Bölüm 5

4.7K 164 67
                                    

Harun Evan Ahdar

Tanıdık eve vardığım zaman her şey olduğundan daha netti. Arabadan indim ve ceketimi omzuma atarak kaputa doğru yaslandım.

Birazdan Zümrüt ile beraber onun kimsesi olmayı dahi hak etmeyen baba müsveddesini görmeye gidecektik. Gerçi sadece Zümrüt görmek istiyordu onu ama ben o sivri dilli herif ile tek başına kalsın da istemiyordum. O adam edeceği her lafta bir hançer barındırıyordu ve ben asla o hançeri Zümrüt'ün yakınından dahi geçirmezdim, istemiyordum yara alsın.. Çok yaralıydı, daha fazla yara almamalıydı..

"Erken gelmişsin kardeşim, bizimkiler hala hazırlanıyor." gelen ses ile başımı sağa çevirdim. Alparslan kravatını düzelterek yanıma geliyordu.

"Trafik vardır diye erken çıktım ama yollar boştu. Çabuk gelmiş bulundum. Sen nereye?"

Derin bir nefes alıp verdi. "Ameliyatım var iki tane. Sonra bir de yeni TUS'a hazırlanan öğrencilerimle konferansım var. Anlayacağın Alparslan Türkay bugün de ölecek kardeşim."

Gülümsedim bu tatlı sitemli hallerine. Ne kadar şikayet ediyor gibi görünse dahi her zaman yapacağı işi en iyi şekilde tamamlıyordu. Esaslı bir adamdı.

"Sana kolay gelsin o zaman." dedim gülerek. "Tek parça dön eve, yoksa Gülşah seni açık kalp ameliyatı yapar haberin olsun."

Serseri şekilde sırıttı. "O beni, ona aşık olduğum gün açık kalp ameliyatı etti zaten sen rahatta kal Harun." dedi ve arabasına doğru yürümeye başladı.

Bu romantik hallerine güzel bir kahkaha patlattım ve başımı iki yana salladım. O ise arabasına bindi ve kemerini takarken aynı benim gibi gülmeye devam etti. Ardından da küçük bir sesle kornaya bastı ve dikkatle bahçeden çıktı.

Alparslan gidince önüme döndüm ve bileğimdeki saatin gevşeyen tarafını düzeltip boğazımı temizledim. Saat henüz öğlen on ikiydi. Acaba erken mi gelmiştim? Geçtiğimiz gece mesajlaşırken onu sushi yemeye götüreceğimi söylemiştim ve bence sushi için, eğer kahvaltı yaptıysa, yanlış bir saat değildi.

Derince ofladım ve saçlarımı karıştım. Omzumda ki ceketimi elime aldım ve açık camdan arka koltuğa doğru bıraktım. Tam doğrulmuştum ki bir ses duydum.

"Çok beklettim sanırım."

Doğruldum ve arkama baktım. Zümrüt vardı karşımda. Yemyeşil gözleri yüzüne vuran günışığıyla parıl parıl parlıyordu ama gözlerinde fer yoktu. Halsiz duruyordu haliyle. Son birkaç dikiş alma işleri yüzündendi sanırım bu halsizliği. Gözlerim istemsiz giydiği gri tarz bir eşofman takımında gezindi. Ardından da yaptığımın yanlış olduğunu düşünüp gözlerimi kapatıp açtım.

"Yok." dedim benden beklenmeyecek şekilde nahif bir sesle. "Yeni geldim inan ki."

"Tamam.." dedi utanarak. "Gülşah abla gitmeden beni görün dedi.. İçeri gelir misin?"

"Tabii ki." dedim ve onu elimle buyur ettim önden. O önde ben arkada bahçe kapısından mutfağa girdik. Gülşah mutfak masasının üstüne bir sürü defter kalem atmış duruyordu, sanıyordum ki seansları vardı.

"Harun.." dedi bizi görünce. "Seanslarım vardı çıkamadım. Çıkıyor musunuz şimdi hemen?"

"Hıhım.." dedim ellerimi cebime koyarak.

"Tamam o zaman. Zümrüt sana emanet. Asla bir şüphem yok ama rica ediyorum dikkatli olun. Güzel güzel kırtasiye ve test kitabı alışverişi yapın ve dönün.." Bakışları Zümrüt'e döndü. "Olur mu Zümrüt'üm?"

Zümrüt'e çevirdim bakışlarımı. O ise gülümseyerek ellerini kavrayan Gülşah'ın ellerini sıktı. "Olur Gülşah abla.. Merak etme. Ben iyiyim zaten."

KADER TILSIMI / DADDY İSSUES +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin