3<Bölüm

16 3 0
                                    

Mahir merakla içeri girip akraba topluluğun karşısına oturdu. Meliha hanım hemen söze girdi: "Annesinin ilk gözağrı, seni ben ne zorluklarla büyüttüm" Mahir annesinin ondan bişey isteyeceğini anlamıştı: "şükürler olsun üniversiteni bitirdin diplomanı da aldın mevzun oldun" Mahir derin bir nefes aldı: "Anne" diyerek seslendi. Nenesi Mahire dokundu: "dur gadasını aldığım, Annen bitirsin sözünü" ve Susturdu Mahiri. Meliha hanım devam etti: "yaşın geldi Annem seni bu yaşa kadar getirdik, artık mürvetini görme sırası geldi" Mahir yüzünü çevirdi: "senin için en uygun talibi seçmek bizim görevimizdir" Mahir Meliha hanımın sözünü kesti: "Anne!" Meliha hanım kaşlarını çattı: "zamanı gelince ben size gönlümden geçen yol arkadaşımı tanıtacağım" Mahirin teyzesi lafa daldı: "zamanı gelince ne zamanı oğlum?" Meraklı yengesi sorusunu sormadan edemedi: "gönlünden geçen biri mi var oğlum?" Halası da dahil oldu: "kim o?" Meliha hanım dayanamayıp sesini yükselti: "öyle bir şey yok!" Derin bir nefes aldı ve Sinirlerine hakim olmaya çalıştı: "Mahir Nurten teyzenin Kızı Gültenle evlenmeni biz senin aile büyüklerin olarak kabul gördük" Mahir saygısında kusur etmek istemediği için kelimelerini seçerek fikrini belirtmeye çalıştı: "anne bu zamana kadar saygıda kusur etmedim, bir dediğinizi iki etmedim ama bu hayat benim hayatım. Kiminle bir yolda yürümek istediğim kararını bırak da ben vere-" Meliha hanım Sinirlerine hakim olamadı: "Bizim kararımıza karşı mı geleceksin? Aileni mi çiğneyeceksin?!"
"Anne siz benim mutluluğumu istemiyormusumuz? Bu tavır ne? Mal mı alıp veriyorsunuz yok bunu uygun gördük diyerek? Beni ve Gülteni niye istemediğimiz bişeye mecbur bırakıyorsunuz?"
Teyzesi birden lafa karıştı: "Senin sevdiğin mi var yoksa?" Mahir gözlerini pencereye çevirdi ve yavaş yavaş bulutlar arasında kaybolmaya başlayan Ay'a baktı. Tebbesüm etti: "var" dedi. Nurhan Teyzesi birden söylenmeye başladın: "Meliha biz böyle konuşmamıştık. Sen bana oğlanın da rızası var dediydin" herkes aralarında fısırdaşmaya başladı: "O kızla mı evlenecen?" diye sordu Nenesi, Mahirin yanıt vermesini beklemeden konuştu Meliha hanım: "O kızla ev-len-e-mez-sin!"
"Anne kızı tanımıyorsun bile"
"Bana bak Mahir ben sözümü söyledim, ya o kız ya biz!" Mahirin korktuğu başına gelmişti, Annesinin İlkayla olan ilişkisini öğrenince yaygarayı koparacağını biliyordu ama böyle bir seçim yaptıracağını hesap etmemişti. "A-anne ne diyorsun sen?" Meliha hanım geri adım atmadı: "Ben son sözümü söyledim." Mahirin o çocuksu duyguları sevgiyi bilmeyenlerin sofrasında çıraklık yaptığını o an hissetmişti. "Siz kendinize yapılan aile baskısını şimdi bize mi yapıyorsunuz?" Ortamda birden gerilim oldu herkes yan yan bakmaya başladı Mahire: "yaşayamadıklarınızı bize bırakmak yerineyaşatıklarınızı yaşatıp hayatımızı mahvetmek mi istiyorsunuz? Bu mu Aile bağları" Meliha hanım lafa karıştı: "neymiş bizim yaşayamadıklarımız?"
"Anne hepinizin hayatlarını babalarınız belirledi size sorulmadı ne istersiniz diye bunu yapacaksınız böyle olacak diyerek emir edildi size, siz de yaptınız. Bunu her allahın günü keşke ve acaba diyerek sorguluyorsunuz sizin hiç mi hayalleriniz olmadı?"
"Hayat böyle bir yer değil oğlum büyü artık! Nasıl seni hayata getirirken ben sorumluysam geleceğinden de ben sorumluyum"
"Mutsuzluğumdan da sorumluluk duyacakmısın peki? Yada Gültenin mutsuzluğundan?" Zamanında Aile baskısıyla karşı karşıya kalan Gençlerden biriydi Mahir. Bazen Anneler/Aileler kendilerine göre sevgiyi fazla kaçırırlar Sahiplenirler ama fazla Sahiplenmek bazen zarar verebilir değer verilen o kişiye.

"Ben Mahirin Annesinin aksi bi kadın olduğunu bilmiyordum" Sinan hala şaşkınlığını atamamıştı, "o kadının sesini ölsem unutmam resmen Mahallede duyulmuştur" diye yanıtladı Sevim. İlkay'ın içinde bir sıkıntı vardı rahat değildi elleri cebinde Sevim ve Sinanın yanında yürüyordu ama aklı başka yerdeydi: "İlkay sen iyimisin?" İlkay Sinanın sorusunu duymamıştı bile, Sevim kafasını sallayarak Sinanın yanından İlkayın yanına geçip koluna girdi: "iyimisin?" İlkay dalgınlığını belli ediyordu: "iyiyim miye bişey mi oldu?"
"Durgunsun" İlkay omzunu silkti. "Sıkma canını birdahaki Mektupta kesin haber alırsın Mahirden" Sinan ortalığı yatıştırmaya çalışıyordu ama başarısızdı: "hazır daha İşe girmemişken acaba Mersine mi gittsem?" İlkay sesli düşünüyordu, Sinanın gözleri faltaşı gibi açıldı: "Kızım saçmalama nerde kalacaksın adresi de bilmiyorsun sokak sokak gezip Mahiri mi soracaksın?"
"Sinan haklı, hem daha bugün mektubu ulaştı merak etme bence kesin iyidir" hiç bir şey İlkayı ikna etmeye yetmiyordu. Eve vardıklarında Camın önündeki koltuğa uzandı, gökyüzüne baktı ve Ay desenli kolyesine dokundu, derin bir nefes aldı.

Mahir sinirden ne yapacağını bilmiyordur. Annesinin bu tavırları fazla olmaya başlamıştı. Böyle bir Seçimi yapmaya niyeti yoktu ama yapmazsa annesinin tepkilerini ön görüyordu. Of çekerek elini başına götürdüğünde sol kolunda İlkayın verdiği bilekliğe takıldı gözü.

2004 Okulun bitmesine son iki saat kalmıştı. Mahir okulun yan tarafındaki telefon kabininden çıkmış Sinan'a söylene söylene okula yürüyordu. İlkay ise sınıfta düşürdüğü bilekliğini tekrar koluna takmaya çalışıyor önüne bakmadan yürüyordu. İki genç ayrı dertlerden söylene söylene yürürken tam okul girişinde çarpıştı. İkiside arkaya doğru savruldu, İlkay'ın takmaya çalıştığı bileklik yere düşmüş Mahirin ise elindeki dosya yere dağalmıştı. İkiside şaşkın şaşkın birbirlerine baktı: "dikkat etsene!" Ilkay sinirle çıkışmıştı genç adama, "kusura bakma ama sen de dikkatli olabilirdin" genç Adam alta kalmadı, genç kadın ise sinirle genç adama doğru yaklaştı: "sen sınıfta da sürekli arkaya bakıp bakıp duruyorsun. Hayırdır bir derdin mi var?" Genç adam çatık ya dercesine başını yana çevirdi: "Ne derdim olacak seninle pardon?"
Sinan ortamın gerildiğini farkedince Mahirin kolundan tutu: "İlkay yok güzelim bilmeden oldu Mahirin morali bozuk biraz" Sevim de İlkayı genç adamın yanından ayırdı: "sorun yok hadi İlkay!" İlkay tekrar genç adama döndü: "bozuk olan moralini insanlardan çıkarmak zorunda değilsin" Sevim İlkayı kolundan çekiştirerek uzaklaştırdı kapıdan: "hayda çatık ya!" Sinan Mahir'e döndü: "oğlum sen de önüne baksana yürürken"

Mahir ve İlkay ilk böyle tanışmıştı, bu anısı Mahirin yüzünde büyük bir tebessüme neden olmuştu. "Keşke" diye fısıldadı Mahir: "keşke o günde kalsaydık..." bu yük Mahire çok ağır gelmişti neyi nasıl yapacağını bilmiyordu ve hayatında keşkeler olsun istemeyen genç adam şimdiden geçmişini özleyerek Keşke demeye başlamıştı.

Yıllanmış MektupWhere stories live. Discover now