•°12°•

1.3K 50 3
                                    

Gözlerim kendiliğinden hafifçe aralandığında aklıma yaşadığım şeyler gelmişti. Hızlıca yattığım yerden doğrularak olduğum yeri inceledim. Odanın içi oldukça şık ve ben zenginim diye bağırıyordu. Kaçırıldığıma bile inanamazdım eğer bu olaylar olmasa. Siyaha boyanmış lüks kapının açılmasıyla gözlerim hemen oraya gitti. Tabii ya! Bu geçen sabah arabayla bana az daha çarpacak olan o adamdı. Arsızca sırıtıyor, ve kötü bakışlarını üzerimde gezdiriyordu.

"Küçüğümüzde uyanmış bakıyorum." İyice yanıma yaklaşıp işâret parmağını yanağımda gezdirirken yüzümü hemen sola doğru çevirdim. "Ne istiyorsun benden? daha tanımıyorsun bile beni, ne yaptım ben sana?" Hafif gülerek etrâfına baktı. "Beni tanımıyor olabilirsin, ama ben seni çok yakından tanıyorum küçük." Sinirlenip ayağa kalktım ve ondan olabildiğince uzaklaştım. "Bana küçük demeyi kes ve hemen evime götür beni!" Kaşlarını alay edercesine kaldırdı. "Başka isteğiniz var mı hanfendi?" Offlayıp düşünmeye çalıştım ama siktiğimin beyni şu an hiçbir boku idrâk edemiyordu. Çantamı bile almışlardı kaçmak için yol deneyebilirdim belki. Kapıya bakıp oraya doğru koşmaya başladım ancak beni kolumdan tutup kendine çekerek boğazımı sıkmaya başladı. "Bana bak küçük hanım; buradan kaçmaya çalışırsan ölürsün. O yüzden hiç deneme bile." Boğazımı sıkan eli gevşediğinde öksürmeye başladım. Nefesimi öyle bir kesmişti ki öleceğimi sanmıştım. "Yokluğum fark edilince bulunmayacağımımı düşünüyorsun?" Kollarını göğsünde bağlayıp kafasını sola doğru yatırdı. "O kadar geri zekâlı olduğumumu düşünüyorsun?" Ona anlamadığıma dâir bakışlar attım. "Kaç aydır bunun planını yapıyorum ben. Ayarladık bir şeyler tabii bu işten en yaralı Ares çıkacak o kesin." İşler karışmaya başlamıştı. "Ares ne alâka şimdi?" diyip kaşlarımı çattım. "İntikâm almak istediğim kişi o çünkü." Olabildiğince sâkin kalmaya çalışıyordum ama olmuyordu. "O zaman sorununu git Ares'le çöz!" Sırıtıp yanıma yaklaştı. "Zaten onunla çözeceğim. Sen sadece bir yemsin." Tuttuğum nefesimi verip yüzüne tükürürcesine baktım. "Cehennemin dibini boyla!" Kısa olacak şekilde gülüp geri çekildi. "Teşekkürler." Gözlerimi devirip ukâlalığına ayrı bir gıcık oldum. Ağzıyla ıslık çalmasıyla odaya 2 adamın girmesi bir oldu. Korkunun verdiği endişe ile istemsizce adımlarım geri geri gitmeye başlamıştı taa ki duvara kadar. "Kamerayı hazırlıyorum, siz de o süre zarfında kızı tutun." Beni kaçıran gerzeğin emir sözlerinden sonra iki iri adamında kollarımdan tutmasıyla bağırmaya başladım. "Bırakın beni sizi âdi herifler." Debelenmeye çalıştığım an dahada sıkı tutup ağzımı kapattılar. O kadar çok çaba sarfetmiştim ki yorgunluktan bağıracak hâlim bile kalmamıştı. İsmi lâzım değil kamerayı açıp beni göstermeye başladı. "Kameraya merhaba de Carmencik. Bak Ares ne kadar âsi değil mi?" Sinirli sinirli bakarak ayağımla bacağına sertçe tekme attım. Acıyla inleyip eliyle bacağını tuttu. Zar zor nefes alabildiğim için nefes seslerim odada yankılanıyordu. Adamın yüz ifâdesini ânında öfke kaplamıştı. Bacağını ellemeyi bırakıp beni tutan adamlara bırakın işareti yaptı ve kamerayı birine verdi. "Burayı iyi çek John." Diyip yanıma yaklaştı. Âni bir şekilde yüzüme yediğim tokatla neye uğradığımı şaşırmıştım. Tüm hücrelerimi sinir ele geçirmişti ve şu an onu öldürmek istiyordum. "Ne yaptığını sanıyorsun lan sen orospu çocuğu." Diye güçlü bir şekilde bağırıp yumruğumu yüzüne geçirdim. Küçükken az çok böyle eğitimler almıştım annem sayesinde ve işe yarıyordu da. Bir elinle kollarımı tutup diğer elinle saçlarımdan tutmaya başlayınca acıyla inledim. "Seni küçük sürtük." Ettiği küfürü duymazdan gelip bacağımla tekme atarak kurtuldum ve yere düşmesini fırsat bilip kapıdan koşarak çıktım. Merdivenlerden aşağıya inerken hepsi de arkamdan geliyordu. Eğer kaçamazsam büyük bir boku yiyecektim o kesindi. Dış kapıya yaklaştığım an kafama yediğim ağır bir darbeyle gözlerimin üzerine karanlık çöktü.

Kendiliğinden aralanmış olan gözlerimle ilk başta kafamda büyük bir ağrı hissettim. Bir de tokattan sonra dudağımda oluşan yaranın sızısını. Çevreme baktığımda bu sefer ki odanın boş ve korkunç göründüğünü fark ettim. Üstelik ben de odanın ortasında ki sandalye de bağlıydım. Ağzımda da kocaman gri bir bant vardı ve konuşamıyordum. Yukarı kattan oldukça şiddetli sesler geliyordu ve bu seslerin biri kalbimi yerinden sökmeye yetecekti. Ares gelmişti tanrım! Beni duyabilmesi için boğazımdan bağırmayı ve çığırmayı denedim. Başarılı bir denemeydi çünkü yukarıdaki sesler durmuştu. Birkaç saniye içerisinde Ares odaya gelmişti ve ona sevinçle bakıyordum. Beni gördüğünde rahatlayıp gülümsedi ve ağzımdaki bantı çıkarıp beni çözmeye başladı. "Carmen çok özür dilerim ben, bunların olacağını bilmiyordum." Kafamı olumsuz anlamda sallayıp onu onaylamadım. "Hayır böyle düşünme lütfen, senin bir suçun yok." Çözme işi bitince ayağa kalkıp ona sarıldım. Kolları aşırı derece sıkmıştı ki boğuluyorum sanmıştım. Çok sürmeden aşağıya beni kaçıran adamda gelmişti. Ares beni bırakarak arkasına aldı ve silahını çıkardı. "Kız benimle gelecek Louis." Adını öğrenmiş olduğum Louis, sırıtarak ilk silaha sonra bana baktı. "Öyle bir şey yok Ares. Sana o silahı yere atmanı öneririm." Ares tetiği çekerek Louis'e daha çok yaklaştı. "Bana emir veremezsin." Ben onları izlerken hemen şu olayın bitmesini ve bir an önce eve gitmeyi istiyordum. Tanrım sıkıcı olan hayatımı bile özlemiştim. Hayatım gözümün önünden geçerken bir anda Louis'in Ares'e tekme atmasıyla elindeki silahın düşmesi bir oldu. Ares beklemiyor olacak ki yumruk bile yemişti. Kolumdan çekildiğimde kendimi Louis'in yanında buldum. Ona yumruğumu savuracaktım ki kolumu tutup beni duvara doğru fırlattı. Hissettiğim derin acılarla inleyip yerde hareketsiz kaldım. Umarım kemiklerim kırılmamıştır. Ares bağırıp Louis'in üstüne çıkıp yumruklamaya başladı. Artık elleri kan olmaya başlamıştı onu öldürecekmiydi? Louis o esnâda yere düşen silahı almaya çalışıyordu ama Ares öfkeden göremiyordu bile. Bacaklarımı ve kollarımı hareket ettirmeye çalıştığımda büyük bir acı kendini tekrar hatırlatmıştı bana ama eğer kalkmazsam Ares ölebilirdi. Kendimi iyice zorlayıp kalkamasamda yerde onlara doğru sürünmeye başladım. Tam silahı alacağı zaman elimle daha uzağa ittirdim ve Louis bu sefer cebinden çıkardığı bıçakla Ares'in bacağını bıcakladı. Gözlerim kocaman açılırken bir andanda Ares'in adını bağırıyordum. Louis bu durumu fırsat bilip Ares'i ittirerek yere attı ve bana gelmeye başladı. Ayağa kalkamadığım için yerde geriye doğru sürünmeye başlamıştım fakat yetişip beni kaldırarak duvara sertçe yasladı. Ares'in kanıyla kaplı olan bıçağı beklemediğim anda karnıma soktuğunda zaman durdu sandım. Gözlerim sadece boşluğa bakıyor ve gram kırpamıyordum. Karnımın içinden bıçağı çektiğinde direkt yere düşerek hâlâ boşluğa bakınmaya devam ediyordum. Ares odayı inletecek şekilde bağırıp zar zor ayağa kalkarak bağlandığım sandalyeyi alıp Louis'in üstünde kırdı ve Louis bayıldı. Ares hemen yanıma çöküp elleriyle kafamı tuttu ve tişörtünü çıkararak birkaç yerini yırtıp karnıma bastırdı. "Hayatta kalmaya çalış, bilincini açık tut lütfen, lütfen Carmen." Vücudum kan kaybediyordu ve etrâfımdaki her şey dönmeye başlamıştı. Ölmek istemiyordum hayır daha çok erkendi Ares'i bırakmak istemiyordum Ailemin üzülmesini de istemiyordum. "Siktir Carmen ambulansı aradım geliyor dayan bir tânem, seni seviyorum." Konuşmaya dilim varmıyordu ama gözlerimden akan göz yaşları her şeyi anlatıyordu zaten. Ares beni kucağına alıp yukarıya çıkarttı ve evin dışındaki kaldırıma oturttu. Kafamı dizine koyup elini de karnıma bastırıyordu. Çevresine bakıp ambulansın gelmesini bekliyordu ama gözlerinden düşen damlalar kendini belli ediyordu. "Şu siktiğimin ambulansı nerede kaldı!" Haykırıp diğer elini yere vurdu. Benim bilincim ise kapanmak üzereydi çünkü artık dayanamıyordum. Gökyüzündeki yıldızlara bakarak onları saymaya çalıştım. Sonunda nihayet ambulans geldiğinde hemen beni sedyeye alıp arabanın içine koydular. Arkamdan Ares gelip elimi tuttu ve koltuğa oturdu. "Ne gerekiyorsa yapın hemen!" Bağırışından sonra bana baktı ve gülümsedi. Dudağımın kenarını oynatıp ben de ona gülümsedim. Arabanın içinde yaramı kontrol ediyorlardı ama gözlerim istem dışı kapandığından hatırladığım tek şey Ares'in gülümsemesi oldu.

⭐️

Göz kapaklarım aralandığında ilk yaptığım şey etrâfıma bakmak oldu. Annem, kardeşim, Gia, Izella ve Ares buradaydı. Ares üstünü değiştirmiş yorgun bir şekilde bana bakıyordu. Annem rahatlamışcasına nefesini verip bana sarıldı. "Tanrıya şükür uyandın." Karşılık verip tebessüm ettim. Hafızam çok yerinde olmadığı için az buz hatırlıyordum. "Ne oldu?" Diyip anneme baktım. "Öğretmenin seni sokakta bıçaklanmış hâlde bulmuş. Tanrının işi işte karşısına çıkarmış seni. O da hastaneye getirdi." Başımı sallayıp Ares'e baktım. Tabii ki uydurmuş olacaktı. Gerçekleri söylemeye dili varmazdı. Cedric yanıma gelip bana sarıldı. "İyi ki hayattasın abla." Şaşırarak sırıttım. İlk defa bana abla dedi. Genelde ismimle hitap ederdi hergele. "Teşekkür ederim kardeşim." Gia ve Izella ile konuşup sohbet etmiştik. Doktor bugün burada kalmamı yarın ise eve gitmemi uygun görmüştü. Annemler yanımda kalacaklardı ama onları iknâ edip evine göndermiştim. Kızlarda gitmişti zaten. Bir Ares kalmıştı onu da iknâ edememiştim. Bu adama asla söz geçiremiyordum. "Ares burada kalmayı düşünmüyorsun her hâlde." Başını olumlu anlamda salladı. "Tam olarakta onu düşünüyordum." Gözlerimi devirip offladım. "Senin yanına gitmen gereken bir karın yok mu hm?" O da aynı şekilde gözlerini devirip yanıma yaklaştı ve işâret parmağıyla burnuma dokundu. "Sen bunlardan bahsedecek kadar büyümedin daha küçük hanım." Kaşlarımı çatıp ağzımı açtığım an parmağıyla ağzımı kapadı. "Hadi şimdi uyuyalım." Kızgın kızgın ona bakarken odadaki ışığı kapatıp yanıma uzandı. "Hey! ya biri bizi görürse?" Omuzlarını silkip bana sokuldu. "Görsün bana ne." Gülüp ben de ona sokuldum. Belki bugün en iyi anılarımdan biriydi bu.

Sabah olduğunda Ares gitmişti çünkü annemler beni almaya gelmişti. Şu an ise evde oturma odasında oturuyordum. Pek fazla hareket etmemeye çalışmam gerekiyordu dikiş patlarsa kötü sonuçlar doğururdu. Kapı çaldığında kafamı oraya doğru çevirdim. Annem açtığında biriyle konuşup kapıyı kapattığı an elindeki çiçeği gördüm. Kaşlarım çatılmıştı çünkü annem buraya doğru geliyordu. "Arkadaşlarından biri geçmiş olsun hediyesi getirmiş al bakalım." Uzatmış olduğu beyaz ve koyu kırmızı renklerine sahip çiçekleri elime aldım. Annem mutfağa geri dönmüştü. Ânında yüzümde gülümsemeler açtı. Çok güzel kokuyorlardı. Elime küçük bir zarf geldiğinde içini açtım.

Bu iş burada bitmedi küçük hanım. Çiçeklerin tadını çıkar. 
                                         ~L

Notu okurken yüzümdeki gülümseme çoktan silinmişti. Elimdeki çiçekler yere düşerken nefes alış-verişlerim hızlanmaya başlamıştı. Peki şimdi neler olacaktı?

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Oy Sınırı: 50

Cold n Dark || Daddy IssuesWhere stories live. Discover now