Yol Ayrımı

43 13 86
                                    

Lise böyle miydi? Daha doğrusu, bu lise böyle miydi? İlk dersleri, tarih öğretmenleri onlara 'sizinle tanışmaya gelmedim eğer öyle çocukça şeyler yapmak istiyorsanız sizi eski okulunuza tekrar gönderebilirim' demişti ve bu sözü herkese lisenin düşündüklerinden daha katı olduğunu göstermişti bile.

Üç dakikalık bir kendini tanıtma faslından sonra direkt derse geçmişti, tarih dersi cehennem azabı gibiydi.

"Watanabe Haruto? Sanırım uykun var biraz!"

Haruto sakince başını kaldırıp öğretmene baktı ve süzdü, baştan aşağı aşağılayıcı bakışlarla süzdü. Tekrar başını koyup yattı.

Öğretmenleri delirmişti, o anı başka hiçbir sözcük açıklayamazdı. Çok sinirliydi.

"Alay mı ediyorsun benimle! Kalk!"

Tarihçi elindeki kitabı Haruto'nun masasına sertçe bıraktı. Haruto uyanmıştı ama sınıftakiler çok iyi sonuçları olmayacağını biliyordu öğretmenin bu yaptığının.

"Beni dinle açık, net ve bir kere konuşacağım. Burada öğretmen olarak bir gün daha kalmak istiyorsan çeneni kapa, yalnızca dersini anlat ve bitirince çık. Bu öğrenciler seni çok aşıyor, kendini aşan işlere bulaşma. İşinden atılman tek bir sözümüze bakıyor, işini düzgün yap."

Sustu, adam sustu. Yapabileceklerinin farkındaydı. Sınıfta kıkırtılar oluşuyordu. Bu durumdan rahatsız olanlar da yok değildi tabii ki, bu hareket bir savaş bayrağı gibi dalgalanacaktı yalnızca elli, dokuzuncu sınıf öğrencisi olan Yang Koleji'nin dokuzuncu sınıfları arasında. Bazıları paralarını değil karakterlerini kullanacaklardı, diğerlerine göre onlar ucubelerdi.

Beş burslu öğrencinin ise konuşma hakkı olmadığı aşikardı, onları umursamıyorlardı. Yani birkaç kişi dışında kimse umursamıyordu.

"Haruto tarihçiye ne demiş!"

"Yürek yemiş olmalı"

"Hayır yürek değil, baba parası yemiş"

"Bu çok kaba"

"Şikayetlerini Haruto'ya iletiriz Tina"

Herkes aniden dedikoduyu bırakıp Tina'ya gülmeye başlayınca sinirlenmişti genç kız. Karşısındaki çocuğun boğazına yapışmak istese de sakin karşıladı alayları.

Tina diğerlerinin aksine zengin doğmamıştı, İspanya'dan tatil için gelmişti Kore'ye ve bir tatil tüm ailesini elinden almıştı. Sekiz yaşında ise bir yetimhaneden ülkenin en ünlü piyanisti tarafından evlatlık alınmıştı. Kimileri annesine çatlak dese de annesi yalnızca çocukluğunu yaşayamamıştı ona göre.

"İletirken cebine üç beş dolar sıkıştırın da para görüp yola gelsin? Siz böyle yapıyorsunuz değil mi?"

"Komik misin?"

"Çok"

Yol ayrımı başlıyordu. Öğrenciler yavaş yavaş taraflarını belli ediyordu gerek derslerde öğretmenlere olan tavırlarıyla, gerek birbirlerine ve burslular olarak ayırdıkları beş öğrenciye karşı olan hareketleriyle.

"Boş yeriniz var mı?"

Beş genç, kafalarını kaldırıp Huang Renjun'u gördüklerinde gerçekten şaşırmışlardı. Hiçbiri 'üst tabaka'dan birinin yanlarına gelmesini beklemiyordu.

Loey aralarında bir kişilik boşluk bıraktığı Leroy'a yaklaşıp Renjun'a yer açtı ve gülümsedi.

"Ne oldu Renjun bir şey mi diyeceksin? Size göre komik bize göre olmayan bir şey?"

"Hayır yemek yiyeceğim"

"Eminim öyledir"

"Rinnie, yapma lütfen nazik davranıyor"

"Neden? Dışladılar mı onu? Gözüne nazik davranılmaya muhtaç mı geldik?"

"Hayır Loey arkadaşım, yakın arkadaşım. Ben de onun yanına geldim"

Doyoung, Renjun'u baştan aşağı süzdü "Öyle mi?"

"Öyle" dedi Renjun. Öğle yemeğinin geri kalanında konuşmadılar çok, aslında bu kadar sıkıcı insanlar değillerdi hiçbiri ama susmak istediler bugün.

Renjun sınıfa geldiğinde çok da iyi karşılanmamıştı, zaten iyi karşılanmayı da beklememişti.

"Renjun, kendine bunu yapma. Arkadaşlarını doğru seçmelisin"

"Doğru seçtim zaten Mark?"

"Bu mu doğru seçimin?"

"Evet Zuri, bu doğru seçimim. Watanabe Haruto'dan daha sıcakkanlılar"

"Doğru söze ne denir"

"Sen bazı şeylere çok karışıyorsun sanki Tina?"

"Çok mu üzülüyorsun"

"Muhteşem ikili Renjun ve Tina masumların haklarını savunuyor! Babanızdan çalıp onlara götürüyor musunuz yerli Robin Hood'lar?"

O sırada Rinnie'nin sınıfa girmesiyle sınıfa bir sessizlik çöktü. Renjun ve Tina kırılmasını istemedikleri için susmuşlardı, diğerleri ise ona sataşmaya hazırlanıyorlardı.

"Tanrım ne çiziyorsun? Bu bir anime mi vay çok severim! Sizin evde bunu izleyecek bir televizyonunuz var mıydı ki?"

"Komik değilsin Zuri rahat bırak onu"

"Komiğim gül"

Rinnie derin bir nefes verip Zuri'yi yavaşça kenara itti "rahat oturamıyorum, kalkar mısın"

Zuri ısrarla Rinnie'nin yanında kalmıştı her ne kadar kovulsa da

"Zuri kalk saçmalıyorsun"

Zuri, sesin kime ait olduğunu anlamıştı. Renjun değildi, Tina hiç değildi. İkiz kardeşi Daniel'dı.

⋆  diseaseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin