* 17 *

2.5K 72 42
                                    

Kolumu silkeleyerek çektim ama Kerem beni bırakmıyordu. "Bırakır mısın lütfen?"

"Ece bak... Otur konuşalım biraz."

"Seninle konuşmak istemiyorum!" diye cırladım.

O sırada Sinem elinde bir içki kadehiyle odaya girdi. Bizi gördüğünde, "Hey! Bıraksana kızı!" diye seslendi.

Kerem, "Sen karışma Sinem," dedi.

Sinem kekeleyerek, "Ben karışmayacağım zaten. Arkadaşlarım karışacak sana şimdi," diye karşılık verdiğinde, onun ne demek istediğini anlayamamıştım.

Kerem bir anda acıyla bağırıp bacağını silkelemeye başladı. Merakla aşağı baktım. Gördüğüm manzara karşısında hayrete düşmüştüm. Sehpanın üzerinde durmakta olan kaktüs bitkilerinden en uzun olanı, kendini yana yatırarak Kerem'in bacağına yaslanmış ve dikenlerini ona batırmıştı. Bununla da kalmamış bu kaktüs bitkisi hemen sonrasında kendini geri çekip, ardından bir kez daha Kerem'in bacağına vurmuştu dikenli gövdesini.

Sehpanın üzerindeki dekoratif saksılarda duran daha küçük boylu diğer kaktüsler ise sanki abileri için tezahürat edercesine oldukları yerde gövdelerini bir sağa, bir sola yatırarak dans ediyorlardı. Aralarında en tatlısı da, tepesinde sanki şapkayı andıran kırmızı bir çiçeği olan, mor renk, baş parmak boyundaki minik kaktüsçüktü.

Kerem acısının derdinden benim kolumu bırakmıştı. Bu durumdan faydalanarak ben de Kerem'den bir adım uzaklaşıp, kaktüslerin saldırısını fal taşı gibi açılan gözlerimle izlemeye devam ettim. Rüya görüyordum heralde diye düşünmedem edemedim. Kolumu çimdikledim. Kolumun acısı rüya olasılığını ekarte ettirdi bana.

Kerem sehpadan uzaklaştıktan sonra eğilip bacağındaki kaktüs dikenlerini tek tek çıkarmaya başladı. "Sinem, arkadaşlarına söyle de bana saldırıyı kessinler. Ece'yi rahat bıraktım tamam!"

Sinem sehpanın üstündeki üç kaktüse bakarak, yeterli der gibi elini havaya kaldırdı. Sonra da bu çiçeklerin yanına gitti. "Teşekkürler Lora," dedi en büyük olan kaktüse. İsmi oydu sanırım.

Lora yana yatırmış olduğu gövdesini yavaşça dikleştirip; normal, ilk baştaki haline geri döndü.

Kerem homurdanarak odadan çıkarken, Sinem rahat bir tavırla uzun koltuğa oturdu.

"Sen kaktüslerle konuşabiliyor musun?" dedim sehpanın yanında ayakta dururken.

"Evet," dedi Sinem. "Sırf onlarla değil, her bitkiyle konuşabilirim. Ben onlara yardım ederim, onlar da bana. Doğuştan gelen bir özelliğim."

"Vay canına... Sınıfımızdaki herkesin bir süper gücü var demişlerdi. Senin özel yeteneğin buydu demek Sinem. Epey etkileyiciymiş. Batman filmlerindeki Ivy karakterinin can bulmuş hali gibisin Sinem!"

"Teşekkür ederim Ece'cim. Ivy'den önemli bir farkım var benim ama."

"Neymiş o?"

"Ivy'nin senin gibi tatlı bir kankası yok mesela," dedi Sinem bana gülümseyerek.

"Canım benim!" Sinem'in yanına oturup ona sarıldım. "İyi ki varsın." Birkaç saniye boyunca ona sıkıca sarılıp resmen suyunu sıktım. Sonra nefessiz kalmaması adına onu saldım.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin