3.Bölüm

500 20 5
                                    


Hava kararmış , uçsuz bucaksız bozkır dolunayın ışıklarıyla aydınlanıyordu . Kafile taşıdığı yaralıya zarar vermeden olabildiğince hızlı yol almaya çalışıyordu . Akşam ayazı esen rüzgârla birlikte etkisini daha çok hissettiriyor , alışkın olmayan zaman yolcularının içlerini titretiyordu . Tepelerdeki ağaçlıklardan gelen uluma sesleri bir an önce otağa varmaları gerektiğini hatırlatıyordu .

Asya ve Elif , İskender'in yanına yaklaşarak titrek bir sesle sordular .

- İskender , biz çok üşüyoruz . Çok da yorulduk .

- Anlıyorum sizi Asya ama hepimiz yorgunuz . Biraz daha sabretmeliyiz .

- Dursak , ateş yaksak , biraz ısınıp dinlen sek olmaz mı ?

- Çok zaman kaybetmiş oluruz Elif . Biliyorsun arabada bir de yaralımız var . Otağa ne kadar hızlı varırsak o kadar iyi olacak .

Balkır Hatun , onların konuşmalarını dinlemiş olacak ki yeleğe benzer iki kürkü arabanın içinden kızlara uzattı .

Alın bu samur kürklerini , atın omuzlarınıza . Hemen ısınacaksınız . Asya ve Elif , teşekkür ederek kürkleri omuzlarına attılar . Gerçekten de işe yaramış ısınmaya başlamışlardı . Onları gören Arda da kürk alabilme umuduyla arabanın kenarına yanaşıp dert yanmaya başladı .

- İskender , kardeşim ! Bu nasıl soğuktur ? Titremekten dişlerim kırılacak şimdi . Ellerimi hissetmiyorum , sanki başkasının elleri bunlar .

- Ardacığım ! Biraz abartmıyor musun ?

- Olur mu İskender ? Bak yanaklarıma ! Özene bezene büyüttüğüm yanaklarım kurumuş toprak gibi oldu .

[ ] B
İskender , eliyle sessiz ol işareti yaparak Arda'yı sustururken kendisi dikkat kesildi . Birkaç saniye sonra yüzünde bir tebessüm belirdi .

- Ardacığım , rahat ol daha fazla üşümeyeceksin .

- İskender , hanımdan bana da mı kürk is teyeceksin yoksa ?

- Yok kardeşim otağa çok yaklaştık . Şu te peyi aştık mı oradayız inşallah . İskender'in bu haberi kafilede sevinçle karşılandı . Gerçekten söylediği gibi tepeyi aştıklarında yüzlerce çadırın kurulu olduğu bir obayla karşılaştılar . Çadırların arasına ya kılmış olan ateşlerin etrafında onlarca çeri oturuyordu . Obanın tam ortasına Hakanın ihtişamlı otağı kurulmuştu .

Kafile tepeden obaya doğru inmeye başla dı . Korumayla İskender en önde gidiyorlardı . Onları at arabası takip ediyordu . Obaya elli metre mesafe kala bir ses yükseldi .

- Kimdir akşamın bu vakti gelen ?

- Biz Balkır Hatun ve çerileriyiz ?

Eğer öyleyseniz yaylarınız sırtınızda yavaşça yaklaşın obaya .

Kafile denileni yaparak yavaşça obaya doğru yaklaşırken obada bir hareketlilik başlamıştı . Belli ki Balkır Hatun'u karşılaşmak için hazırlanıyorlardı . Giriş kapısına vardıkların da tüm oba ayaklanmış , çeriler hanımlarını görebilmek için toplanmaya başlamışlardı . Kalabalığın en önünde üzerindeki kürklerden ve duruşundan rütbeli olduğu anlaşılan kırklı yaşlarında bir adam bekliyordu . Yüz ifadesinden gergin olduğu anlaşılabiliyordu .

Çerilerin meraklı bakışları arasında at arabası durduğu gibi Balkır Hatun hışımla aşağı indi . Yüzündeki çizikler ve elbisesindeki yırtıklar kalabalık içerisinde homurdanmalara neden olmuştu . Rütbeli adam Balkır Hatun'un karşısına gelerek onu saygıyla selamladı .

- Hanımım hoş geldiniz , sefalar getirdiniz ! Biz sizi daha erken bekliyorduk .

- Hoş bulduk Çeribaşı , gecikmemizin sebebini anlatırız elbet . Komutan Baturgan , arabanın içinde yaralı yatıyor önce onu şifacıya götürün hemen .

Tozkoparan İskender Kurt Kapanı Where stories live. Discover now