SEZON FİNALİ: 21. ÜÇ KÖZ VE BİR YANGIN

363 17 85
                                    

9 Eylül.

İyi ki doğdun Aybeniz Asya Akyüz. Bu bölüm sana armağan.

Yedinci Ev - Anlat Ona

Dest, Chef Bi - Lavinia

Norm Ender - Acil

Hugola - Dj Wars 1

Manuş Baba - Bu Havada Gidilmez

21. ÜÇ KÖZ VE BİR YANGIN

Küçükken çocuklara masallar okunur, ninniler söylenirdi. O masallar ve ninniler küçük çocukların zihninden içeriye sızıp, tüm düşüncelerini alabora etmelerine izin verirken, çocukların zihni bir uçurumun kıyısına doğuyordu aslında. O ninniler bir lütuf, masallar ise bir küfür gibiydi. Ninniler kısaydı, insanları soğutmak; düşündürtmezdi. Uykuya hapsolmalarını sağlar, bu iğrenç dünyadan soyutlardı. Ancak masallar öyle değildi. Her masalın sonu güzel biterdi, çocuklara, her şeyin sonunun güzel biteceği aşılanırdı. Çocuklar bu inanca tutunur, o inancın peşine sürüklenirdi ve bir ömür boyunca bu histen kurtulamazlardı. Kimse çocuklara kötü sonlu masal anlatmamıştı, kimse; bazı şeylerin sonunun kötü biteceğini bilmiyordu.

Ben hariç.

Zira benim kulaklarıma kimse masal okumamıştı. Kimse bana ninni de söylememişti. Bana bir şeyler anlatan tek şey, gecenin sineye çektiği rüzgârdı. O rüzgârın uğultusunu kendime ninni yapar, onu dinleyerek uykuya dalardım. Ben böyleydim. Defalarca kez yere çakılmış, en dipten kalkmıştım. En dipten kalkarken, hiç olmamış gibi yapmıştım. Hiç olmamış, o şey hiç olmamış. Bazı şeyler hiç olmamış. Ama biliyordum işte, öyle şeyler olmuştu ki, onların soğuk ibresi enseme dayanmış, kendini keskin uçlu bıçak bilmişti. Belki de ömrümün son demlerini yaşarken bunun farkındalığı titretiyordu bedenimi. Bedenim titriyordu, bir daha kendine asla ulaşamayacakmışçasına titriyordu zira öyleydi. Titremeyen tek yerim, soğuğu avucuna günah bilmiş elimdi.

Biliyordum, ben kötü sonlara inanırdım. Kötüyü bilirdim. Kötüyü yaşamıştım. İlk dayağımı dört yaşımda annemden yemiştim, hayal meyal hatırlıyordum; zaten ondan öncesi de silikti hafızamdan. Belki de daha önce de dayak yemiştim, bunu kim bilebilirdi ki? Ancak o kadın ve yukarıdaki yaratan bilirdi, başka kimsenin de haberi olmazdı. İlk kez beş yaşımda çakılmıştım yere, abim ölmüştü gözlerimin önünde. Bir araba çarpmıştı bizim arabamıza, tam da abimin oturduğu taraftan. Küçük kardeşim sakat kalmış, abim ölmüştü. Annem de babam da ufak yaralar almıştı çünkü çarpan araç o kısma pek de yakın değildi. Benim bacağımda kocaman bir yara açılmıştı, ilk dikişimi de beş yaşımda yemiştim. O silik hastane odasını hâlâ hatırlıyordum. Vücudum uyuşturulmamıştı bile fakat ben acıyı duymuyordum, duyumsadığım tek şey abimin yokluğuydu; bu yüzden yıkılacakmış gibi ağlıyordum. Ama doktorlar, hemşireler canımın acısından ağlıyorum sanıyordu.

Abim çok kötü ölmüştü. Emniyet kemeri takılı değildi, araçtan fırlamış, ta karşı yolun kaldırıma fırlamıştı. Bir kolu ve iki bacağı kopmuştu, kafası yamuktu. O görüntü öylesine sert bir şekilde hafızama kazınmıştı ki, bu kafama mıhlanan ilk görüntüydü ve maalesef ki son da olmamıştı. Bir sene sonra, artık dayanamadığım bir anda; annem, babamın gözüne kırılan vazo parçalarından fırlatıp o gözü parçaladığında, karanlık evden kaçmıştım. Kaçtığımı ruhları bile duymamıştı, biliyordum çünkü gelmemişlerdi peşimden. Hayatım bitmiş gibi ağlıyordum, kaçıyordum ama yol nereye gidiyor bilmiyordum. Kendimi iyi hissetmiyordum. Babamın çıkan ve yerde parçalanan gözü, annemin vücudundan sızan kanlar, hepsinin haykırışları kulağıma mıhlanmıştı. O hâldeyken ne yaptığımın farkında bile değildim, sadece sarsıla sarsıla ağlıyor, düşe kalka kaçmaya çalışıyordum.

DÖVÜŞ OYUNU (+21)Where stories live. Discover now