37.

74 11 2
                                    

İnsan bir söz de ne kadar sinirlenebilir? Ne kadar çıldırma eşiğine gelebilir? Yada ne kadar patlama noktasına gelir? Bunu eskiden beri düşünüp duruyordum ama şimdi anlamıştım. Selvi ninemin beni sevindirmek adına kurduğu sözler bütün sınırını aşmış ve artık geri durulmaz hale getirmişti. Hemde çok ciddi.
Yüzünü ömrümün sonuna kadar görmek bile istemeyeceğim bir adamın en özel günümde yanımda olmasını istiyordu. Hemde en değer verdiğim insanlardan biri. Bunu bana ne dedi bir fikrim yokken başımı iki yana doğru salladım ve Selvi ninemden uzaklaştım. Bu asla ama asla kabul edilir bir şey değildi. Bunu benden beklemeleri çok saçmaydı ve çokta kırıcıydı. Her şeyin bir yeri vardı. Ama o adamın benim yanımda yeri yoktu. İki cihan da bir araya gelse asla yeri olmayacaktı. Mezarıma bile gelmesin o adam benim. Nefretim kat kat artarken benim ona karşı ufacık bir sevgim bile yoktu. İlk zamanlar belki arar umudu ile numarasını silmiyordum ama şimdi adının geçtiği her yeri sildim.
O adam benim nefretime bile layık değildi.

Ve selvi ninem bunu bile bile beni onun önüne itiyordu ve ben asla kabul etmezdim.

"Sen benden ne istediğinin farkında mısın? Bu kadar da düşmüş olmazsın. Bun benden nasıl istersin sen ya nasıl?"

Sesim hiç olmadığı kadar yüksek çıkıyordu. Aman ha kırılır, aman ha yaşlı, aman ha şu bu... Hiç birini dinlemeden bu kez kendin için yükselttim sesimi.

Selvi ninem yıkılmaz bir taş gibi bakıyordu gözüme ve ne kadar ciddi olduğu gözlerinden okunuyordu.

"Buna sen karar veremezsin! Ben ne dersem o olur. Artık senin devrin bitti. Sevdiğine kavuş ama benim müdahalem ile. Baban olacak o adam da burada olacak ve senin en mutlu anını görecek."

Artık bıkmıştım ve en önemlisi dolmuştum ve bir an ince kendimi boşaltmaya ve karşımda ki insanlara artık yerlerinde durmaları gerektiğini anlatmam gerekiyordu. Ve ben bunu şimdi yapacaktım.

"Yeter artık. Yeter. Ben bu zamana kadar sırf beni büyütüp, sahip çıktınız diye sesimi kestim ve her şeye boyun eğdim ama yeter. Sırf sizin mutlu ve insanların laflarından uzak kalmanız için ben her gece korku içinde yattım. Her gece bir kabus ile uyandım. Bir günden bir güne de bu kız korkuyor mu demediniz. Benim hakkımda sürekli karar aldınız ama hiçbir zaman mutluluğum hakkında karar almadınız. Siz her zaman kendi mutluluğunuzu düşündünüz ve bana senin mutluluğun diyerek yutturdunuz. Siz artık haddinizi çoktan aştınız ama ben izin verdim size. Ama bundan sonra yok. Asla ama asla yok. Benim hayatımda ne senin ne İrem annemin, nede o adamın yeri yok."

Çığlıklarım evin duvarlarına çarpıp geri bana geliyordu ve oldukça rahatsız ediciydi. içimde ki bütün kan ve nefreti atıyordum artık. Yıllardır susmuştum ve artık cidden çok zordu.

Artık hepsinin hayatından defolup gitmek istiyordum ve beni tutan hiçbir şey yoktu.

İçimde ki nefret ve kan artık bu gün alacaktı. Bu işin kaçışı yoktu.

Herkes hak ettiği değeri görecekti bugün.

"Benim hayatımda hiç birinizin yeri yok artık. Benim en mutlu anıma o adamı davet etmek isteyen bir kadının benim mutluluğum da yeri yok ."

Sesimin sert çıkması yanağımda patlayan tokat kadar sert olmadı.
Yüzüm hızla yan tarafa doğru çevrilirken elimi acıyan yanağıma koyup sabır diledim.

Gözlerimi usulca kapatıp açtım ve sakinleşmek istedim ama Yavuz buna izin bile vermeden Selvi nineme doğru gürledi.

"Bana bak kadın, yaşlı başlı demem bak! Haddini bil. Kimsin lan sen? Kimsin benim sevdiğime el kaldırıyorsun."

Düşman BaşınaWhere stories live. Discover now