4

120 20 2
                                    

Cenaze bittikten sonra bir ay evden çıkmadım, yang'ım yasların en fazla bir ay sürdüğünü söylemişti ama kendisi yas tutmamı istememişti, elimde değil, onsuz olmak çok zor geliyordu.

Asla fotoğraf çekinmezdik, izin vermezdi, telefon dan uzak dururduk çünkü anı biriktirmek her zaman daha özeldi.

Bu gün son günümdü, duş almış ve hazırlanmıştım, evden çıkarak ofise gittim, namjoon'u aradığımda hastanede olduğunu söylemişti, jungkook'un abisinin kontrolleri için, bende hastaneye gittim, abisini merak etmiştim.

Hastaneye geldim, jin'i karşıda görünce yanına gittim, gülerek baktı.

"Hoşgeldin"

"Hoşbuldum, hadi gidelim"

"İyi görünüyorsun, umarım daha da iyi olursun"

"Onu unutmaktan korkuyorum, ses kaydı yada fotoğrafı yok, o bunları istemiyordu"

"O anılarında yaşayacak, merak etme asla onu unutmayacaksın"

Bir odanın önüne geldik, kapıyı açarak içeri girdiğimde yataktaki adam kalktı, bize döndüler.

Jungkook gülerek yanıma geldi

"Yoongi hyung hoşgeldin"

Sarılarak konuştuğunda bende sarıldım.

"Hoşbuldum jungkook, abin ile tanışmaya geldim"

"Abim taehyung"

Geri çekilerek  mavi saçlı adamı gösterdiğinde yanına gittik, elimi uzattım.

"Geçmiş olsun, ben Min Yoongi"

Elimi tutarak sıktı

"Teşekkür ederim, size minnettarım, hayatımı değiştirdiniz"

"Siz mutluysanız gerisi önemli değil"

Kare gülüşünü gösterdiğinde bende güldüm, geri çekildik, namjoon konuştu.

"Yoongi sen yok iken işleri ben hallettim, rahat ol"

"Teşekkür ederim namjoon, son bir kişinin daha yanına gitmeliyim, görüşürüz, yeniden geçmiş olsun"

"Teşekkür ederiz"

Odadan çıkarak  asansöre geçtim, hoseok'u görmeliydim ve sanırım çiçek almalıyım.

Arabaya geçerek biraz durdum, kafamı sallayarak arabayı çalıştırdım, her zaman onun ile hastaneye gelirdik, güldüm, keşke hasta olmadan önce tanışsaydık, 27 yıllık gri hayatıma pembe bir ışık getirmişti.

Yolun üstündeki çiçekçiden karışık gül buketi yaptırdım, ödemeyi yaparak gül buketini yan koltuğa bıraktım, bayan jung evin konumunu attığı için navigasyon la gidiyordum.

Sonunda geldiğimde arabayı park ederek buketi de alarak indim, müstakil ve güzel bir evdi, üstümü düzelterek kapıyı çaldım.

Kapı açıldı sarı saçlı genç bana baktı.

"Buyrun"

"Jung hoseok'a bakıcaktım"

"Kimsiniz?"

"Arkadaşı"

"Büyük annem baksa daha iyi olur, bir dakika lütfen"

Kafamı salladığımda gitti, heyecandan ellerim terlemişti ki neden heyecanlı olduğumu bilmiyordum, bayan jung geldiğinde beni görünce güldü.

" oğlum, hoşgeldin geç içeri"

Gülümseyerek içeri geçtim, salona geldiğimizde bayan jung.

"Jimin bakar mısın"

"Efendim büyük anne"

"Bize çay yaparmısın lütfen"

"Hemen yapıyorum"

Jimin gittiğinde bayan jung bana döndü.

"Hoseok yukarıda, biraz dinleniyor, götüreyim"

"Teşekkür ederim, o iyi değilmi?"

"Evet iyi ama hala çabuk yoruluyor, kontrollerde devam ediyor, yavaşça daha iyi olucak"

"Kendini zorlamaması daha iyi"

Kapının önüne geldik, gülerek geri gittiğinde yutkunarak kapıyı çaldım, izin geldiğinde açarak girdim, beni görünce kalkarak sırtını çerçeveye yasladı, kızıl saçlarını düzelterek  güldü.

"Hoşgeldiniz Bay Min"

"Hoşbuldum hoseok, iyimisin"

Yanına ilerleyerek oturdum, kafasını salladı.

"Evet, dinleniyordum sadece"

Hapşurarak konuştuğunda güldüm, yeniden hapşurduğunda burnunu sildi, buketi uzattım.

"Hangi çiçeği seviyorsun bilmiyordum"

"Teşekkür ederim, çok iyisiniz ama polene alerjim var"

Yeniden hapşurduğunda kalkarak penceriyi açtım.

"Çiçeği nereye koymalıyım"

"Koridor sonunda boş bir vazo var, siz verin ben koyarım"

"Hayır, ben geliyorum"

Odadan çıktım, ah keşke gelirken bayan jung'a sorsaydım, vazoya çiçekleri koyarak geri odaya gittim ve yanına oturdum.

"Daha iyisin değil mi? Bir ihtiyacın var mı?"

"İyiyim, ihtiyacım yok teşekkür ederim, siz? Siz iyimisiniz?"

"Ben.. Ben atlatmaya çalışıyorum, o üzülmemi istemedi ama çok zor"

"Üzgünüm, ama ölen ile ölünmez, lütfen kendinize yüklenmeyin, her şey yavaşça düzelecek"

"Umarım, sana bakmamı, ihtiyaçlarını karşılamamı istedi, lütfen izin ver"

"Tamam, ama öyle çok bir ihtiyacım yok, olursa haber vereceğim"

"Teşekkür ederim"

Yutkunarak ellerime baktım.

"Sarılabilirmiyim"

"Elbette"

Kollarını açarak konuştuğunda kafamı göğüsüne yaslayarak kollarımı beline sardım, kalp atışını duyduğumda güldüm, gözlerim dolduğunda sıkıca kapattım, eli saçlarımı okşarken ağlamamak zordu.

30 dakika sarılmış şekilde kalbini dinlerken kapı açıldı, kalkacak iken hoseok izin vermedi, bayan jung gülerek bakarken konuştu.

"Gelin de çay içelim"

Onayladık, gittiğinde hoseok derin bir nefes aldı, geri çekilerek baktım.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim, biraz nefesim daraldı o kadar, hadi gidelim"

Kalkarak onu da kaldırdım, odadan çıkarak aşşağı indik, koltuğa oturduğumuzda jimin önlerimize yeşil çay koydu, bayan jung.

"Hoseok için evde sadece bitki çayı var"

"Anladım, bitki çayı severim"

Bitki çayından nefret ediyordum ama içmeliydim, jimin hoseok' un yanına oturarak elini tuttuğunda güldüler, bayan jung.

"Kuzenler ama kardeşten farkları yok, bir birlerine çok değer verirler"

"Ah kıskandım, benim kuzenim ya da kardeşim yok"

"Sende bizim ailemizin bir parçasısın yoongi, bunu unutma tamam mı"

"Teşekkür ederim bayan jung"

Çayı içerek ellerime baktım, böyle bir ailem olmasını isterdim, ama namjoon ve jin var, onlarda benim ailem, bunları bilmek huzur veriyordu ve şimdi yeni bir ailem olmuştu, gülerek jimin ile şakalaşan hoseok'a  baktım, sevdiğim kadının kalbine iyi bakacağını biliyordum.

/

sope : yuOnde histórias criam vida. Descubra agora