19

10.2K 931 215
                                    

bilmem kaç kilometre yüksekliğindeki binanın önünde arabaya yaslanmış bir şekilde sırıtarak içtiğim sigaranın bitmesini bekliyordum birkaç dakikadır. yüzümdeki sinsi gülümseme yaşanacak bazı şeylerin habercisi rolündeydi aslında. bunu it gibi bildiğimden keyfim yerindeydi.

sigara bittiğinde izmariti yere atıp rugan botun ucuyla ezdim. ellerimi cebime sokup lüks holdingin içine doğru atmaya başladım adımlarımı. üzerimde şirketin resmî tarzına ırak deri ceket ve kot kombini vardı. bir de takım elbise giyip gelecektim öyle mi? hadi oradan.

"buyrun beyefendi, ne için gelmiştiniz?"

"kim taehyung'un ziyaretçisiyim." dedim istifimi bozmadan.

"jeon jeongguk?"

"evet."

"bay kim 23. katta."

karşımdaki adama başımı eğerek teşekkür edip asansörün olduğu yere ilerledim. ve sanki adım attıkça nabzım da buna eşlik ediyor gibiydi. heyecandan çok sabırsızlık içindeydim. 23. kata basıp asansörün aynasından kendimi süzdüm dikkatle. saçlarım rüzgârdan birbirine girmişti fakat bu görüntü kötü durmanın aksine dağınık ve çekiciydi. bu yüzden dokunmadan sırtımı metal duvara yasladım. bir müddet sonra asansör durduğunda açılan kapıdan kendimi dışarı atıp etrafta gezdirdim gözlerimi. tek bir oda vardı katta. kapıda siyah bir tabela ve 'kim taehyung' yazısını gördüğüm an dilimi kuru dudaklarım üzerinde gezdirdim.

o hâlde, oyun başlasın kim taehyung.

kapıyı çalmaya gerek duymadan açtığımda masada bir şeyler imzalayan taehyung ile karşı karşıya geldim. o da aynı zamanda kafasını kaldırdığında nihayet ihtiyacım olan göz temasını kurmuştuk. ayaklandığında üzerindeki siyah gömlek ve siyah kumaş pantolonun uyumundan kısaca göz gezdirdim.

"bay kim?" dedim sırıtarak. karşılığında yüzüne yayılan o sinsi gülüşü ile birlikte bana doğru adım atmaya başladı ağır ağır. tek elini cebine atıp diğeri ile saçlarını geriye attı. işte jeongguk, sen kazandın oğlum.

"jeon." diyerek baştan aşağı süzdü beni. aramızdaki mesafe azaldığında karşımda dikilip gözlerime bakmaya başladı.

"ben de seni bekliyordum."

öyle çok fazla konuşmayı sevmezdim. ya da bir şeyleri uzatmayı. genelde aklıma düşün şeyi yapardım. ya da istediğimi. bu yüzden hiçbir şey söyleme gereğinde de bulunmadım. karşımdaki adamın beline parmaklarımı sarıp aramızdaki mesafeyi dudaklarımla kapattım. eli ensemi bulduğunda öpücüğüme aynı şekilde karşılık vermeye başladı. alt dudağını ağzımın içine alıp sertçe emmeye başladım. sırf o ilahi sesini duymak için arada bir dişlerimi geçiriyordum.

taehyung benden ayrıldığında nefes nefeseydik. önce gözlerime baktı çattığı kaşları ile. yaptığım tek şey onun erkeksi kokusunu solurken daha fazla öpmeyi düşünmemdi. yerlerimizi değiştirip ahşap masaya doğru itti bedenimi. daha ben dengemi sağlayamadan baldırlarımdan sıkıca kavrayıp masanın üzerine oturttu. hiçbir şeye fırsat vermeden aceleyle kapandı dudaklarıma. ellerim saçlarını bulduğunda kafamı biraz daha yana eğdim. yetinemiyordum. daha fazlasını istiyordum ve ne kadar alsam da bana yetersiz geliyordu. elinin teki bacağımda, diğeri ise masaya yaslıydı.

yeniden nefes nefese benden ayrıldığında dudaklarıma doğru konuştu kalın ve daha da boğuklaşan sesiyle.

"sikeyim seni, aklımı yitiriyorum."

arsız ve kendinden emin bir gülüş sonunda boynundaki kıravata doğru ilişti parmaklarım. elime dolayıp dudaklarına doğru nefesimi vererek fısıldadım.

smoke symphony |tkWhere stories live. Discover now