39.Bölüm: Mafya Ailesi

421 45 23
                                    

Sizlerden yorum istedim. Fikirlerinizi sordum. Bunun içinde bir sınır koymak zorunda kaldım ama hikaye başladığından beri en az yorum alan bölümlerden biri geçtiğimiz bölüm oldu.
Anladım ki burada yalnızım. Ve okuyucular sadece sayaç olarak yukarıda yazan rakamlar olarak kalacak. Sessizlik ve yalnızlık alışık olmadığım şeyler değil. Hatta severim de ama o zaman hikayemi burada yayımlamanın ne anlamı var diye sorduruyor bana. O kadar heyecanla başladığım seri, bir bekleyiş ve tükenmişlik ile devam ediyor. Anılarımda böyle kalsın istemezdim. Üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor. Bir beklenti içinde olunca insan yazamıyor ve burada yazarken ister istemez insan bir beklentiye giriyor. Bu yüzden yorum yazmayan beğenmeyen okuyucuların bölüm gelme zamanları arasındaki uzunluğa kızmaya hakkı yok diye düşünüyorum. Bu durumda da beğeni yapan ve yorumları ile destek olan okuyucuların ne günahı var diyeceksiniz. Haklısınız. Onlardan özür dilerim. Sürekli belirsiz aralıkla bölüm bekmek istemezseniz anlarım. Finali beklemeleri o zaman okumaya hala istekleri kalırsa okumalarını tavsiye etmekten başka şansım yok. O kadar tükendim ki anlatamam. Ama Efsun ve Uraz'ı yarım bırakmayacak kadar da çok seviyorum. Aramızda ilk kitaptan beri süre gelen bir bağ var. Hikayenin başında da söylediğim gibi benim için apayrılar, özeller. Hayallerim ve yaşayacakları dolu dolu bir hayat hikayeleri varken yarım bırakmam onları. Ama söylediğim gibi böyle ilerlemek de çok zor. Bilmiyorum, sadece içimi dökmek istedim. Belki burayı bile okumayacaksınız çünkü hikaye dışında hiçbir şey sizin için önemli değil. Neyse, canınız sağ olsun. Yeterince içimiz karardıysa haydi bölüme geçelim...
.


.
.
.
.
.
.
.
.

39.Bölüm: Mafya Ailesi

"İşte işte orada. Sen! Yeğenim nerede çabuk söyle!" diye bağırarak parmakla Egemen'i göstermişti.

"Bu kişi yeğenimi kaçırdı. Tutuklayın şu bebek hırsızını!"

Hepimiz o kadar afallamıştık ki karşımızda haksızca bağıran kıza bakıp kalmıştık.

Kimsenin ağzını açıp bir şey söylemesine, ilk şoku atlatmasını beklemeden ben öne atılmıştım.

"Bi dakika bi dakika! Kim kimi tutukluyor? Hangi gerekçeyle?"

"Şikayet üzerine. Kanıt var. Beyefendinin çocuk kaçırdığına dair görüntüler var." diye polis memurlarından biri açıklamaya çalışmıştı. Sanırım bizim de ulaştığımız alışveriş merkezindeki görüntülerden bahsediyordu.

"Aynı görüntüleri biz de izledik ve ortada bir kaçırma falan yok. Sadece bir karışıklık olmuş."  demiştim.

"Ortada bi tehdit var Hanımefendi. Fidye istenmiş." deyince Uraz'a bakmıştım. Bunun ne demek olduğunu hepimiz biliyorduk.

"Fidye mi istenmiş?" ablam aradan çıkıp yanıma gelmişti. Elindeki patikleri sıkı sıkı tutuyordu. Ayakta duramayacak gibi hafif sendeliyordu. Koluna girmiştim.

"Evet sen, sen yaptın ve bu işten kurtulamayacaksın!" kız; aynı öfkeli ses ve nefret dolu bakışları ile tekrar Egemen'i göstermişti.

Bu yapılan ve şu kızın söylediklerinden sonra beynimde bir şeyler yer değiştirmişti sanki. O kadar sinirlenmiştim.

Artık daha fazla dayanamamıştım. Gözüm dönmüştü. Ablamı bırakmış ve aramızdaki küçük merdiveni aşarak tam karşısında dikilmiştim.

"Ah yeter be! Sen kimsin de kardeşimi tehdit ediyorsun? Bu ne cesaret." gözlerinin içe direkt korkusuzca bakmıştım.

Bu hareketime biraz şaşırmış ama duruşunu bozmamıştı.

99 Sebep [Devam Ediyor]Where stories live. Discover now