31.

94 9 0
                                    

Yavuz'dan

Kalp kırması kolaydı ama onarması zordu. Keşke dilim kopsaydı da sevgilime, Derin'ime öyle söylemeseydim dedim. Çok yarası vardı Derin'in. Yarısı kabuk bağlamış, yarısı kapanmayı bekliyor. Çok zordu onun kalbine merhem olmak.
Öyle çok acı şeyler yaşamış ki bu dünyada birde benim sözlerim ile yıkılmıştı.
Derin benim bu hayatta ki en değerli hazinem, kalbimin tamamı, hayatım, ailem, düşman başınam olmuştu.
Onu öyle çok seviyorum ki içime saklamak, kimseye göstermemek istiyordum. Onun güzelliğini gören herkes ona vuruluyordu. Ama kimse de kalbinin, merhametinin güzelliğine bakmıyordu. Varsa yoksa dış görünüş...

Derin yanımdan koşarak ayrılırken olduğum yere diz çöktüm. Kalbimde öyle bir ağrı vardı ki, bir an asla geçmeyecek diye düşündüm. Onu bu hale ben getirmiştim ne yazık ki. Kendimden öyle utanıyordum ki göz yaşlarımı bile silmiyordum.
Her bir tanesi senin suçun diyerekten akıyordu gözümden. Sanki benim gibi bir insanın gözünde durmaya iğreniyor gibi.

Gözyaşlarım Derin'in koşarak gitmesi ile beni terk etmeye başladı. Öyle hızlı akıyordu ki canımı yakmaya başladı bir müddet sonra.

"Yapma güzelim. Beni sensizilikle sınama."

Hıçkırarak başımı semaya kaldırdım ve, "Allah'ım Derin yoksa hayatımda al canımı."

"Ahh!"

"Derin!"
"Gitme kurbanın olayım."

"Gitme. Ahhh!"

Yerimden hızla kalkıp büyük çınar ağacını yumruklamaya başladım. Vurdukça vuruyor ve camının acısını dindirmeye çalışıyordum. Nur gözlümü, sevdamı hiç acımadan kırmıştım. O kadar kırmıştım ki başkası ile evlenmeyi bile göze almıştı.

"Allah benim belamı versin! Allah benim belamı versin lann!"

Ağlayarak yere tekrardan çöktüm ve bağıra bağıra ağladım.

"Seni seviyorum Derin gitme!"

Ağlamaktan gücüm çekilmişti. Gözüm görmüyordu. Kendimi sırt üstü bırakırken ikinci defa düşünmedim. Önce kalbimin sancılı sancılı sesi gibi gök gürültüsü sesi geldi. Hemen ardından da bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı.

Gökyüzü feryad eder gibi yağdırıyordu yağmurunu. Bugün gökyüzü bize ağlıyordu.
Yağmur damlaları üzerime yük gibi binmeye başlamıştı.
Sanki kor gibi yanan yüreğimi söndürmek istiyordu. Soğuk damlalar ile beni toparlamak istercesine yağıyordu.

Bütün vücudum su ile kaplanmıştı ama ben hala gökyüzüne bakarak yatıyordum.
Belki Derin çıkar gelir diye ama gelmiyordu. O çoktan bizden vazgeçmişti.

O bana evlenmek istediğini söylemişti.

"Sen bıraktın Derin. Sen bitirdin."

Bu saatten sonra benim de eyvallah diyecek mecalim yoktu.
Ben bugün sevdiğim kadını kaybetmiştim. Bütün benliğimi, duygularımı, kalbimi kaybetmiştim.

Yağmur damlaları beni daha fazla ıslatırken ayağa kalkıp arabama doğru ilerledim.

"Boşver yağma yağmur, içimde ki ateşi sen bile söndüremezsin."

Arabaya binince son sürat eve sürdüm. Direksiyonu öyle çok sıkıyordum ki, parmak boğumlarım bembeyaz olmuş ve çevresi kızarmıştı. Bunu düşünmeyecek kadar aklım dolu olduğu için kirli raflarına geri yolladım ve yola geri odaklandım.

Arabada nefes sesim hariç hiç ses yoktu. Araba kırmızı ışıkta durunca telefonum çalmaya başladı. Sanki kötülüğün habercisi gibi çalıyordu Telefon. Acı acı.
Ekrana bakınca babannem olduğunu gördüm. Açıp açmamak içinde gidip gelirken yeşil butona basıp aramayı cevaplandırdım. Bu sırada yeşil ışık yanmış ve gaza basmıştım.

Düşman BaşınaWhere stories live. Discover now