dördüncü bölüm

4.7K 188 7
                                    

🐺: Yekta Bey.

🐺: Müsait misiniz acaba?

Yekta Bey: Pek sayılmaz Asena Hanım. Bir sorun mu var?

🐺: Ya kusura bakmayın sizi de böyle sürekli rahatsız ediyorum ama abimin bir iki güne arayacağını söylemiştiniz.

🐺: Bir hafta oldu hâlâ ses soluk yok.

🐺: Bir sorun olmadığını söylemiştiniz ama annem yine fenalaşmaya başladı, sakinleştiremiyorum.

🐺: Eğer imkanınız varsa abimle konuşturabilir misiniz beni?

Yekta gördüğü mesajlarla ufak bir küfür etmişti. İki gün demişlerdi ama bir haftaya kadar uzamıştı görevleri. Ufak bir hata yüzünden kırmızı listede arananan bir vatan hainini ellerinden kaçırmışlardı ve onu almadan gelme ihtimalleri yoktu. Şu an o adam kilit isimdi. Bir iki destek ekibi gönderilmişti yanlarına. Yekta ise gidemiyordu çünkü Selim gelmeden önceki son görevinde sağ omzundan yaralanmıştı, ona göre çok da önemli bir yara değildi fakat bu komutanlarını pek ilgilendirmiyordu. Operasyondan hemen önce yaralandığı için hiç kimseyi riske atamazlardı.

Yekta karakolda durdukça içerlenip son zamanlarda sinirlenmesi için önüne çok fazla gerçekçe çıktığını düşünüyordu.

Bu kızı da bir hafta zar zor oyalamıştı ama şimdi diyecek bir şeyi yoktu. Söylese onlar için pek iyi olmazdı ama zaten onu geçiyordu, bir kere görevin bilgisini aktaramazdı. Ama ne diyerek oyalayacaktı bu kızı. Yalan söylemeyi de söylenmesini de hiç sevmezdi Yekta ama bir kerecik yalan söyleseydi ne olurdu ki? Hiçbir şey olmaz diye düşündü çünkü bunu Asena için ikinci yapışı olacaktı. İlkini yapmışsa zaten olay bitmişti, ikincisini de yapabilirdi.

Yekta Bey: Çok üzgünüm Asena hanım. Ben şu an karakolda değil görevdeyim. Karakola geçmem de birkaç gün sürecek gibi gözüküyor.

Yekta Bey: Karakolda, düzenlenmesi için herkesin el atması gerekecek kadar fazla dosya var. Herkes fazlasıyla meşgul. Bu yüzden size yardımcı olacak birini de bulamayız zaten. Biraz daha sabrederseniz abiniz size ulaşacaktır.

🐺: Peki teşekkür ederim yine de.

🐺: Görevde iseniz ben sizi meşgul etmeyim. Kendinize çok dikkat edin, olur mu?

🐺: Hepiniz sapasağlam dönersiniz umarım. Allah'a emanet olun.

Yekta Bey: Sende öyle.

Bu konuşmadan sonra Yekta biraz düşündü. Kolundaki yara iyileşmişti. Sadece önemsiz ufak tefek sorunları kalmıştı. Zaten bu kadar önemsiz gördüğü bir yara için iki haftadır yatıyor olmaktan çokça sıkılmıştı. Zaten bu kıza bir kere daha yalan söylemişti bu söylediği şey de yalan olarak kalsın istemiyordu. Hem bu kıza da yardımcı olabilirdi belki bir şekilde. Bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacaktı.

Yavaş adımlarla binbaşının odasına doğru adımladı. Şu sıralar gerçekten önemli olaylar geliştiği için karakolda daha yüksek rütbeli olan komutanlar sürekli toplantılara girip çıkıyordu. Aynı zamanda birlikler de bir süredir peş peşe göreve gönderiliyordu. Karakol neredeyse boşalmıştı.

Odaya geldiğinde kapıyı tıklatıp beklemeye başladı. İçeriden komutanın onay sesi geldiğinde odaya girip selam durdu. Binbaşı rahat komutu verdiğinde saygısızlık etmemeye dikkat ederek derdini anlatmaya başladı. Operasyona katılmak istediğini, yarasının iyileştiğini anlatıp durdu. Ama binbaşı için pek de ikna edici bir konuşma değildi bu.

"Zaten birkaç güne gelecekler Yekta. Çok az kalmış bir şey için sizi göndermeye gerek yok. Karakol bomboş görmüyor musun? Burayı da korumamız lazım, hepinizi gönderemem. Üstelik şu an emirleri aldığınız kişi ben değilim. Karakolun yüzde sekseni rütbeli abicim. Saçma sapan konuşup Metin albayı delirtmeyin." dedi binbaşı sinirlice.

Yekta her ne kadar bu cevabı duymak istemese de komutanının sözünün üzerine söz söyleyemezdi.

"Çıkabilirsin." komutunu duyduğunda tekrar selam verip odadan çıktı. Ayda yılda bir yaralanmıştı onda da hemen timinin başından almışlardı onu. Bu muydu yani? Üstelik görevdekilerden kimsecikler geri dönmemişti. Herkes orada canıyla baş ediyorken karakolda eli kolu bağlı bir şekilde dosyalarla ilgilenmek canını fazlaca sıkıyordu.

Abimin Hattı l textingWhere stories live. Discover now