2️⃣6️⃣

210 40 6
                                    


Jungkook, saçlarımı ve yanaklarımı okşayıp gözlerimin içine baktı. Gözlerinin içi gülüyordu... O kadar güzel bakıyordu ki ölecektim neredeyse.

Dudaklarıma yaklaştı ve bir öpücük kondurup bıraktı. Sonra bende ona küçük küçük öpücükler kondurdum ve birkaç kez sürdü bu.

"Jungkook, çok üzülürsen ne yaparsın o süre boyunca? Mesela ben şapka takarım. Üzüldüğüm süre boyunca şapka ile dolaşırım."

"Hmm. Bende üzüldüğüm zamanlarda genelde turuncu giyinirim çünkü o rengi pek sevmem bu yüzden o gün özensiz takılırım üzgün olduğum için de."

"Mutluyken peki?"

"Mavi rengini giyerim."

"Mavi rengini çok severim."dedim gülümseyerek.

"O zaman bütün mavi tişörtlerimi giymem gerekecek."

Gülümseyerek dudaklarına yapıştım hızlıca. Dudaklarını emmeye başladım. Jungkook da saçlarımı tutuyor ve daha çok kendine çekiyordu. Bir süre sonra dillerimiz de devreye girmişti ve daha sert öpüşmeye başlamıştık.

Dudaklarımızı ayırdıktan sonra elim hızlıca tişörtüne kaydı ve tek hamlede çıkarttım. Ondan sonra kendiminkini de çıkarıp dudaklarımı Jungkook'un boynuna gömdüm ve ıslak öpücükler bırakmaya başladım.

"Ah."

Biraz daha aşağı inip göğüslerine öpücük kondurdum. Her tarafını ezberlemek istercesine öpüyordum ve harika hissettiriyordu.

"Tae- Ah."

Jungkook da yastığı sıkıp her öptüğümde inliyordu. Aşağılara doğru inip heyecan ile pantolonunu çıkardım. Jungkook da o sırada saçlarımı tutmuştu. Birbirimize bakıp gülümserken elim boxerine geldi. Tam indiriyordum ki kapı zili çaldı.

"Of"diyerek göz devirdim.

"Neyse boş ver. Çalar çalar gider"diyerek elim boxere gitti ama Jungkook izin vermedi.

"Belki de önemli bir şeydir. Sonra devam edebiliriz."

"Peki"diyerek suratımı astım ve ayağa kalkıp üstümü giydim. Kapının deliğinden baktım ve tanımadığım biriydi ama yinede meraktan açtım.

"Merhaba."

"Merhaba, kimsiniz?"

"Ben hapları aldığınız kişinin abisiyim. O evde olmadığı için ben getirdim. Buy-"

"İstemiyorum artık."

"Parasını vermişsiniz-"

"Sorun değil. Sizde kalabilir"diyerek kapıyı üzerine kapattım adamın.

İçeri girdiğimde Jungkook'un sorgulayıcı bakışları ile karşılaştım. Umarım duymamıştır...

"Ne hapı?"

"A-ağrı kesici."

"Ağrı kesici için eve mi geliyorlar?"

"Evet. Çok iyi değil mi? Müşteri memnuniyeti işte müsait değilsen getiriyorlar. "diyerek zoraki gülümsememi gösterdim ve mutfağa gittim hızlıca.

Dolaptan su şişesini alıp içerken mutfağa Jungkook gelmişti. Az önceki gibi değildi. Çok ciddi ve şüphe doluydu bakışları. Heyecandan titreye titreye tuttum şişeyi.

"Bakabilir miyim ağrı kesiciye?"

"Şey...başımın ağrısı geçtiği için istemedim. Başkasına verin dedim."

"Neden benden bir şey saklıyorsun
gibi hissettim şu an? diyerek yanıma geldi ve gözlerime baktı.

"Yok öyle bir şey. Neden bir şeyler saklayayım ki?"

"Heyecanlısın, gözlerini kaçırıyorsun, az önce aceleyle geldin mutfağa, konuyu değiştirmek istedin, gerginsin, kekeledin ve birden yüzün buz kesildi. Benden bir şey sakladığın çok belli. Lütfen bana yalan söyleme."

Jungkook mu çok akıllıydı yoksa ben mi çok salaktım sorgulamaya başladım. Yalan söylemeyi beceremiyordum ama doğruyu da söyleyemezdim. Buna gücüm yoktu sanırım.

"Ben. Benim uykum geldi. Uyuyabilir miyiz?"dedim kısık bir ses tonuyla.

Yüzü düştü aniden ve üzgün bir ses tonuyla konuştu.

"Pekala sen uyu. Ben de gideyim."

"Burada kalmayacak mıydın?"

"Bence gerek yok"dedi. Sesi çok kırgın ve ağlamaklıydı. Bir şey dememe izin vermeden hızlıca mutfaktan çıktı.

Bende onun peşinden gittim ve koşar adımlarla kapıdan çıktığını gördüm. Bende kapıya doğru çıktığımda onun merdivenlerden indiğini gördüm. O kadar kızmıştı ki asansörü bile beklememişti. Kendime o kadar kızdım ki sinirden yüzüme birkaç kez tokat attım ve ağladım yere oturarak.

my sister's psychiatrist: vkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin