12.Bölüm: "Derinler'de Hissedilen, Hissiz Duygular."

536 20 9
                                    

Merhabalar, hoş geldiniz fıstıklar.

Kaldığımız yerdenn devaam ediyoruuzzz.

Beklettiğim için gerçekten kusura bakmayın, hep böyle söylüyorum ama elimde değil, açıklamalar yeniden son kısımda. Sizi bekletmeyeceğim. <3

Daha fazla beklemeden bölüme geçebilirsiniz.

Fatma Turgut- Elimde Dünya, Manga- Işıkları Söndürseler Bile

"Bedenimin içindeki canı gör,
sadece etimi değil.
Gözlerimin içindeki hayatı gör,
sadece bakışımı değil.
Hissettiklerimi gör,
sadece tepkilerimi değil.
Beni Gör.

Derinliğimde boğulmadan,
Sorularımda kaybolmadan,
Korkularında yok olmadan,
Gör beni.

Bir fısıltıya koydum kendimi.
Kalbine soruyorum yerimi:
Başarabilir misin beni görmeyi?
Cesaretin yeter mi?
Topla cesaretini ve Gör Beni.."

🌩️

12.Bölüm: "Derinler'de Hissedilen, Hissiz Duygular."

Kötü günlerin, kötü zamanların her geride kaldığını zannederken, aslında geride kalmadığını her an bir yerde tuzak kurup bana çelme olup beni tekrar tekrar başa sürükleyeceğini tahmin edip bilemezdim.

Umut edebilirdim. Ama bilemezdim. Geçti derim. Belki saatler sonra, belki beş dakika sonra, belki de saniyeler sonra geçmediği yerden çelmeye yer ve bin kere düşerdim yere. Ama umut edebilirdim. Umut etmekten vazgeçmemeliydim.

Vazgeçersem sonum olurdu. Vazgeçersem son olurdum.

Kötü günlerin acısı hâlâ benimleyken ve nefes alıyorsam, umut etmekten başka şansım yoktu. Güzel parlak günler göremeyeceğimi biliyordum. Bu beni daha da yaralıyordu. Artık ben de parlak günlerin tadını bilmek istiyordum. Karanlık günler beni artık boğuyordu. Nefes alamıyordum. Rahat bir nefes alamıyordum.

Her an boğazımda bir bıçak duruyordu. O bıçak her nefes alışımda, her bin kere yere düştüğüm de, daha da yakınlaşıyordu boğazıma. Şah damarıma. Ne zaman ki, dik olursa omuzlarım o an geri çekiliyor gibi oluyordu. Kendimle baş başa kaldığım da o bıçak boğazıma derin bir acıyla batıyordu. Saniyeler sonra ise kanımın tadını alıyordum.

Aşık oldum o kötü günde. O aşk beni masaya yatırdı. O masada deşti, önce bedenimi sonra da ezelden ölü olan ruhumu. Aşk, yaktı. Aşk acıttı. Aşk beni benliğimden yok etti. Aşk, kendisini de beni de beraberinde yok etti. Lisede olan Lidya'dan farksızdım bu zamanlar. O zaman ki Lidya bu zaman da yaşasaydı ve bu anların içinde olsaydı kendisiyle dalga geçerdi biliyorum.

Çünkü o ateşten ve can almaktan korkardı. O ateşten, can vermeyi, can kurtarmayı severdi. İnsanlardan önce babasını iyileştirmeyi severdi. Annesini de öyle. Ama önce babası. Babası şimdi olduğu gibi onun, kahramanı. O zamandan bu zaman değişmeyen tek şey babasının onun kahramanı olmasıydı. Annesiyle, ona minnettardı. O olmasaydı belki de çoktan dağılmıştı bu aile.

Babam ve annem ne yaşadılar bilmiyorum ama ağır şeyler olduğu, annemin her gece balkona çıkıp isim sayıklayarak ağlamasından belliydi.

Acı çekmekten öte vicdan azabı var gibiydi sesinde. Annem her gece, Manolya ismini söyleyerek ağlıyordu. O kimdi? Değer verdiği biri olması gerekiyor ki her gece, soğuk kış, farketmeden balkona çıkıp bizden gözyaşlarını saklıyordu.

DİKENLİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin