36

3.9K 433 60
                                    

bir sonraki bölüme finali çakıyoruz, yeter.

"bir sikimi de beğen anasını satayım ya"

"taehyung."

"ne var?"

"seçtiğin filmlerin aynısını gwangju'daki büyükbabam da izliyor."

kurduğum cümlenin ardından taehyung'un gerilen yüzüyle karşı karşıya kalmak pişman olmaktan ziyade sırıtmama sebep oldu o süreç içinde. onu sinirlendirmek kadar zevk aldığım bir şey var mıydı sahi? elbette hayır. elindeki bardağı masaya sertçe bıraktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. gülersem o bardak kafamda kırılırdı muhtemelen. ya da hiç düşünmez saplardı bir yerlerime.

"orospu çocuğu, sen öner o zaman. sürekli bana bırakıyorsun sonra da beğenmiyorsun." dedi arkasına yaslanıp. tamam, biraz haklı olabilirdi lâkin kim oturup da şu devirde yeşil yol izlerdi sorguluyordum bazen. çocukken izlediğimde sevmiştim ama şimdi kalite kokan tonla şey varken -başta hızlı ve öfkeli olmak üzere- oturup yetmişlerin filmlerini izlemek tatmin etmiyordu beni. ve taehyung bayılıyordu büyükbabamın tarihinden kalma şeyleri izlemeye. hayır bir de sıkıcı şeyleri büyük bir heyecanla izlemesi yok muydu, deli ediyordu beni. bu yüzden film yerine onu izlemeyi tercih ediyordum. harika bir davranış bence.

elimi çeneme koyup düşünüyor gibi yapmaya başladım. tek kaşımı kaldırıp dilimi dudaklarımda gezdirdim ardından.

"hızlı ve öfkeli?"

göz devirerek kollarını birbirine bağladı.

"çürüdü o artık, bin defa izledik."

"keskin nişancı?"

"öldürme arzusu daha az sıkıcı."

gözlerimi açıp öylece yüzüne bakmaya başladım. ciddi olamazdı şu an?

"ulan senin sıkıcı dediğin filmi her izlediğimde kalbim gümbür gümbür atıyor benim. nasıl öyle bir sanata sıkıcı diyebilirsin, inanamıyorum sana taehyung."

en sevdiğim filmlerden biriydi ve ben bin defa izlememe rağmen ilk kez izliyor gibi zevk alıyordum her defasında. fakat zevksiz bir sevgilim vardı, evet.

taehyung umursamadan iyice yayıldı kanepeye. siyah saçları alnına dökülmüş bir şekilde kafasını da kanepenin sırt kısmına yasladı. üzerinde beyaz tişört ve bacaklarını açıkta bırakan siyah bir şortu vardı. gerçek sanat.

"başka?"

"john wick?"

"köpeği için seri katil olan bir adam, yeniden izleyecek kadar sarmadı."

"transformers?"

"fazla robotik."

"hız tuzağı?"

"arabadan başka bir şey bilmez misin?"

"yavrum ne biçim bir zevkin var senin ben anlamıyorum ya."

"seninki gibi olmadığı için çok mutluyum şu an.  ee, başka?"

"cehennem silahı?"

taehyung oflayarak yerinde doğrulup bana döndü. hâlâ sinirliydi ve ben gülmemek için kendimi sıkıyordum.

"çat pat güm şeyleri bırakıp adam akıllı bir film seçecek misin artık?"

tekrar ediyorum, harbiden zevksiz bir sevgilim var.

"baby driver?"

"yok ben vazgeçtim ya, izlemiyorum film falan. seçtiğin filmler ya araba ya da silahtan ibaret. biraz daha kültürel şeyler izlesen sikin kopacak değil mi?"

"aşk ve gurur mu kültürel şey?"

"jeongguk, kes sesini bence."

bir süre sessizlik hükmetmeye başladı etrafa. istediği olmayınca öyle bir geriliyordu ki taehyung, fırsat bu fırsat diyerek yanaşıyordum ben de yanına. çünkü o gerginliği yarattığım gibi yatıştırmayı da çok iyi biliyordum. biraz daha yanına kaydım kanepede. dudaklarımı yanağına bastırırken elim de bacağının üzerinde duruyordu. yeni duştan çıktığı için duş jelinin kokusu da buram buram işliyordu ciğerlerime. teninin üzerinde gülümsedim.

"geceye başka planlarım var aslında."

"bir bakayım," diyerek kafasını aşağı eğdi. sonra ciddi bir şekilde bana dönüp "sikimin umrunda değilmiş." dedi.

"ben de bakayım."

"sen artık gwangju'daki büyükbabanınkine bakarsın paşam."

kafamı geriye atıp kahkaha atmaya başladım bu defa. o kadar çok farklı zevklerimiz vardı ki, orta yolu bulacağız derken götümüzü dönüyorduk birbirimize. üç gün trip yiyor, ne yapsam küfürle karşılanıyordum. ha zevk alıyor muydun? dehşet bir şekilde evet.

"dizi seç, dizi izleyelim." dedim elimi saçlarına çıkarıp. tutamları bir bir karıştırmaya başlarken bana döndü. biraz olsun gerginliği yok oluyor gibiydi.

"siktir." diyerek gözlerini açtı.

"ne?"

"neden daha önce aklıma gelmedi bu?"

"ne gelmedi?"

"buldum piç kurusu, ikimizi de tatmin edecek güzel bir dizi buldum."

"nasıl bir dizi?"

heyecanla bana dönüp gözlerini kısarak baştan aşağı süzdü. sonra kaşlarını çatarak işaret parmağını göğsüme bastırdı.

"senin gibi orospu çocuğunun ve benim seveceğim türden bir dizi. hem aşk, hem sanatkâr bir seri katil, hem de fen bilgisi."

merakla onu beklerken sırıtmaya başladı. tv ışığında kanepede oturmuş birbirimize bakıyorduk. taehyung inadına yapar gibi yüzünü yüzüme doğru eğip dudağımın kenarına bastırdı dudaklarını. uzun parmakları ensemdeki tutamları sıkıştırdığında niyetini anlamak için bir sonraki hareketi bekledim.

dengesiz bir ikiliydik, evet. saniyeler önce birbirimizi yerken sonrasında da birbirimizi yiyorduk. başka şekillerde.

"hannibal."

daha önce adını ve ününü duymama rağmen bir kez bile izlememiştim ama sanatkâr bir katil olduğu kısım beni yeterince cezbetmişti şahsen. etmese bile taehyung bana böyle heyecanla bakarken hevesini kırmaya gücüm de yetmezdi. gülümsedim aynı şekilde.

"hadi aç da gir kollarımın arasına." dedim dudaklarımı onunkilere bastırıp.

"hayhay."

kumandayı alıp birkaç dakikalık bir uğraşın ardından nihayet açılan dizi sonrasında taehyung yanıma sokulmuş, başını boynuma yaslayarak pür dikkat televizyona vermişti dikkatini. kolum saniyesinde beline dolanırken burnumu saçlarının arasına gömdüm. huzur dedikleri olay tam olarak buydu.

"beni izlediğini görürsem sikinden sallarım balkondan aşağı."

"korkunçsun."

"biliyorum bebeğim."

uzun bir öpücük bırakıp ben de odağımı ekrana verdim. ya da vermeye çalıştım. sonrasında taehyung iyice kucağıma yerleşip kendini bana teslim edince hem onunla ilgilenmiş, hem de ciddi anlamda inanılmaz olan diziyi izlemiştim. ara ara yorum yaparak birkaç azar yediğim geceyi taehyung kucağımda uyuduğunda bitirmiştik.

smoke symphony |tkWhere stories live. Discover now