Bodrum

36 8 24
                                    

"Ağlamayı kesin!"

Herkes olduğu yerde tir tir titreyen Zuri'ye dönmüştü, neden bağırdığını o da bilmiyordu ama çok gergindi. Lily yerde yatan sevgilisinin göğsüne koymuş başını bağıra bağıra ağlıyordu hala.

"Biraz mantıklı düşünün, hepimiz o lanet cesede dokunduk! Hepimiz buraya ayak bastık! BURAYA GİRMEMİZ BİLE BİZİ BİRER CİNAYET ŞÜPHELİSİ YAPTI! Düşünün, onu öldürmek için bir sebebimiz var. Ona okulun en başından beri zorbalık yapıyoruz, onu rahatsız ediyoruz. Yukarı çıkıp bir ceset gördüğümüzü söyleyeceğiz, masum davranacağız "onu biz öldürmedik" diyeceğiz ve bize öylece inanacaklar... SİZCE BU MÜMKÜN MÜ?! Bizi sorgulayacaklar, belki de bizi masum olduğumuz kanıtlanana kadar içeri tıkacaklar? Nereden bileceksiniz?"

Zuri'nin söyledikleri bazılarına saçma gelse de bazıları için oldukça mümkündü, üstelik kimse başına almak istemiyordu böyle bir belayı. Ne yapıp edip kurtulmalılardı bu işin içinden hiçbir şekilde etkilenmeden.

Zuri'yi umursamayan tek kişi Lily'di, ölen sevgilisinin başında ağlarken Tanrı'ya edebileceği bütün duaları etmişti. Ağlamaktan gözleri kurumuş, yüzü kıpkırmızı, titrek dudakları çatlaktı.

"Yakında birileri buraya iner, bir cesedin başında böyle toplanamayız. Ayrıca kamera da yok burada iyice şüphe çekeriz"

Haruto haklıydı ancak durmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu akıllarına; kalkıp gitselerdi polisler burayı ararken onların geldiğini öğrenecekti, burada kalırlarsa şüpheli olacaklardı.

"Peki ya cesedi saklayıp gömsek?"

Bu fikir onlara göre en beklenmedik kişiden çıkmıştı, Rinnie her zaman böyle şeylerin şakasını yapardı ancak asla ciddi bir şekilde bunu teklif edeceğini düşünmezlerdi. Etti.

"Bu bizi de birer suçlu yapar?"

Renjun'a Loey cevap vermişti "Ama cesedi yok edebiliriz?"

"Eninde sonunda ortaya çıkacak, polisler için bizim buradan bir ceset sürüklediğimizi bulmak beş dakikalık iş falan. Bir avuç dokuzuncu sınıf öğrencisi en fazla ne yapabiliriz ki?"

Ne yazık ki haklıydı Junghwan; şu durumda tek çareleri Lily'yi buradan çıkarıp üzerindeki kanları temizlemek ardından da ne gördüklerini söylemek.

Tabii ki düşündükleri kadar kolay olmayacaktı bu, arkadan aniden biri gelse çok komik olmaz mıydı? Tam söylemeye giderken suçlu durumuma düşseler? Yukarı çıktıklarında ve disiplin cezası yediklerini duyduklarında konuşabilecekler miydi ceset hakkında? Bunu zaman gösterecekti.

"Lily, kalk artık tepesinde ağlaman onu uyandırmayacak!"

"ONUN UYANMASINI BEKLEMİYORUM ONUNLA UYUMAYI BEKLİYORUM RINNIE"

"Lily saçmalama gel buraya"

"SAÇMALIYOR MUYUM? SEN OLSAYDIN NE YAPARDIN JUNGHWAN, BURADA YATAN MARK OLSAYDI?"

Düşüncesi bile acı vermişti Junghwan'a kimse anlayamazdı onu. Çok isterlerdi bıkana kadar sevgilisinin başında kalmasını ama kimsenin bu kadar zamanı yoktu. Bir an önce çıkmalılardı buradan.

"Onu gelince kaldırırlar çok geç olmadan gidip okul idaresine söylememiz lazım"

Herkes Leroy'u onaylayıp giderken, Lily ve gözyaşları artık akmasa da devam eden hıçkırıkları arkada kalmıştı. Bodrumdan çıktıklarında ders saatiydi, kimse dışarıda değildi. Bu onlara kolaylık sağlardı; rahatça müdürün odasına gider gördüklerini anlatırlar, bir an önce bu işin içinden sıyrılırlardı. En azından öyle umuyorlardı

Kan, ter içinde elleri titrerken hızla koştular müdürün odasının olduğu kata; odasında kimsenin olmamasını umuyorlardı, biri varsa da konuşacaklardı zaten. Okulun itibarı düşünecekleri son şeydi.

Müdürün odasının kapısının önüne geldiklerinde durdular, bir beyaz kapı hiç bu kadar korkunç olmamıştı. Loey, kapıyı tıklattı ve 'girin' sesini beklemeden içeri daldı.

Okul müdürleri beklemiyordu bunu, aniden odasına dalan neredeyse bir sınıf öğrenciye ağzı açık bakakaldı.

"Neden derste değilsiniz?"

"BODRUMDA BİR CESET VAR"

⋆  diseaseWhere stories live. Discover now