Bölüm 2

6.5K 190 100
                                    

Zümrüt Hüsrev

İnce bir sızı dolanıyordu bedenimde. Hareket etmek zordu şuan için. Takılan serumlar yüzünden moraran kollarım bile sızlamaktan bihaberdi artık. Yaptığım tek şey maalesef ki nefes almaktı. Başka hiçbir şey yapamıyordum.

Yalvar yakar kollarına aldığı beni, bir çöp parçası gibi sokağa atmıştı. Ne kadar artık düşünmek fayda etmese de, olanlar kanıma dokunuyordu; babamın beni resmen satması, benim salak gibi sevileceğimi inanmam ve onun bana yaptıkları.. Artık bedenim ve ruhum bu kadar darbeyi kaldırmıyordu.

On dokuz yaşındaydım ben, sadece on dokuz. Bazı insanların ağız dolusu söylediği o iki rakam bana göre bomboştu. Yaşıtlarımın üniversite okuduğu, belki de deli gibi gezip dolaştığı bu yaşlarda ben ruhsuz şekilde boş duvarı izliyordum. Adil miydi? Değildi.. Reva mıydı bütün olanlar bana? Değildi..

Bütün uğursuzlukların başıydı benim dünyaya gelmem, çünkü annem ölmüştü ve babamın nefreti tam bir fiyasko gibi kara bulutmuşcasına üzerime çökmüştü. Sevgisizliğim o dakika baş göstermişti. Küçük bir bebekken sevilmemiştim, şimdi sevilmeyi ummak zekice değildi.

Annemin yokluğunu kavramaya geç başlamıştım. Ben daha doğunca öldüğü için ve babam direkt benden nefret etmeye başladığı için dadı ve bakıcılarla büyümüşüm.

Kaç yaşındaydım pek hatırlamıyorum ama annemin yokluğunu ve babamın soğukluğunu gittiğim bir kurumda yapılan gösteri anında hissetmiştim. Benim gösterime gelen bir annem yoktu, dadım otururdu o kırmızı seyirci koltuklarında ya da gösteri bitince beni tebrik edip sarılan bir babam yoktu, bana yine dadım sarılırdı.

Hiç unutmuyorum, dadıma anne ve babamın yokluğunu sorduğum zaman bana; annen melek oldu biliyorsun baban da çalışıyor Zümrüt, derdi. O da ne yapsın ki şimdi.. Küçüktüm ve ne derse desin tam anlamıyla anlayamayacaktım..

Zamanla büyüdüm ve artık bir dadıya ihtiyacım yoktu. Benim sadece anne ve baba sevgisine ihtiyacım vardı. Ama işte hiçbiri olmadı. Annem baştan yoktu ve babam da beni sevmiyordu. Ne kadar çabalarsam çabalayalım olmuyordu işte, babam saçımı okşamıyordu, sevmiyordu işte beni.. Yanına giderdim konuşmak için, susardı. Tarakla yanına giderdim saçlarımı tarasın diye, kovardı. Ödevlerime yardım için ricada bulunurdum, aptal diye bağırırdı.

Her bağırışının sonunda da beni sevmediğini ve benim ölüm getirdiğimi yüzüme doğru bağırırdı. Son olarakta beni kimsenin sevmediğini ve sevmeyeceğini söylerdi. Ben de saatlerce hüngür hüngür ağlardım. Ama hiçbir zaman babamı bırakıp gitmeyi düşünmezdim. Babamdı o benim, elbet sever derdim. Okulda bazı arkadaşlarım on sekiz yaşına basınca evden gitmeyi dillendirirdi ama ben asla böyle şeyler düşünmezdim. Belki de benim hayatım hepsinden zordu ama ben asla kaçmak istemezdim. Babamın beni sevmesini beklemekten daha ihtimalsiz bir durum yoktu çünkü..

Ama işte hiçbir şey planlandığı gibi olmadı. Babam beni sevmedi ve beni gözden çıkaracak kadar gözü döndü.

Ben on yedinci yaşıma ilk girdiğim hafta uzun süre işbirliği içinde olduğu şirket ile bazı işler doğru düzgün gitmedi. Gözden çıkarması gereken bir şeyler olmalıydı ve o beni kullandı.

İşbirliği içinde olduğu şirketin sahibinin oğlu ile bir yemekte yüz yüze gelmiştik. Miran.. Çok sıcak bakan gözleri ve samimi tavırları vardı. İlk başta biraz çekinsem bile sohbetinin tadını bir kez alan bir daha bırakamıyordu, bana da öyle olmuştu. O yemekten sonra peşimi bırakmamıştı ve evime kadar hediye ve çiçekler gönderiyordu.. Öylesine ruhumu okşayan sözleri vardı ki her çiçekte daha bir kayıyordu ona sevgiye aç yanım, inanıyordum.

KADER TILSIMI / DADDY İSSUES +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin