KÇ-17

7 1 0
                                    

Yağmurlu bir mayıs gününe uyandım. Uyandığım gibi odamın camını açıp dışarıdan gelen toprak kokusunu içime çektim. Ne kadar hoştu bu koku.

Eşofmanlarımdan birini giyip dışarı çıktım. Zaten yağmur yok denecek kadar azalmıştı ben dışarı çıkana kadar. Kulaklıklarımı takıp şarkımı açtım. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra eve gelip güzelce duş aldım. Rahat bir şeyler giyip evden çıktım. Biraz dışarıda dolaşacaktım.

Bugün 20 yaşıma girecektim. Geçen seneler de yaptığım gibi yapmam gereken ilk şeyi yapacaktım. Öncelikle annem ve babamı ziyaret edecektim. Uzun zaman olmuştu ziyaret etmeyeli.

Tam olarak mezarlıktan ne kadar uzak olduğumuzu bilmediğim için haritadan destek aldım. Şanslıydım ki çok uzak değildi. Yirmi ya da yirmi beş dakikalık bir uzaklıktaydım. Çantamı alıp evden çıktım. Mezarlığa gidene kadar güneş kendini iyice hissettirmeye başlamıştı.

Mezarlıktan girince direkt annem ve babamın yanına gittim. Henüz çok küçükken teyzemle ektiğimiz kırmızı ve beyaz güller açmıştı mezarlarında. Kocaman olmuşlardı yıllar içinde. Gülleri okşayıp kokladım. "Annecim, babacım ben geldim."

Önce annemin mezarının başına geçtim. İkisinin de ölüm tarihine uzun uzun baktım.

20.05.2009

"Keşke sizinle olsaydım bugün. Çok özlüyorum sizi. Doyamadım ben size, çok erken uçtunuz gittiniz bu dünyadan."

Gözyaşlarıma engel olamıyordum. "Özür dilerim, gözyaşlarımı tutamıyorum sizin yanınızda. Sakın üzülmeyin, ben sizin yanınızda mutluluktan ağlıyorum."

Bir parça toprak aldım elime. Doya doya koklayıp öptüm. "Sizi çok tanıma fırsatım olmadı bu hayatta benim. Ama iyi ki doğdum, iyi ki sizin kızınız olarak geldim dünyaya."

Aldığım toprağı ağlaya ağlaya geri koydum. "Ben dünyanın en şanslı insanı olarak görüyorum kendimi. Sizin gibi ailem vardı. Mutluyduk, seviyorduk birbirimizi. Huzurla büyüdük abim ve ben." Mezar taşını okşadım annemin. "Canım annem benim, hayatımda şuana kadar gördüğüm en güzel anneydin benim için. İyi ki vardın hayatımda."

Babamın tarafına geçtim. "Canım, bir tanecik babam. Keşke seninle daha fazla eğlenebilseydik. Ne bileyim işte, keşke daha fazla yağmurda ıslanabilseydik seninle. Ya da abim bisiklet sürerken daha çok ittirseydik ardından. Annemin bize yaptığı üzümlü kekten daha çok yeseydik mesela. Daha fazla hediye verseydik birbirimize yılbaşında."

Boğazımda oluşan yumru konuşmama engel oluyordu. "Ben sizi çok özledim anne, keşke en ufak bir şeyde yanınıza gelsem diye çok dua ettim. Ama daha kavuşmak için erken sanırım, kaç kez ölümün kıyısından döndüm ben." Hıçkırıklarım beni boğarcasına susturmaya çalışıyordu. "Ben intihar etmeyi denedim anne, ben sizin yanınıza gelmeyi çok istedim. Çok üzgünüm canım babam, affedin minik kızınızı. Sadece sizi çok özlediğinden yaptı bunu. Ama gelemedi işte, daha görecek çok şeyi var demek ki tatlı prensesinizin."

Babamın da mezar taşını okşadım. İsmi toz tutmuştu. "Ama artık öyle şeylere kalkışmak yok, ben akıllandım. Ben sizin anılarınızı yaşatan tek şeyim, biliyorum bunu artık. Söz veriyorum, her şeyi geri alacağım. Bizim adımızı her yerde yaşatacağım." Gözlerimden akan sıcak yaşlar yanağımı ıslatıyordu. Ilık esen rüzgar yanaklarıma çarpınca ufak bir irkildim. Yanaklarımı kuruladım. "Ne olursa olsun, hiçbir şey bir daha bizi kavuşturmayacak ama birileri bunun hesabını vermeli. Belki yanlış düşünüyorum, belki doğru ama bunun hesabını ödemeli birisi baba. Ben daha kaç yaşında yapayalnız kaldım. Bunun suçlusu elbet olmalı."

KAYIP ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin