13

766 63 67
                                    

67, 68, 69...

Bir süre sonra kaldığı sayıyı karıştıran omega nerdeyse çığlık atacaktı. Kaçta kalmıştı? 96 elindeki miydi yoksa bir önceki miydi? Davetiyelerin herkese gittiğinden emin olmak için tam sayı kadar düğün davetiyesi olmalıydı ancak Wonwoo kaç sefer baştan başladığını unutmuştu. Eğer eksik sayarsa annesi onu gerçekten de öldürürdü.

Derin bir nefes alıp baştan başlamaya karar verdi. Bu sefer destelere ayıracaktı ki bu daha mantıklı bir seçenekti. En azından unutursa en baştan başlamak zorunda kalmayacaktı. Offlayıp yanaklarını şişirdi.

"Neden en zor görev bana düştü?" diye mırıldandı ters ters.

Hepsini en baştan ortaya alırken neden kimsenin ona yardım etmediğini düşündü. Zil çaldığı sırada Wonwoo iç geçirdi ve ayağa kalktı. Kim gelmişti ki? Mingyu olsa iyi olurdu çünkü daha gelecek olan misafirler için hediye olarak verilecek olan çikolataların minik birer hediye şeklinde paketlenmesi gerekiyordu.

Kapıyı açmadan önce saçlarının iyi görünüp görünmediğine aynadan bakmak için küçük bir fırsatı oldu ve kapıyı alfası için açmak amacıyla acele etti.

Mingyu sabah erkenden uyanıp onu öpüp pencereden gitmişti, neden bu kadar sık geliyordu ki? Bu kadar mı özlüyordu? Wonwoo sırıtma istediğine karşı koyamıyordu. Mingyu ile uyumak, onun kollarında tutulma hissi inanılmazdı. Bunca zaman, Mingyu'nun sırf 14 yaşında yaptığı aptalca bir hata yüzünden mi kendisini bu mükemmel duygudan mahrum bırakmıştı?

Yüzüne kendisini beğenmiş bir sırıtış yerleştirdi ve kapıyı açtı. "Beni bu kadar mı özledin, piç Min-" Beklediği kişiyi göremeyen Wonwoo'nun sözleri boğazına takılırken kaşları çatıldı. "Ahh, Shua hyung?" Çok geçmeden Joshua'nın gelme sebebini anlayan Wonwoo sırıttı. Joshua'nın surat ifadesinden onun burada olmasını beklemediği belliydi.

"Ohhh, Wonwoo?" Joshua'nın gözleri kısıldı.

Wonwoo aniden sırıttı. "Cheol hyung evde yok."

Joshua afalladı ve gülümsemeye çalıştı. "Ohh, pekala."

Wonwoo sahte bir şekilde gülümsedi. "Her şeyi biliyorum."

Yutkunmaya çalışan Joshua'nın sağ gözü seğirdi. "Ne?"

Wonwoo şeytani bir şekilde gülümsedi. "Biliyorum, dedim. Her şeyi." Sol kaşı milimetrik bir şekilde havalanırken kahkaha attı. "Girsene hyung." Wonwoo girişin önünden çekilirken kapıyı ardına kadar açtı.

Afallamasını atlatamayan Joshua yalnızca gözlerini kırpıştırdı. Wonwoo'dan korkması normal değildi, o sadece liseden yeni mezun olmuş bir veletti ancak normal bir velet değildi.

Neyi biliyordu? Joshua tüylerinin diken diken olduğunu hissederken eve girdi. Ve her şeyi, demişti.

"Tam zamanında geldin hyung," dedi şeftali kokulu omega, Joshua'yı kolundan çekiştirdi. "Bende bu işler nasıl biter, diye düşünüyordum."

Hızla dış kapıyı kapatan Wonwoo Joshua'yı odaya çekti. Odaya giren daha yaşlı olan omega diğer omeganın yaptığı dağınıklığı bakınca suratını buruşturdu. Hemen şimdi kaçması gerekiyordu. Buraya gelince Wonwoo'yu göreceğini beklemiyordu. Buraya iş yapmak için gelmemişti.

Ancak aniden gitmenin çok daha tuhaf olacağını düşündü. Şu anda gidemezdi. Wonwoo'nun işleri onun üzerine yıkacağından korktu ancak her şeyi ortaya çıkarma potansiyeli olan omegayı terslemek gibi aptalca bir girişimde bulunmayacaktı. Wonwoo iki ailenin de öğrenmemesi gereken şeyi ortaya çıkarırsa ortalık tamamen karışırdı. Şimdilik Wonwoo'nun suyuna gitmek en iyisiydi.

Sweet&Sour/ Meanie [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now