BÖLÜM 76: "KIRMIZI İPLER"

12K 538 268
                                    

Ruhların sarmaşığı.

Küçük bir çocuk gibi atlattım parmağımı diğer baş parmağımın üzerinden. Harelerimin durgunluğu anbean yuva yaptı arabanın içerisine, karanlık doldu dört köşeye caddeleri aydınlatan turuncu ışıklar ile seçebildim her noktayı. Seyredip giden huzmeler ile biraz daha yerleşti gece, dudaklarımdan sızan küçük solukların sessizliği dalgınlığıma eşlik ediyordu, birbirine kenetlediğim ellerim kucağımda duruyor, baş parmağımı diğerinin üzerinden atlatarak kendimce oyun oynuyordum. Çocukçaydı ancak aklımın dağılmasına yardımcı oluyordu, sessizliğim ile bir sonuca varamıyor oluşuma bir hayli katkı sağlıyordu. Lakin bu durumdan hoşnut olmayan bir kişi daha vardı, o ne tek kelime etmiyor oluşumdan ne de bu yaptığım saçma hareketten değil, dinlediği nefeslerimden bir sorun olduğunu anlıyordu. Anladı.

"Ahu," adım dudaklarından dökülürken silinemedim hislerimden, sanki boşlukta yürüyor gibiydim. "Kardelen çiçeği," usulca döndüm ona, asfalt altımızda kayarken dahi kuzgunileri bendeydi. "Bir şey mi oldu?"

"Olmadı sevgilim." başım koltuğa düştü, izlemeye doyamayacağım en güzel manzaraydı, harelerim çehresinde gezindi.

"Durgunsun, canın sıkkın gibi." beni izliyordu, bir sorun varsa onu bulmaya çalışıyordu.

"Değil, yoruldum sadece, bütün gün Melek ile oynayınca şimdi çıkıyor." dudaklarıma tebessüm yerleşti. "Uykum da geldi." emin misin dercesine bakıyordu, şüphe ettiğinde aklına yatana kadar irdelerdi, tıpkı benim gibi.

"Yani bu suratındaki canı sıkkın ifade, sadece yorulduğun için mi?" başımı salladım usul usul, zihnimi kurcalayan kötü düşleri bilmesin istedim, gecenin bir vakti keyfimizi bir şeyler bozmasın istedim.

"Evet, ve sen kesinlikle beni eve hatta odaya kadar taşımak zorundasın yürüyecek halimde yok." dudağının kenarı ufacık kıvrıldı, araba evin bahçesine girerek yavaşça park halini aldığında kemerini çözerek bir kez daha bana döndü.

"Sarhoş gibisin." ufak bir kıkırtı kaçtı dudaklarım arasından kapıyı açarak indi, arabanın önünden dolaştı söylediğime büyük bir keyifle aldandı ve esinti bacaklarıma çarptığı an içeriye eğilerek kollarını dizlerimin arkasına ve belime sardığında kucakladı bedenimi. Uçuyormuş hissi içimi gıdıklarken kollarımı boynuna sararak başımı omzuna yasladım, harelerim kapanmak için onu bekliyor gibiydi.

"Üzerini de değiştirmemi ister misin?" alayvari tonda çıkan sesi omzuna hafifçe vurmama neden oldu, kapıyı tek hamlede açarak eve girdiğinde ardımızdan kapatarak merdivenlere yöneldi.

"İsterim demeyeceğim, hiç boşuna hayaller kurma." ayağıyla itekledi kapıyı, oda bahçeden sızan ışıklar ile biraz olsun aydınlatırken yavaşça yatağın üzerine bırakmış dönüp kollarım arasına yastık sıkıştırmamı gülümseyerek izlemişti.

"Gerçekten uyuyacak mısın hem de bu saatte?" omuz silktim çocuklar gibi, öyle rahattı ki gerine gerine dönüp dururdum burada.

"Ya ne yapacaktım?" çoktan giyinme odasına gitmişti bile, hışırtı sesleri kulaklarıma dolarken gidip eşsiz manzarayı izleme isteği ile doluyordum.

"Yüzelim." bu fikir içimi kıpır kıpır yaptı.

"Islanmak istemiyorum, hiç uğraşamam duş almakla." keyifle doldu sesi odaya.

"Ben yıkarım seni." edepsiz, tam bir edepsiz.

"Çok beklersin." gülüşü içimdeki huzuru arttırıyordu.

DİLRUBÂWhere stories live. Discover now