Sergi

64 16 100
                                    

Hayat sizin için ne ifade ediyor? Dindar insanlar için ahirete bir köprüdür yalnızca, çocuklar için ömürleri boyunca oynayabilecekleri bir evcilik oyunudur, depresyondaki bir insan hayatını yalnızca anılara ve sevdiği kişilere bağlar başka bir anlamı yoktur, fakirler için bir savaş meydanıdır hayat ve zenginler içinse ellerindeki her şeyi sergileyebilecekleri koca bir sergi. Onlar hayata gösteriş için gelmişler, kim daha çok gösteriş yaparsa daha iyi bir sergisi, pardon hayatı olur.

Bu gösteriş ellerindeki eşyalarla, kıyafetleriyle, evleri, arabaları, yatları, şirketleri, patronluk yaptıkları adamlarıyla sınırlı değildir yalnızca. Onlar çocuklarını da sergilerler.

Kimin çocuğu daha güzel, daha çalışkan, daha iyi giyiniyor, daha çok tanınıyor, tanınan insanlarla daha çok takılıyor bunları kullanırlar silah olarak. Ve eğer bu silahlardan biri sizi vurursa ölürsünüz. Serginin en arka köşesinde kimsenin ilgilenmediği bir resme dönüşürsünüz.

Anlatılanlardan sonra fakir yaşamak daha güzel görünebilir ama değildir, zengin olarak doğmuşsanız babanızın ağzından çok duyacağınız bir söz vardır 'fakirlik bir hastalıktır.'

Dipte doğmuşsanız asla tepeye çıkamazsınız, hayal bile edemezsiniz. Çıksanız bile aileniz sorulduğu anda en dibe düşersiniz fakirlik sizin kaderinizdir.

Seul Yang Koleji'ne gittiğinizde öğreneceğiniz ilk şeyler bunlardır işte. Aklınıza bunlar derince kazınır, ezilerek öğrenir bazıları. Bazıları ise ezerek öğrenir.

Yeni gelen dokuzuncu sınıflar daha bunu öğrenmemişti ah ne yazık. Ve zil çaldığında, hepsi öğrenecekti. Okula gelen beş burslu öğrenci de, dünyaca ünlü doktorların çocuğundan, ülkenin en büyük şirketinin varisine kadar bütün 'elitler' tabakası da yarım saat sonra öğrenecekti bazı şeyleri.

Çoktan öğreniyorlardı da.

"Çattık resmen! Bu seneki müdür sınıfları puanlara göre belirlemiş!"

"Annem müdürle konuşacağını söyledi, beni burslu biriyle aynı sınıfta hayatta okutmazmış!"

Zuri Yoa Chandler, annesi büyük bir hukuk bürosunun sahibi. Babası ise mafyaların desteğiyle yüksek bir konuma gelmiş bir inşaat şirketini yönetiyor. Söylentilere göre babası davalık olduktan sonra torpil için annesini ayartmış. İşe de yaramış üstelik, aşkın gözü gibi bayan Chandler'ın gözü de kör olmuş.

Zuri'nin karşısında telefonda ona sınıf değiştiremeyeceğini söyleyen annesine bağıran çocuk ise Watanabe Haruto. Onu üç kelimeyle çok kolay anlatabilirsiniz, şımarık bir velet. Her şeyi yapabileceğini sanar çünkü babası dünyanın dört bir yanına ulaşmayı başarmış bir şirketin sahibi ve o da bu büyük zenginliğin tek varisi. Önünde mükemmel bir gelecek ve elinde devasa bir servet tutan 15 yaşında bir çocuk. Dönüşebileceği şeyi hafife almamalısınız.

Arkada gülerek bir burslu öğrenciyle aynı sınıfta olmayı kendilerine yediremeyen ikiliyi izleyen çocuk ise Huang Renjun'du. Müdire'nin küçük oğlu. Bu sınıf düzenlerinin sebebinin ta kendisi. Yakında bu ortaya çıktığında ise Renjun herkesin düşmanı olacaktı.Yani kendilerini 'elit tabaka' olarak tanımlayan herkesin.

Ama ondan önce biri güldüğünü çoktan fark etmişti "Huang Renjun? Sanırım bazı çok komik şeyler düşünüyorsun ha?"

Mark Blood, çok da ahım şahım biri değil. Yani babası Amerikan Kore elçisi diye abartılacak biri olacak diye bir şey yok değil mi? Kimi kandırıyorum, bu çocuk gerçekten 'hayatı' yaşıyor.

"Evet Mark, gerçekten komik şeyler. Beraber gülmek ister misin?"

"Sen kokuşmuş arkadaşınla gülmeye devam edebilirsin Renjun. Ben sizden olabildiğince uzak olmaya çalışacağım"

Sinirlendirmişti, Renjun'u ve yanında oturan Loey'i oldukça sinirlendirmişti Mark. Renjun uzun zamandır arkadaştı Loey ile. Babaları arkadaştı, ortaklardı. Ardından Loey'nin ailesi iflas etti ancak görüşmeyi sürdürdüler. Ortaklığı sürdürecek güçleri kalmamıştı, Loey'nin ailesi oldukça fakirleşse ve hiçbir yardım teklifini kabul etmese de görüşüyorlardı.

"Takma onu, sen onun aksine bu okula hakkınla girdin. Babanın parasıyla değil"

Loey güldü "sen de babanın parasıyla girdin"

"Bu yüzden haddimi biliyorum"

⋆  diseaseWhere stories live. Discover now