54.

113 5 18
                                    

Kalp kırmak kolaydı, ama kırılan kalbi onarmak çok zordu. Hemde öyle zordu ki başına aklar düşüyordu. Şu iki günde Yavuz'un yüzüme bakmadan çalışma odasına kapanması, canımı öyle çok yakıyordu ki sesimi çıkaramıyordum.  Çünkü ben sebep olmuştum buna. Ona inanmamış ve üstüne tokat atmıştım. Hemde iki defa. Ona bebeğimizin varlığını söyleyemiyor oluşum çok zordu. Onu karşıma alıp baba olacağını söylemek dilimin ucuna geliyor ve geri gidiyordu. Çok stresliydim.

Ve hamilelikte bu kadar stres fazlaydı. Boşanmak istiyorsan dava aç demişti bana. Ben boşanmak istemiyorum ama sen istersen karışmam demekti bence bu. Belki de hala beni affetmesine dair bir umut vardı.

Yavuz ile el ele, göz göze oturmayı saçlarımı okşamasını, beni sevmesini istiyordum. Özlüyordum onu. Ve ne olur olsa olsun, kendimi affettirecek ve evliliğimi kurtaracaktım.

Yavuz ile ne olursa olsun bir mutluluk hak ediyorduk. Ve bu mutluluğa bir bebek de dahil olacaktı.

Yarın sabah erkenden hazırlanıp Ecrin teyzeler gidecektim. Oradan da düğün salonuna gidecektik. Düğün öğle vakti olacaktı. Lalin ve Sergen düğünden sonra balayına gidecekleri için akşama kalmamaları gerekiyordu.

Odamda bir sağa bir sola giderken midemin bulantısının geçmesini bekledim ama nafile geçmiyor ve inatla artıyordu.

Midemi rahatlatacak bir çay yapmak için odadan çıktım. Yavuz ortalarda görülmüyordu. Çalışma odasında yada mutfakta olmalıydı.

Neyse ki onu görebilme umudum vardı. Midemin bulantısı beni neredeyse ağlama raddesine getiriyordu. Yavaş adımlarla mutfağa girince Yavuz'u masada birşeyler yerken gördüm.

Beni farkedince sessizce masadan kalkıp gidiyordu ki, dolan gözlerimi görünce kaşlarını çattı ve elini yumruk yaptı.
İçinden birşeyler demek geliyor ama susuyordu. Çünkü bana çok kırgındı. Ve bu kırgınlık hiç geçmeyecek gibi duruyordu.

O an midemden yukarı doğru bir şey çıktı. Bir anda elim midemi bulurken, Yavuz'un gözlerinde ki endişe dalgalarını gördüm.

"Ah!" Diye inleyerek kendimi hızla banyoya doğru koşarken buldum. Yavuz'un da peşimden geldiğini biliyordum.

Lavaboya çökmem ile kusmam bir oldu. Öyle bir kusuyordum ki sanki midem de çıkacaktı birazdan.

Yavuz'un saçlarımı bir köşeye topladığını hissettim. Nihayet midem boşalınca sırtımı Yavuz'a doğru yasladım.

"Derin, Derin iyi misin?"
Dedi aniden.

Sırtım hala ona yaslıyken, "Güzelim demiyorsun artık." Dedim.

"Neden kustun?" Dedi bu kez. Ardından ekledi, " Hasteneye gidelim hadi."

Başımı olumsuzca, iki yana doğru sallarken daha çok sırnaştım. Beni anlamış gibi bedenimi kolları arasına aldı ve lavabonun önüne götürüp elimi yüzümü yıkadı ve, kucağına alıp yatak odamıza doğru ilerledi.

Başımı boyun girintisine sokup kokusunu içime çekerken, gözlerim ufaktan dolmaya başladı.

Yavuz sadece beni taşıdığını düşünüyordu, oysa karnımda ikimizden bir parça vardı.

Yavuz beni yatağımıza yatırıp üzerimi ince bir pike ile örtüp, hızla odadan çıktı. Daha fazla bana katlanamıyor olabilirdi.
Dolan gözlerimden birkaç damla yaş akmaya başlayınca elimi karnıma atıp sevmeye başladım.

Acaba cinsiyeti ne olacaktı? İlk doktor kontrolüne Yavuz ile gitmek istiyordum. Oda bebeğimizi hissetsin ve minik mucizeye tanık olsun. Belki de benim bir anlık ağır sözlerim hayatımı mahvedecek ve biz bir daha Yavuz ile bir araya gelemeyecektik. Bu düşünceler şimdiden canımı yakarken, gerçekten böyle bir şey olursa o zaman ne yapardım bilemiyordum.

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin