7< bölüm

11 3 0
                                    

Yağmurlu bir ankara Sabahına uyanmıştı İlkay, geceden kalma yorgunluğu ile ayaklanmış önce yüzünü yıkamış kendine gelmeye çalışıyordu. Çayı demledi, tam oturacakken aklına postaya bakmak geldi. Normalde sadece Cumartesileri Mektup gelirdi, İlkayın içine doğmuş gibi o gün mektup geleceğini baktı Posta kutusuna. İçerdeki mektubu aldı içeri girdi. İçeri girdiği sırada Sinan odadan çıkmıştı: "Günaydın"
"Yeni mi geldin"
"Yok Mektubu aldım"
"Mektubu mu?" Sinan şaşkınlığını gizleyemedi: "ben de şaşırdım ama mektup Mahirdenmiş" Mektup açacağını aldı eline ve mektubu açtı: "belki sizi tebrik etmek için yazmıştır" Mektupta ne yazdığını bilmeden gülümsedi İlkay. Mektubu masaya koydu kendine çay doldurdu, Radyoyu açtı ve koltuğa oturdu. Radyoda Yeni Türkü'nün "olmasa Mektubun" şarkısı eşliğinde okumaya başladı mektubu:

Bu satırları yazmak benim için hiç kolay değil, okurken senin için kolay olmayacağını biliyorum. Biz Seninle Yarını bilmeden çok hayal kurduk, bunları gerçekleştirmek için çok çaba sarfettik ama adı üstünde Hayal, bir düşten öte değil. Hayallerimizin arasına Şehirler girdi, o da yetmezmiş gibi Ailem girdi. Şu an sana her şeyi dürüstçe anlatıp içimi dökmeyi çok isterdim...
Seninle yürüdüğümüz yürümeye çalıştığımız bu yoldan ayrılmak zorundayım...
Kendine iyi bak Zeytin Güzeli

Mahir Korkmaz

🎵 Olmasa mektubun yazdıkların olmasa
🎵 Kim inanır senle ayrıldığımıza

İlkayın gözünden bir damla yaş döküldü satırların üstüne. Derin bir nefes aldı. O gün Mahiri otogarda yolcu ederken bir gün bu günün geleceğini biliyordu. Sevim İlkayın elinde mektupla gözü yaşlı görünce anladı olanları. Oturdu arkadaşının yanına ve başını Omzuna yatırdı sımsıkı sarıldı. Mahir haklıydı Yarınları bilmeden hayaller kurdular ve bu ikisinede Hayal kırıklığı olarak geri döndü.

Mahir o gün odasından dışarıya adımını atmamıştı. Yatağına oturmuş elinde not defterine bişeyler çiziyor sonra pencereden dışarıya dalıyordu. Meliha hanım ise Gülten'in Annesi Nurten Hanımla Düğün planı yapıyordu. Zil çaldığında kapıyı Mert açtı: "Gülten Merhaba" diyerek gülümsedi ve Gültenin içeri geçmesi için kenara çekildi. Gülten gülümsedi ve içeri geçti. Annesinin ve Meliha hanımın yüzüne bakmadan yukarı Mahirin yanına çıktı. Annesi gözlerini devirmeden edemedi, Gülten Mahirin odasının kapısını çaldı. Mahir doğrulup kapıya döndü, Gültenin içeri girdiğini görünce ayağa kalktı: "Gülten hoşgeldin" Gülten Gülümsedi: "nasılsın?" Mahir  başını yana eğdi: "bilmiyorum" diyerek yanıt verdi, çaresizliği sesinden belliydi. Gülten Mahirin yanına oturdu ve omzuna dokundu: "seni çok iyi anlıyorum, benim de gönlüm yok ama işte aileme karşı çıkamıyorum aynı senin gibi" gülümsedi: "sen benim sırdaşımsın" Mahir Gültene döndü: "bunu bilmek içimi rahatlattı açıkcası ama ben sana ihanet etmek istemem sen benim için çok değerlisin"
"Mahir bana bunları açıklamana gerek yok ben biliyorum. Biz formalite icabı evleneceğiz ben senin hayatına karışmayacağım sen de benim hayatıma karışmayacaksın aynı evde her şeyimizi paylaşarak özgür yaşayacağız" Gültenin bu teklifi aslında çok makuldu Mahir düşündü sadece ve olumlu yaklaştı, sonuçta kendisinin yarıda bıraktığı hayalleri gibi Gültenin de yarım bırakmak zorunda olduğu hayaller vardı.

İlkay bugün sabah yanşananları hiç olmamış gibi , gözlüğünü takmış kitap okuyordu, Sinan onunla konuşmak için yanına oturduğunda İlkay hiç bir şey olmamış gibi gülümsedi ona: "hayırdır ne bu surat?" Sinan şaşkınlık içerisinde İlkaya baktı: "Mektup" diyebildi sadece: "Mahir mektup göndermiş evet" diye yanıt verdi: "iyi misin?" İlkay çok net yanıt verdi: "iyiyim"
"Hayır Mahirin ailesini hepimiz çok iyi biliyoruz. Böyle olacağını az çok tahmin ediyorduk. Eğer mutluysa sıkıntım yok hem biz zaten yoldaşız hani ciddiyet gerektiren bişey yok ki" İlkay her ne kadar Sinanla normal konuşa da çok kırgındı aslında. Kendine bile anlatamadığı o kırgınlığı dışarıya yansıtmakta çok zorlanıyordu.

Gülten ve Annesi evlerine döndükten sonra Meliha hanım sofrayı kurmuştu, Mahir ve Mert masanın sağ ve sol taraflarında Meliha hanım tam baş köşede oturuyordu. Mahirin önünde Zeytin kasesi duruyordu. Mahirin gözleri Zeytin dolu o kaseye daldı.

Aralık 2004: Sinan, Sevim, İlkay ve Mahir aynı evde kalıyor, birlikte sınav haftasına çalışıyorlardı. Yine sabaha kadar çalıştıkları bir geceden geçmişlerdi. İlkay buna rağmen çok erken kalkmış buz dolabından Zeytin çıkarıyordu kendine. Aynı anda Mahir su içmek için girmişti mutfağa. "Sen ne arıyorsun bu saate burda?" Ilkay Mahire döndü: "sanada günaydın" Mahirin gözleri fal taşı gibi açılırken İlkay Zeytinini kaseye koymuş masaya oturup yemeye başlamıştı: "günaydın mı? Oldu mu o kadar" gözlerini saate çevirdi saat 04:30 geçiyordu: "yermisin?" İlkay uykulu gözleriyle Mahire bakıyor elindeki Zeytin kasesini uzatıyordu ona: "Sabahın bu saatinde Zeytin mi yiyorsun?"
"Evet" dedi ve tekrar etti: "yermisin?" Mahir şaşkın şaşkın İlkayın yanına oturdu ve İlkayın iştahla zeytin yiyişini izledi: "ben küçükken annem ve babamla Zeytin toplardık zeytin ağacından" Mahir ilgili bir şekilde kaşlarını kaldırdı: "tabi toplarken dilediğimiz gibi yiyemezdik, annemler çalışırken ben onlara yardım ederdim arada iki üç tane Zeytini kaçırırdım" Gülümseyerek anlatıyordu İlkay bu hikayesini, Mahir yanağını eli arasına sabitlemiş dinliyordu İlkayı: "ama canım nasıl çekerdi biliyormusun. Ondan sonra evimde zeytin eksik olmadı, Sanırım o günlerden kalma bir tepki" Mahir doğruldu: "çok mu seviyorsun?" İlkay içten gülümseyerek yanıt verdi: "Zeytin sevilmez mi be" Ankara şivesiyle yanıt vermişti, Mahir kahkaha attı. "O zaman bu anlattığın hikayenin anısına alayım bir zeytin" gülümseyerek bir zeytin attı ağzına Mahir.

2008: o günden sonra İlkay Mahirin Zeytin Güzeli olmuştu. Mahir dolu gözleri ve hafif tebessüm ederek izliyordu o kaseyi. Mertin omzuna dokunuşuyla dikkati dağılmıştı: "çok baktın zeytine al tabağına" alay edercesine gülüyordu Mert: "insan bir zeytine böyle hasretli bakar mı?" Mahir yapmacık bir gülümsemeyle döndü Kardeşine: "sağol oğlum yemiyeceğim" Mahir bir daha Zeytin yiyemeyecekti. Ama baktığı her Zeytin kasesinde Zeytin Güzelini hatırlayacaktı.

Yıllanmış MektupWhere stories live. Discover now