Tanıtım 2

47 4 0
                                    

Bir varmış bir yokmuş... Diye başlamazdı bazı masallar. Hatta bazı masallar istisnadır, sonu mutlu bitmez. Her zaman prens ve prenses sonsuza dek mutlu olamazlar, bazı prensesler vardır mutsuzluğa mahkum edilir.

Hayat..

Hayat da bir masal mıydı? Belki.

Olaylar girişle başlardı. Yani doğduğumuz o andan itibaren. Sonrasında ise büyürken düşe kalka hayatı öğrenirdik. Her seferinde düşmemek için yaptığımız onca hataya sımsıkı sarılırdık. Böylelikle hayatla olan o zorlu maç başlamış olurdu.

Bu maçta kazanan var mıydı? Evet.

Hayat kazanırsa biz öleceğiz fakat biz kazanırsak yine bir gün öleceğiz ve böylece hayat kazanmış olacak.

Peki ya elimizde ne olacak?

Elimizde hiçbir şey olmayacak. Her şeyi geride bırakacağız. Bilmediğimiz bir yola çıkmış olacağız eninde sonunda.

Giriş bölümü bir şekilde tamamlanırdı. Gelişme bölümüne gelirdik. İşte asıl her şey burada başlar.

İnsan acıyı, tatlıyı, zevki, şehveti, hırsı bu evrede yaşar. Sayısız duyguyu tadar ve yanında da sayısız insanı tanır.

En tehlikeli hataları bu evrede yaparız. Bu hatalar bazıları için bir ömre bedel olur.

-----------------------°------------------------

20 Mayıs 2009

"İyi ki doğdun Lila! İyi ki doğdun Lila! Mutlu yıllar sana!"

Herkes pastaya aç gözlerle bakan küçük doğum günü kızının pastadaki mumları üflemesini bekliyordu. Küçük kız, şarkı bitince bir süre kalabalığa göz gezdirdi ve gözlerini sıkıca kapatıp bir dilek diledi.

"Anne! Ben dileğimi herkese söylemek istiyorum!"

"Ama öyle yaparsan gerçek olmaz ki okyanus gözlüm."

Küçük kız kaşlarını çattı. "Banane ya anne ben söylemek istiyorum!"

Küçük kızın babası söze girdi. "Benim minik prensesim söylemek istedi madem söylesin. Neymiş dileğin perim?" ve ardından kızını kucağına aldı.

"Annemle, babamla ve abimle çoooook uzun yıllar yaşayıp hep beraber mutlu olmak!"

Küçük kızın dileğini duyan herkes onu alkışladı. Küçük kız da utanıp babasının göğsüne sıkıca kafasını gömdü.

"O halde miniğim, üfle artık şu mumları."

Küçük kız babasının kucağından inmeden pastaya eğildi ve mumları üfledi. Mumlar sönünce kalabalık coşkuyla alkışladı kızı.

Pasta kesilirken bir sürü fotoğraf çekilmişti. Fotoğrafçı, fotoğrafları çektikten sonra direkt gidip fotoğrafları bastırdı ve aileye teslim etti. Küçük kız annesinin elinden fotoğrafı kaptığı gibi odasına gitti. Yatağının hemen yanındaki açık mor çekmecenin üstünden boş çerçeveyi aldı ve fotoğrafı ona yerleştirdi. Fotoğrafı yerleştirdikten sonra uzun uzun ailesine baktı. Babası ve annesini parmağıyla okşadı ve öptü fotoğraftan. Çerçeveyi yerine yerleştirip uzaktan gülümseyerek izledi fotoğrafı.

Bir süre sonra kalktı ve aynalı dolabının karşısına geçti. Başındaki prenses tacını düzeltti ve annesinin odasına gidip gizlice annesinin rujlarından birini alıp sürdü dudaklarına. Sürdükten sonra hemen aldığı yere bıraktı dikkatlice ruju Elbisenin tüllerine takılmamak için eteklerinden tutarak indi merdivenleri yavaşça. İnerken de hiç beklemediği biriyle karşılaşmıştı.

KAYIP ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin