53.

54 4 0
                                    

Sahte ruhların silsilesi bizi etkisi altına almadan önce iyicene düşünmek ve ona göre hareket etmek çok önemliydi. Ruhuna ince ince sızmış duygular, aklını zorlarken hayat pekte yardımcı olmuyordu. Dertler, sıkıntılar sadece bir yemeğin ardından gelen tatlı ikramı gibi bir şeydi.
Aşk hayatta hata denebilecek bir kavramdı bazıları için, bazıları içinse; ev, yuva, hayat, eş, nefes demekti. Kısacası her şey demekti.

Evet ben de aşık olmuştum. Aşka aşık olmuştum. Aşkın varlığına aşık olmuştum. Sevilmeye aşık olmuştum.

Bundan birkaç yıl öncesinde aşk bana saçmalık gibi gelirken şimdi ise bir aşk uğruna göz yaşı döküyordum. Mutsuzluktan değildi bu yaşlar.

Mutluluktan. Gece Yavuz ile tartışıp uyuduğum için dünyanın en mutsuz ilanı etmiştim kendimi. Sabahleyin bu mutsuzluk devam edecek zannederken gözlerimi Yavuz'un tatlı öpüşleri ile açmış ve üstüne da güzel dakikalar ile taçlandırıp Yavuz'un benim için hazırladığı güzel kahvaltı ile, musmutlu bir sabaha merhaba demiştim.

Kahvaltıdan sonra Yavuz işe gitmek için evden ayrılınca, bende evin işlerini halletmiş ve televizyonun karşısına geçmiş, bir vaziyette eltilerin savaşı izliyordum.

Bu ikili benim bütün kahkaha kotamı doldurmuş bir vaziyette koltuktan kalmıyordum. Elime aldığım kahvem ile keyfime keyif katıyordum.

Bugün Akşama doğru Okyanus ile düğün için alışveriş yapacaktık. Önce elbise alıp ardından, güzel bir yemek yiyerek evlere dağıtacaktık.

Biten film ile sonunda derin bir nefes almış ve kahve kupamı mutfağa bırakmak adına ayağa kalktım ve tam o sırada salonda zil sesi yankılandı.

Bardağı masaya bırakıp kapıya doğru ilerlediğim sırada zil bir kez daha yankılandı.

Adımlarımı hızlandırıp kapıyı açtım ve karşımda bana gülümseyerek bakan Okyanus ile karşılaştım.

Bende onun gibi gülümserken kollarımı açtım ve bana sarılmasına müsade ettim. Birbirimize sımsıkı sarılırken, ilk çekilen taraf Okyanus oldu.

"Kusura bakma kuzum, habersiz geldim ama."

Başımı iki yana doğru salladım ve," Ay canım ne kusuru gel." Dedim.

Okyanus içeriye girince kapıyı örttüm ve, birlikte salona girdik. Okyanus geniş koltuğa Bağdaş kurup oturdu ve kollarını da göğsünde bağlayarak bana bakmaya başladı.

"Ben hemen bir kahve yapıyorum." Arkamı dönüp mutfağa doğru ilerlediğim sırada Okyanus da kalkmış peşimden geliyordu.

Birlikte mutfağa geçip güzel bir kahve yaptık ve tekrardan salona dönüp yerimize oturduk.

"Eee staj işi nasıl gidiyor?" Dedim kahvemden küçük bir yudum alırken.

Elinde ki fincanı sehpaya bıraktı ve, " Yani, güzel gidiyor." Dedi.

"Okyanus?" Dedim yeni, önemli bir konuya giriş yapacağımı belli eden bir tonda.

Oda zaten ne soracağımı anladı ve benim sormama fırsat vermeden, konuşmaya başladı.

"Hayır Derin,fırsat falan vermem. O benim abim gibi. O gün neden böyle bir şey yaptı hiç bilmiyorum. Çok aradı ama dönmedim. O yüzden arkadaşım da benimle konuşmuyor. Her yerden engellemiş beni."

Onu dinlerken o kıza bir kez daha sinir oldum ve,"Demek ki gerçek bir dost değilmiş." Dedim.

"Öyle." Dedi başını sallarken. Ve hemen ardından titrek sesi ile devam etti.

Düşman BaşınaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora