çizilmişti de," diye açıkladım bacağımı işaret ederek. "Yara için bir şeyler yapmaya revire gelmiştik."

Derin ruhsuzca omuz silkti. "Bir tanesi çizilse ne olacak sanki? Şanslısın ki örümceklerin 6 bacağı olur."

"Sekiz," diye onu düzelttim.

"Kişinin kendini bilmesi güzel bir şey," dedi Derin, Alice Harikalar Diyarı'ndaki Cheshire Kedisi gibi abartılı şekilde sırıtarak. Sonra da Kerem'le sarmaş dolaş hale geçip, onunla sohbete geçti.

Gözlerimi devirdim. "Günlük rutin Derin dalga geçişine de maruz kaldığıma göre artık gam yemem. Siz iki aşk pıtırcığını baş başa bırakıp, revire gireyim de pansumanımı yapayım."

"Tamam Ece," dedi Kerem.

Revir odasına girdim ve kapıyı içeriden örttüm. Köşede duran tekerlekli pansuman arabasının çekmecesinden gazlı bez çıkarıp, ambalajını açtım. Gazlı bezi metal tepsinin içine bıraktıktan sonra ambalajı çöpe attım. Pansuman arabasının üzerinde duran, içinde kahverengi antiseptik solüsyon barındıran büyük plastik şişeye baktım. Şişenin tepesindeki kısa, ince, pipet şeklindeki boru, içindeki solüsyonu azar azar ve kontrollü dökmek içindi.

Sedyeye otururken eteğimi belime kadar topladım. Bacağımdaki yaramın durumuna son kez bir göz attığımda artık pansumana hazırdım. Ellerimi uzatıp gazlı bezi ve antiseptik şişesini aldığım gibi, bezi solüsyonla ıslatmak için şişeyi bezin üzerinde başaşağı çevirdim. Ve o an oldu...

Şişenin maalesef gevşek halde olan kapağı açılıp yere düşerken, şişedeki antiseptik solüsyon oluk oluk akarak üzerime dökülmüştü! Kasıklarım, bacaklarım kahverengi sıvıyla sırılsıklam okurken, ayakkabılarıma kadar batmıştım resmen.

Hay böyle lanete, lanet girsin yahu!

Sinirlenme Ece! Hiç bozuntuya verme Ece, diye içimden kendi kendime konuştum ve gazlı bezi kendi üzerimdeki sıvıya batırdıktan sonra onu yaramı silmek için kullandım. İşte olmuştu. Yaram temizlenmişti. Bu temizlik geçmiş ve gelecek tüm yaralarımı steril edecek kadar çoktu o ayrı mesele.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin