52. Bölüm

2.8K 233 50
                                    

Senin Allah'ın yok mu ahey ahey

<>

Gözlerimi güneşin ışığıyla açtığım zaman, iyi ki erken kalkma huyum var diye geçirdim içimden. Yerimden doğrulmaya çalışırken bedenimi saran kollar buna engel oldu.

Yankı olduğunu görmemle dün geceki sarılıp uyuyuşumuz aklıma geldi. Şarkı söylememi istemiş, en son aklımda olan şarkıyı söylerken de uykuya dalmıştı. Bunu düşünürken sırıtmama engel olmamıştım.

"Yankı... Bir izin verir misin?" deyip kollarını yavaşça belimden ayırdım. Gerçekten üzerime çullanmıştı.

"Hmm!" deyip huysuzca yerinde kıpırdandı ve arkasını dönüp uyumaya devam etti. Bu haline gülüp serbest kalmanın verdiği rahatlıkla yorganı üzerimden çekip ayağa kalktım. Üzerimde hala dünkü kıyafetlerim vardı. Kendimden midem bulanıyordu şu an.

Yankı'nın üzerinden yorganı atmasıyla yatağın etrafından yürüyüp onun olduğu tarafa geldim. Yorganı alıp üzerine örttüm, saçlarının gözünün önüne geldiğini fark edince elim istemsizce oraya doğru gitti usulca. Saçlarını yavaşça, uyandırmamaya çalışarak ve geriye doğru tarayarak alnından çektim. Hafiften kıpırdamaya başlayınca ise elimi çektim ve dün gece komodinin üzerine bıraktığım çantamı alıp Yankı'nın odasından çıktım. Kapıyı yavaşça örtüp kendi odama ilerlerken içindeki telefonumu çıkardım. Saat daha 4'tü!

Ömer'i aramak için saat erken miydi bilmiyordum. Tek istediğim hemen sesini duymam gerektiğiydi.

Odama geçip öncelikle günlük işlerimi hallettim. Dağınık olan odamı biraz toplayıp -tek yaptığım çoraplarımı kaldırmaktı- telefonu alıp Ömer'in adına basıp aramaya koyuldum.

Telefonu kulağıma koyduğumda yere oturup sırtımı yatağıma yasladım. Kalbim ağzımda atıyordu. Kalp atışlarımın sesini telefon ahizesinden duyacak diye çok korkuyordum.

"Alo?"

"Almeda? Saat kaç..?" Uykulu çıkan sesi kulaklarıma ulaştığında huzurla gülümsedim. Ne kadar da özlemiştim sesini bile. Saate baktığını anladığımda gülümseyerek bakmasına izin verdim.

"4 buçuk mu!?" dedi inanamayarak. "Bu saatte niye aradın? İyi misin?"

"Birinin birini araması gerekiyordu." diye cevap verdim usulca.

"Kötü bir şey yok yani?" diye sordu dehşetle.

"Var aslında." diye mırıldandım korkuyla. Konuya dan diye girmekten başka çarem yoktu anlaşılan.

"Nasıl?" dedi endişeyle. "İyi misin?"

"Bak, söyleyeceğim ama korkmak yok tamam mı?" Çocuğa sabah sabah kalp krizi geçirttirmezdim umarım.

"Bir dakika." deyip derin bir nefes aldığını duydum hoparlörün diğer tarafından. "Tamam, söyle."

Hafifçe güldüm. "Ben..." diyerek söze girdim. "Yani bana bisiklet çarptı."

"Ne!?" diye yüksek sesle bağırdığında telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Ne diyorsun? İyi misin? Kırıldı mı bir yerin, çatladı mı?"

"Ömer sakin ol." diyerek kestim konuşmasını. "Bisiklet çarptı diyorum, tır değil."

"Hiç fark etmez. Ha bisiklettir ha tır. Canın acıdı mı?"

AlmedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin