on beşinci bölüm

1.7K 85 5
                                    

Yekta: Asena. (02.14)

Yekta: Bana niye yazmaya devam ediyorsun demiştin ya. Cevabını bende bilmiyorum. İstemsiz, içimden gelen bir hissiyatla oluyor.

Yekta: Gece gece ne alaka hiç bilmiyorum da.

Yekta: İçimde tabiri caizse bok gibi bir hissiyat var. Aklıma gelmişken sorunun cevabını vereyim dedim.

Yekta: Kendine dikkat et.

Yekta: Allah'a emanet ol. (02.16)

Oturduğu koltuktan kalkıp Yüzbaşı Onur Alp'in yanına gitti Yekta. Bugün işler biraz karışıktı. Herkes aşırı huzursuzdu. Havada yoğun bir sis hakimdi ve askeriye sisli havayı sevmezdi. En zayıf oldukları an sisli havaydı. Termaller hiçbir şey göremiyordu. Termal demek şah damarı demekti zaten. Buradaki tek avantaj birden fazla karakol olmasıydı. Sayıca üstün olmaları ve aralarında çok fazla rütbeli insan olduğu için herhangi bir karakol baskını olayında hem tecrübeli hem de zeki komutanlar tarafından yönetilebilecek çok iyi askerler vardı. Ve tabii altı aylık görevini yapmaya gelen çömezlerde... Ama koordinasyonun çok iyi sağlanacağı kesindi. Geldiğini hissettikleri olaydan en az kayıpla çıkmaya çalışacaklardı. Kayıpsız çıkmak olanaksızdı ve herkes bunun farkındaydı.

Onur Alp yanındaki Yekta'nın sırtını sıvazlayarak konuşmaya başladı.

"Çocuklara söyledim izine çıkanlara haber gitti. Tüm karakollar uyanık, kulelerde de kontrol sağlanmaya çalışılıyor ama hava şartları izin vermiyor malum." dedi.

Yekta cevap vermek yerine kafasını salladı, aşırı panik ve tedirgin olmuştu. Komutanlarının aksine daha önce bahsi geçen olayla ilgili hiçbir şey yaşamamıştı. Kendi için değil ama etrafındakiler için endişeleniyordu.

"Sakin ol oğlum. Hiçbir şey olmayacak."

"Komutanım sayımız fazla bunu zaten biliyoruz. Ama onlarda biliyor. Bu kadar adamın arasına kırk kişi girecek değiller. Sende bende olmayan şeylerle besliyorlar bunları. Bilmiyor musunuz sanki?"

Yekta'nın aksine Onur Alp hâlâ sakin kalıyordu ve Yekta'yı duymamış gibi yapıyordu.

"Çömezler arada kaynayacak sanırım." dedi garip bir yüz ifadesiyle. Bu ifade bir sövüş şekline benziyordu. Yekta sessiz kaldı.

"Eğer beklediğimiz şey gelirse, çubuk kraker gibi çocukları arada kaynatacağız. İşte bundan nefret ediyorum amına koyayım. Adama geliyorlar Irak sınırında altı ayın var diyorlar. Eli silah tutmamış, bir tane stratejik bir şey bilmeyen adamları burada eğitime yolluyorlar. Ben burada bunları eğitip olgunlaştırana kadar zaten çocuk ölecek anasını satayım. Bu-"

Onur Alp'in cümlesi gelen patlama sesleri ve sarsıntılarla bölünmüştü.

Abimin Hattı l textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin