31.bölüm

1.3K 56 30
                                    

Ateş'ten
Acı.
En son bu duyguyu ne zaman hissettiğimi hatırlamıyorum. Çünkü Arzu gittikten sonra duyguları silmiştim kalbimden hiç bir duyguya yer yoktu. Ama onu 5 yıl sonra tekrar görünce bütün duygular tek tek hücum etti bedenime. O zaman bile acıyı bu kadar yoğun hissetmemiştim. Ben asıl acının Arzusuz yaşamak olduğunu sanıyordum ama değilmiş. Asıl acı şu an ölümle savaşan oğlumu kaybetme acısıymış. Daha 2 saat önce gözlerinin içine bakıp sevmediğimi söylediğim oğlum benim yüzümden ölümle buruna burunayken benim içimde hissettiğin bu lanet şey acıdanda fazlaydı. O an onu kanlar içinde yerde görünce sanki bütün hücrelerim durmuştu. Ne zaman kendime geldim onu hastaneye nasıl yetiştirdin hatırlamıyorum. 1 saatten fazladır bu ameliyathanenin önünde bekliyoruz kimse çıkıp bir şey demiyor. Melek hastaneye varır varmaz bayıldığı için onu başka odaya aldılar. Annemle babam yanımdaydı. Tam 1 saattir oturduğum yerden karşıdaki duvara bakıyorum. Meleğin dün bana sorduğu soruyu düşünüyorum. Onu gerçekten hiç mi sevmedim? Bu sorunun cevabını kendimde şimdi son bir saatte hiç bir soru işareti olmadan öğrendim. Ben onu canımdan bile çok seviyorum. Bunu öğrenmek için onu kaybetmem lazımmış. En ufak bir sevgi tanesini bile çok gördüğüm oğlumun yüzü aklımda bana nefretle ve acıyla bakan bakışlarla kaldı. Oysaki o bana hep sevgiyle ve hayranlıkla bakardı.
"Ateş iyi misin?" Diye sordu babam. Bakışlarımı duvardan çekip ona çevirdim. Benim için dünyanın en iyi babasıydı o. Hep onun gibi baba olmak isterdim. Babam benim en yakın arkadaşımdı. Her şeyimi ona anlatırdım. Belkide aramızda sadece 20 yaş olmasından kaynaklıdır bu. Bende oğlumla öyle olacağım derdim hep ama başaramadım. Başımı hayır anlamda salladım. İyi değildim. Hemde hiç iyi değildim. Aslan ordan çıkana kadarda iyi olmayacaktım. Babam bir şey demeden yanıma oturdu.
"İyi olacak merak etme. Çünkü o senin oğlun. Sende ameliyattan çıktığında doktorlar sadece 10% yaşama şansı var dediler ama sen yaşadın. Oğlunda yaşayacak. Hatta o zamanda Aslanın düşme tehlikesi vardı ama dayandı. Şimdide dayanacak"
"Benim yüzümden oldu. O zamanda benim yüzümden düşme tehlikesi vardı. Şimdide benim yüzümden ölme tehlikesi var. Ben bu çocuğa zarardan başka hiç bir şey vermemiştim ki" dedim. Melek ağlayarak duvardan destek alarak geldi ameliyathanenin önüne
"Çıkmadı mı kimse?" Dedi zar zor çıkan sesiyle
"Daha bitmedi ameliyat" diye yanıtladı onu annem. Tam karşımda durdu. Ağlamaktan şişmiş gözlerinden ateş çıkıyordu.
"Senin yüzünden. Oğlum senin yüzünden ölüyor!" Diye bağırdı. Tepkisizce ona bakıyordum.
"Sen alçak herifin tekisin. Benim bebeğim senin yüzünden ölüyor!" Ayağa kalktım
"Ölmeyecek. Yaşayacak, çıkacak o ameliyattan. Sana söz veriyorum çıkacak" kahkaha atmaya başladı.
"Öyle mi? Sen ölümede mi müdahale edebiliyordun? Bak bunu bilmiyordum. Bir şeyi merak ediyorum. Hiç üzülüyor musun? Hani o taş kalbin birazda olsa bir acı hissediyor mu? Tamam senin çok aşık olduğun kadını aldı senden. Biricik kızınla arana girdi ya oğlum. Bunların hepsi bir yana küçücük bir çocuk senin yüzünden ölüyor ya hani azıcıkta olsa olmayan o vicdanın sızlıyor mu?" Dedi
"Melek, yeter artık yeter" dedim güçsüz sesimle ilk defa kendimi böyle güçsüz hissediyordum.
"Yetmez senin yaptıklarının yanında benim söylediklerim yetmez benim içimdeki bu acıyı dindirmeye hiçbir şey yetmez. Sen neyin bedelini ödedin Ateş? Sen yıllarca oğlunu görmezden gelmekten başka ne yaptın?" dedi ve beni göğsünden itti kendimi o kadar bitkin hissediyordum ki onun itmesiyle geri adım attım
"Arzu en iyisi yapmış biliyor musun? Kızını korumak için senin gibi bir psikopattan uzak tutmakla. Şu haline bir bak. Çocuklarını senden korumaya çalışan iki kadın var hayatında. Ben yapamadım ama senin pisliklerinden oğlumu koruyamadım. Hani diyorsun ya Denizi alacağım diye. Niye alacaksın onuda öldürmek için mi?" Melek bütün zehrini üstüme dökerken ben sadece bakmakla yetiniyordum. Onun acısı benden daha fazlaydı. Gözlerinde ilk defa gerçek bir nefret gördüm bugün. Onu ilk gördüğüm gün gözlerinde ürkeklik vardı. Sonra hayranlık ve en sonunda aşk vardı gözlerinde bana bakarken. Yaptığım onca şeye rağmen diliyle söylesede gözlerinde asla görmemiştim o nefreti. Şimdiyse görüyordum. Ve ben yine bana aşık olan bir kadının nefretini kazana bilmiştim. Hiç bir şey söylemeden arkamı döndüm ve gittim arkamdan hala bağırıyordu.
"Hani omuzundaki yükten başka bir şey değildi ya kurtuluyorsun işte omuzundaki o yükten. Bak ölüyor işte. Bende öldüreceğim kendimi kurtulacaksın bizden!" Diye bağırıyordu. Hastaneden dışarı çıktığımda nefes alamıyordum sanki her yerde kameramanlar vardı. Magazinciler buradaydı. Adamlar müdahale etmeye çalışsada pek başarılı olamıyordular. Hastanenin arka tarafına geçtim gece olduğu için burda kimse yoktu. Bir banka oturdum. Kafamda öyle çok düşünce dönüyorduki partlayacak gibiydi. Başımı ellerimin arasına alıp sakinleşmeye çalışıyordum yoksa aklımı yitirecektim. Birden yanımda bir haraketlenme oldu. Başımı kaldırıp baktığımda Mirayı gördüm.
"İyi misin?"diye sordu. İlk defa bu kadar ciddiydi genellikle hep neşeli olan kız o değilmiş gibi
"Değilim" dedim sadece,başını salladı.
"Zaten saçma bir soruydu. Bitti mi ameliyat?" Başımı hayır anlamında salladım.
"Sen nerden bildin burda olduğumu? Kimse yok buralarda" diye sordum
"Ben hastaneye geldiğimde sen arkaya geçiyordun gördüm seni galiba yalnız kalmaz istiyordun ama insan tek başına kalınca kafayı yer" dedi
"Ben zaten her türlü kafayı yiyorum"
"Haber magazine düştü. Orda gördüm. Çok üzüldüm gerçekten çok üzüldüm. Ben biliyorum niye ama sanki yakınımın haberini almış gibi oldum. O kadar güzel bir çocukki, yani bir şey olmayacak eminim iyi olacak" dedi gözleri dolmuştu.
"İnşallah dediğin gibi olur. Ona bir şey olursa ben ne yapacağımı bilmiyorum. O olmasaydı hep daha mutlu olacağımı düşünüyordum ama şimdi o olmasa nasıl yaşayacağımı düşünüyorum" dedim. Bir sessizlik oluştu. Miranın gözleri dolmuştu ve uzaklara dalmıştı
"Ben 5 yaşındayken dünyanın en güçlü adamını babam sanmıyordum. Hep güçlü, hep dik, her kes saygıyla yanaşırdı ona. Babamı kimse yıkamaz diyordum. Tıpkı senin gibiydi. Dışarıdan sanki yıkılması imkansız bir kaleydi. Onu ne yıktı biliyor musun?" Dedi ağlayarak. Merakla bakıyordum ona
"Abimin ölümü" deyince şaşkınlıkla ona baktım.
"Senin başka abindemi vardı?"
"Benim zaten bir tane abim vardı. Barış benin öz abim değil" deyince bir şaşkınlık daha geçirdim.
"Ben 5 yaşındayken abimde 10 yaşında falandı bir trafik kazasında kaybetmiştik. Annemin ölümünden sonra ikinci bir travmaydı bizim için. Babam işte o gün çöktü. Annemin ölümü bile yıkmamıştı onu oysaki çok seviyordu annemi. O zaman bizim için güçlü durmuştu. Çocuklarım için güçlü olacağım diyordu amcama bende duymuştum kapı ağzından. Ama bir yıl sonra abimi kaybettiğimizde o dağ gibi adam  dal gibi kırıldı sanki. İlk başlarda çok zordu ben 5 yaşında yapayalnız kaldım annem öldüğünde abim ve babam vardı ama abim öldüğünde ne abim nedeki babam vardı. O dönem babamın hastanesinde bir çocuğun kalp yetmezliği vardı. Babam yakından ilgilenirdi o çocukla, abimin donörüyle uygundular babam izin verdi ve abimin kalbini o çocuğa verdiler. O çocuk kimdi biliyor musun? Barış" dedi bunu beklemiyordum.
"Babam sanki kalbi onda diye Barışı abimin yerine koydu hep. Sanki abimdi sürekli ilgilenmeye başladı onunla, ailesinin maddi imkanı zayıftı. Hep yardımlar ediyordu. Sonra evlerinde yangın çıktığında annesi ve babası öldüler babamda Barışı yanına aldı. Ona öyle bir bağlanmıştıki yeniden ayağa kalktı sanki. Soyadını verdi bütün imkanlarını önüne serdi. Barışta hakkını verdi ama babam ne dese onu yaptı. Doktor olacaksın dedi oldu. Kübrayla evleneceksin dedi evlendi. Çocuğun olsun dedi yaptı. Sanki ona borcunu ödüyordu. Ama babam hiç bir zaman onu borçlu hissettirmedi. Çünkü Barışı gerçekten seviyordu"
"Böyle  bir hikaye beklemiyordum. Demek Barış öz abin değil. Peki bunu bana niye anlattın?" Dedim
"Hayattaki en önemli şey çocukların Ateş. Babamı annemin ölümü değil abimin ölümü yıktı. Seni Arzunun gidişi değil oğlunun gitme ihtimali bitiriyor. Güçlü bir adamı bir kadın yıkamaz. Sadece evlatları yıka bilir. Babamın ikinci bir şansı yoktu. Ama senin hala var iyi değerlendir" oturduğum banka sırtımı yaslanıp
"Abimin peşini bırak git çocuklarınla ilgilen mi diyorsun?" Dedim
"Hayat çok kısa hırs uğruna kaybedeceğin her dakika önemli diyorum" dedi ve ayağa kalktı.
"Tekrar geçmiş olsun. Umarım iyileştiğinde yine geleceğim ziyaretine" dedi ve gitti. Bende bir süre daha orda durup hastaneye girdim. Benim varmamla ameliyathanenin kapısı açıldı ve Selim ve bir kaç doktor daha dışarı çıktı. Hemen yanına gidip
"Ne oldu?" Dedim kalbim öyle atıyorduki sanki yerinden çıkacaktı.
"Ameliyat bitti. Şu an yoğun bakıma aldık. Çarpmanın etkisiyle kol ve bacaklarda kırıklar var. Boyun bölgesinde bir hasar yok ki bu büyük şans ama maalesef başında hasar almış biz gerekli müdahaleyi yaptık ama kesin bir şey şu an söyleyemeyiz hala iç kanama riski var. İlk 24 saat çok önemli. Şu an elimizden gelen bu kadar" dedi Selim. Derin bir nefes verdim Yaşıyordu ve yaşayacaktı. Buna inanıyordum.
Yoğun bakım ünitesinde hemşirenin verdiği giysiler giydim
"Sadece 5 dakika lütfen" deyip gitti hemşire içeri girdiğimde kablolara bağlı ve yüzü gözü yara olan içindeki oğluma doğru gittim. Sol kolu ve bacakları sargıdaydı. Birde başı. Yüzündeyse çizikler ve yaralar vardı. Bugüne kadar sapasağlam olan çocuğun kıymetini şimdi anlıyordum. Yavaşça sargıda olmayan eline dokundum. En son daha bebekken kucağıma aldığımda dokunmuştum ona. Benim kopyam gibi olan yüzüne baktım. En suçsuzumuz oydu ama en ağır cezayı hep o ödedi. Yatağın kenarına eğildim
"Yalan söyledim sana ben seni çok seviyorum. Senden esirgediğim her şey için özür dilerim. Sana söz veriyorum uyandığında bunları gözlerine bakarak söyleyeceğim. Ve esirgediğim her anı kat kat yaşayacağız. Sana çok geç kaldım biliyorum ama söz veriyorum her şeyi düzelteceğim oğlum" dedim ve avuçlarımdaki elini öptüm. O an gözlerimden bir yaş düştü kendim bile farketmemişim ağladığımı. En son ne zaman ağlamıştım hatırlamıyorum. Mira haklıymış insanı yıkan sadece evlatlarıyla sınanmakmış. Dışarı çıktığımda Arzuyla karşılaştım. Gözleri yaşlıydı. Camdan beni izliyormuş. Bana bakıp
"Geçmiş olsun" dedi. Başımı salladım
"Sağol" dedim sadece
"Nasıl durumu?"
"Yarına kadar belli olacak. İlk 24 saat önemli"
"İyi olacak merak etme. Senin oğlun sonuçta"
"Evet hayattaki en büyük şanssızlığı" dedim ve arkadaki oturma alanına oturdum. Arzuda yanıma geldi. Ağlamaktan kızarmış gözlerime bakıp
"Seni ilk defa ağlarken görüyorum" dedi
"Galiba bende" dedim gözlerimi kaçırarak
"Güçlü olmalısın oğlun uyandığında seni böyle görmesin"
"Oğlum uyanacak değil mi?"diye sordum sanki birisi bunu tasdiklerse olacaktı.
"Uyanacak tabi. Sen yoğun bakımdayken ben yanına gelmiştim. Çocukların için güçlü olmalısın dedim. Denizi senden ayıracaktım belki ama ben her şeye senin iyi bir baba olacağına inanıyordum" dedi. Gözlerimi kapattım ve bir damla yaş daha düştü gözümden
"Başaramadım ama onu bile başaramadım. Yapmam gereken en kolay şeyi yapamadım...Arzu sana bir şey söyleyim mi?" Diye sordum. Bana baktı
"Denizi benden kaçırmakla iyi yapmışsın. Ben güzel olan hiç bir şeyi haketmiyorum. Senide haketmedim, Denizide,Aslanıda haketmiyorum" dedim. Güzel olan her şeyi mahvediyorum.
"Haketiyorsun ama kıymetini bilmiyorsun"dedi karşıya bakarak
"Doğru. Benim kıymetini anlamam için illa kaybetmem gerek ama ben hiç kaybetmedim ki, ben çocukluğumdan beri ne istedimse oldu. Benim hayatım boyunca kaybettiğim ilk şey sendin. Onu bile yediremedim kendime. Senin gidişinden sonra sanki daha çok para kazanırsam daha çok güçlü olursam kaybetmiş sayılmam gibi geliyordu, dışarıdan her kes güçlü görürse güçlüyüm demekti ama değildi. Ben ilk o gün yıkılmışım ama yinede ayakta durabildim. Şimdi kaybedersem ayakta duramam. Bu bambaşka bir acı Arzu" dedim 5 yıldır buz gibi tuttuğum kalbimin buzları şimdi eriyordu. Sanki yeni yeni hissediyordum kalbimin attığını.
"Geç değil Ateş oğlun iyileşecek. Hala bir şansın var. Kaybettiklerini kazanmak için" ona taraf döndüm yüzümü.
"Her şeyi mi?" Diye sordum. Ne demek istediğini anladı kaçırdı gözlerini. Başımı salladım anladın dercesine. Oda bir şey demeden camdan benimle birlikte Aslanı izlemeye başladı. Ben yüzümü tekrar onun kusursuz yüzüne döndüm. Bu kadın tek kelimeyle kusursuzdu. Bundan sonraki hayatımı kaybettiklerimi kazanmaya adayacaktım. Aslandan esirgediğim sevgiyi, Denizle kaybettiğim 5 yılımı ve Arzuyu geri kazanmak için yaşayacaktım.

Gözümden Düşdüğün An Where stories live. Discover now