1.Bölüm

41 7 1
                                    



















Artık başlamanın vakti gelmedi mi sizcee? Artık başlayalım. Umarım bize birçok şey katar. Umarım hep en iyilerini beraber yazarız. O kadar kararsız kalsam da ne kaybedicem dedim. O yüzden yayınlıyorum, bırakıyorum ilk bölümü buraya. İyi okumalarr🌼
















~Kaderimiz hep ışıklarla dolu olsun. Çünkü ışıklar bize yolumuzu gösterir.




















                                   ~






















Ufak bir masalın içine atılmış bir kız varmış zamanında. Daha küçücükmüş. Evet yanlış okumadınız küçücükmüş. Küçücük çocuk acı nedir bilir miydi? Ya da acıyı düştüğünde dizindeki o ufacık sızıntı mı sanardı? Acı gerçekten dizimizdeki sızıntı mıydı? O ufacık çocuk daha oyun oynarken etrafında olup bitenden habersizdi. Herşeyi hayal ettiği gibi düşünürken onun o hayal ettiği tarafın simsiyah olduğundan haberi yoktu. Çünkü o daha küçücüktü. Toz pembe hayatının daha başlangıcıydı. Ama kim bilebilirdi ki ilersini? Kim görebilirdi bir trafik kazasının o küçük kalpte yara edeceğini? Çocukluğunu alacağını...
Daha küçücükken o hem annesinin hem babasının yokluğunu tatmıştı. O yaşta sanki büyümüşte kos kocaman bir kız olmuştu. Herkes onur mu duyacaktı? Yoksa acıyacaklar mıydı o yetim kıza?
O kızı yetimhaneye vermeye çalıştılar, bir şekilde sıyırdı. Amcası ve teyzesi onu almak için tartıştıklarında onları evden kovmuş, kendi hayatını kendi çizeceğini söylemişti. Peki ne yapacaktı? Önüne gelen fırsatları birer birer tepmişti. Kendi hayatını nasıl düzene koyabilecekti küçücükken. O küçük olduğunu biliyordu ama o artık büyük bir insan olmak zorundaydı. Herkes onu küçük görürken o kendini bir düzene alıştıracağını düşünüyordu, biliyordu. Güçlü olucaktı. Güçlü olmak zorundaydı çünkü onu çok büyük bir sorumluluk bekliyordu. Bir okulu vardı. Evet belki de okuldan eve gelirken onu karşılayan bir annesi olmayacaktı ama onların istediği herşeyi yapacaktı. Babası hep okumasını istiyordu, bazı aileler gibi onu ol bunu ol demiyordu; ne istersen onu ol, diyordu. Kızının her isteğine kabuldü, yeterki okusun. O okula gidecekti, bitirecekti ve olabildiği en iyi mesleği eline alıcaktı. Belki de bu sorumluluğun üstesinden gelemeyecekti ama zoru başaracaktı. Bundan emindi. Çünkü herkes bilir, istersen herşey senin olur lafını. Sen çabalarsan eğer senin olurdu. Bazen engeller çıkacaktı, bazen o çukurun içine batacaktı ama bir yolunu bulup düze çıkacaktı. O kendinden emindi. O herşeyden emindi. Ne kadar zor olduğunu yaşamadan anlamıştı ama yine de emindi.
Hayat uzun ince bir yoldu dedikleri gibi. Yollar bazen o kadar uzun ki sonunu bildiğin halde yorulursun ve bırakırsın, bazense kısa ama gitmek zorundasındır kötü olduğunu bile bile. Belki de mecbur bırakılmışsındır da gidiyosundur ama gidiyosundur işte. Bize bunu mecbur bırakan hayatın ta kendisiydi. Biz dünyanın içindeki oyuncaklarız, oyuncaklar da buranın başrolleri. Ama her oyuncak farklıydı. Kimisi mutlu rolü oynuyordu, kimisi de gerçekten o ruh halini yansıtıyordu.

KÖRDÜĞÜMحيث تعيش القصص. اكتشف الآن