Ceza

32 4 48
                                    

Ceza... Ceza nasıl verilir sizce? Ceza konusunda tanıdığım birini örnek alırım, ceza vermezdi asla kızmazdı da. Aşağılardı. Bir şeye sinirlendiğinde aşağılardı sinirlendiği kişiyi, utanç duyardınız bir daha asla yapmaya gücünüz yetmezdi. Sanat yapar gibi aşağılardı, alay ederdi, küçümserdi...

Bu okulda aşağılanamazdınız. Ama ceza almayacağınız anlamına gelmezdi bu. Ressam yavaşça başlamıştı hüzün tablosundaki yüzleri çizmeye Yang Koleji'nde. Kaos başlamıştı, bu kaosun sonu hüzünlü olacaktı. Resim bittiğinde çok geç olacaktı her şey zorlaşacaktı. Tanrı onları cezalandıracaktı. Ama şimdilik tek zorlukları, tek cazaları okul silmeydi.

Müdür Huang bu sefer gerçekten sinirlenmişti. Hiçbir rüşvet, tehdit, yalvarış, hiçbir şey döndüremezdi onu kararından. Kendi çocuğuna bile kendinden utana utana vermişti bu cezayı. Onlara 'Bu okulun tarihine birer utanç kaynağı olarak yazılacaksınız' demişti kendi oğlunun gözlerinin içine bakarak. Kendine hakaret etmiş gibiydi.

Aslında cezaları çok da ağır değildi, tüm okulu temizleyeceklerdi. Ancak eğer elinizi sarı beze sürmemiş, kirlenen mendili çöpe atmaya tenezzül bile etmeyen şımarık çocuklarsanız zorlanırdınız. Çok zorlanırdınız.

"Senden nefret ediyorum Daniel!"

"Kapa çeneni Zuri!"

"Haruto kalkıp yardım etmeye ne dersin?"

Haruto burnuna tuttuğu buzu Junghwan'a fırlatmamak için zor tutuyordu kendini. İkinci bir ceza istemiyordu.

"Buzu kafana fırlatırım kapa çeneni"

"Sakin ol Haruto"

"Benim durumumda olsaydın şu an babanın kollarında seni pışpışlaması için ağlıyor olurdun"

Mark da alttan almaya çalıştı, herkes alttan alıyordu birbirini sınıfı temizlerken. Şu durumda alttan alamayacakları bir şey varsa o da kulağında kulaklıkla masaları dans ederek silen Tina'ydı.

"Sinirlerimi bozuyor"

Zuri sinirden titriyordu resmen, nasıl bu kadar rahat davranabilirdi ceza almışlardı!

"Tina bu bez miy-"

Doyoung Tina'ya elindeki toz alma bezini götürürken Zuri'nin uzattığı ayağına takılmış ve en olmayacak yere düşmüştü.

Haruto'nun kucağına.

"KALK ÜSTÜMDEN!"

Doyoung hızla ayağa kalktı ve hiçbir şey demeden Tina'ya bezi verip gitti. Herkes bakakalmıştı arkasından genç çocuğun, bir özür bile dilememişti. Belki de Haruto'yu buna layık görmemişti.

"Hepsi birbirinden sorunlu"

Tina, Haruto'nun oturduğu sırayı temizlerken söylediğinin üzerine 'yanlışlıkla' bezi suratına çarpmıştı birkaç defa, kulağındaki kulaklık yüzünden Haruto'nun ne dediğini duymuyordu bile.

"Rinnie şu paspasları alıp 11-B'ye git, Daniel ve Loey orada"

Rinnie hoplaya zıplaya giderken bu iş ona hiç ceza gibi gelmiyordu. Eve gidip annesinin masraflar konusundaki dırdırlarını, babasının horlamasını ve halasının dedikoduları eşliğinde ders çalışma çabasını çekemezdi büyük bir kavgadan sonra. Huzura ermiş gibi hissediyordu.

"Loey, bu paspası al"

Loey sessizce, Rinnie'nin ona uzattığı paspası alıp sınıfın bir köşesini silmeye gittiğinde Rinnie de elindeki paspasla yerleri silmeye başlanıştı. Daniel ise camları siliyordu.

"Bir okulda neden bu kadar çok cam olur ki"

"Haruto'yu aşağı kolayca atabilmek için"

"Aşağı kolayca atlayabilmek için"

Daniel, gözlerini kocaman açıp Loey ve Rinnie'ye döndü "biriniz cani, biriniz depresif"

"Haruto'yu öldürmek canilik değil bir kahramanlık, a bir de Zuri'yi"

"Biliyorum Rinnie Zuri çok da iyi biri değil ancak kardeşimi camdan atman pek hoş olmaz"

"Acısı geçer Daniel, madem aynı evdesiniz sen atsana"

"Rinnie'nin sevmediklerini camdan atma hobisi var sanırım"

Daniel kıkırdadı "Hayır kardeşimi camdan atmam, masum Rinnie'nin içinde yatan şeytana bakın siz"

"En azından onunki yatıyor, okulun büyük bir kısmının aksine"

"İĞRENÇSİNİZ AYRILIN"

Yan sınıftan gelen ses Ren'e aitti. Lily ve Yoshi'nin flörtöz sözleri onu rahatsız etmişti galiba.

"Neden öyle diyorsun Ren, tatlılar işte!"

"HAYIR FAZLA AŞK KOKUYORLAR"

Lily gülüp göz devirdi "her gün masasına bırakılan aşk mektuplarıyla uyanıyorsun Ren?"

"Onlar da iğrenç, bu ihtişamlı yaşamı ben seçmedim hem"

"Yoshi neden bu kadar sessizsin? Az önce bülbül gibi şakıyordun sevgiline"

"Leroy kafana sarı bez yersin sus"

"Lily öp sakinleşsin"

"İĞRENÇSİNİZ"

Okulun temizliği bittiğinde, hepsi düşüp bayılacak gibiydi, kimsenin bir diğeriyle alay edecek mecali kalmamıştı. Ortam bir anlığına huzurluydu onlar için.

"Başım ağrıdı"

"Üç saat kulaklıkla dans ede ede toz alırsan ağrır tabii"

"Ne alakası var Renjun, Haruto'nun nefes aldığını hatırladıkça ağrıyor!"

"Tina benimle uğraşma, gerçekten yorgunum"

"Buz tutmaktan elleri yoruldu"

"Sen de mi Mark?"

"En çok ben bebeğim"

Mark Haruto'ya öpücük gönderince dizinde uzanan ve çimlerle birleşmiş Junghwan yüzüne hafif bir tokat geçirdi "çok ayıp"

"Asıl senin yaptığın ayıp, aklımda bak konuşturma beni"

"Ne yapmışım ben?"

"Bizim tarafımızı tutmandan bahsediyor"

Leroy, yarım saattir çimlerle oynuyor, ağzını bıçak açmıyordu. Orada olduğunu bile unutturmuştu.

"Leroy biliyor musun sana hiç kötü davranasım gelmiyor zaten Allah belanı vermiş gibi bir havan var"

"Zuri!"

"Ay siz de öğrenmişsiniz bi' Zuri de Zuri"

"Eve gidince camdan aşağı sallandıracağım seni Zuri"

"Evet Daniel, küçükken de ben tek boynuzlu atım diyordun olur öyle şeyler"

Bir an için mutlulardı, gerçekten mutlulardı. Birbirlerine parayla hava atamayavak kadar yorgunlardı ve parasız oldukça mutlulardı. Arkadaş gibilerdi ama yarın savaş meydanına geri döneceklerdi. Bir gecelik ateşkes hiçbir şeyi değiştirmezdi. Kötü kaderlerini hiçbir şey değiştiremezdi zaten artık.

⋆  diseaseWhere stories live. Discover now