5

302 18 3
                                    


5

Burada geçirdiğin kaçıncı gündü bir bilgim yok ama tahmini bir süre belirtirsem en az 3 hafta idi , iki haftalık süreçte dayak yemekten başka bir şey olmamıştı. Artık ben Afra değilim adım Elena demekten parçalanan boğazım bile yorgun düşmüştü , betonun üzerinde ölmeyi bekliyordum artık ilk başlardaki hayata kalma çabam yoktu öldürmelerini istiyordum beni ama istedikleri Afra'nın onlardan çaldığı her ne ise onu almadan beni öldürmeyeceklerini söylüyorlardı .

Tahmini söylediğim üç haftalık süreçte sadece bir kez Sanrı denen adam gelmiş uzaktan bana bakıp gitmişti ,öyle büyük bir nefretle yüzüne bakmıştım ki bu onu sadece güldürmüştü. Bu cehenneme ilk geldiğim gün gördüğüm kızlardan renkli olanı bir kez gelmişti yanıma ,beni itiraf ve kabul etmem için bir saate yakın konuşmuştu hiç bir boka ulaşamadan gitmişti onun dışında odama gelen insanlar hep aynıydı Taş kafa ve yanında bazen getirdiği suskun olan adam yani adıyla Fatih idi.

Bedenimin neredeyse her yerinde morluklar vardı , bir ara gözlerimi açamıyordum şiştiğinden ama şu an acısa da net bir şekilde açabiliyordum, gücüm hiç yoktu burada olduğum süreçte doğru dürüst yiyemedim yemeklerden çok büyük bir kilo kaybına ulaşmıştım bir kemik torbasında ibaretmiş gibi geliyordu ölürsem ki bunun muhtemel sonum olduğunu düşünüyordum böceklere yiyecek bir parçam kalmamıştı sadece kemiklerim vardı gibi hissediyordum. Her bir milimim ağrıyla sızlıyordu hareket edemeyecek kadar yorgun ve ağrılıydım. Tek isteğim tanrının sesimi duyup benim canımı şu an da almasıydı.

Bu üç hatada tek düşündüğüm kişiler annem ve Tuğba'ydı. Annemin hangi cehennemde ne yaptığım umurunda olmadığı için eminim şu an kayıp olduğumu bile bilmiyordur ama Tuğba, Tuğba'yı tanıyorsam beni deli gibi merak etmiştir muhtemelen yine kendimi herkese karşı kapattığımı düşünüyordu en başında ama evime geldiğinde orada olmadığımı gördüğünde beni merak etmiştir.

Bana hep ölümün sadece tanrının emri olduğunu söylerdi , bir kulu ona çizdiği kadere karşı gelip kendini öldürürse onu gücendirdiğini söylerdi. Can verenin de canı alması gerektiğini savunurdu ,o zamana kadar yaşayabildiği kadar yaşamamı söylerdi zamanı gelince tanrının bana yardım edeceğini söylemişti bu yardımı ölümle mi olduğunu durumdan beni kurtararak mı olacağını tanrının bildiğini söylediğinde sadece gülmüştüm ona. Ona pek inançlı biri olmadığımı her söylediğimde bana bir gün tanrıdan başka kimsenin kalmadığını anladığında ona sığınacağımı söylerdi.

Şu an da sığınacak kimse yoktu ama hala beni kurtarmayan bir tanrıya inanamıyordum. Her zaman inançsız ve durumlara uyum sağlayamayan benden Tuğba benim aksimdi o her duruma uyum sağlardı ve çok inançlıydı . Size kazıklamak için satılan saçma şans bileklikleri çok şaşırdı mesele her zaman bileğinde bir ip bağlı olurdu mart aylarında parası olmayınca benden borç alıp kendine bir sürü kırmızı ve beyaz bileklikleri alırdı bunu ona dilek hakkı sunacağını söylerdi. İnanırdı hep ama ben hiç inanmazdım, Tuğba sizle ağlardı ,gülerdi, eğlenirdi sizinle her duruma uyum sağlardı ama ben öyle değildim.

Belki de hatalıydım ben , hiç doğmamış olamam gerekiyordu.

Bir dilek şansım olsa hiç doğmamış olmayı dilerdim...

Demir kapı sert bir biçimde açıldığında duvara dayadığım başımı kaldırmadan gözlerimi hafifce açarak gelene baktım , yüzümde alaylı bir gülüş oldu.

" buluşma saatimize daha vardı taş kafa ne o erken gelmişsin ,bu kadar çabuk mu özledin beni." Alaylı sesimi duyan taş kafa Dudağının kenarı kıvrıldı sadece.

" özleminden öldüm öldüm dirildim Afra hanım." Dediğinde adımları bana doğruydu, artık yiyeceğimi yesem de bitsin diye beklemeye başlamıştım.

ikizler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin