0009

624 47 57
                                    

Maybe hatin' you's the only way it doesn't hurt

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Maybe hatin' you's the only way it doesn't hurt

Taehyung ve o çocuğu öyle gördüğüm anda soluğu evde almıştım. Babam her ne kadar zorlarsa zorlasın konuşmak istemediğimi söyleyip odama kapanmıştım. Neredeyse üstünden üç gün geçmişti ve Taehyung sadece bir kez mesaj atmıştı. "Jungkook evin yedek anahtarı sende mi? İhtiyacım var ve bulamadım." cevap vermemiştim. Bendeydi ama onu görmek ya da muhattap olmak istemiyordum. İçimde ona karşı olan şüpheler beni mahvederken onun bu şüpheleri silmek yerine yenilerini eklemesi acımasızcaydı.

Ben özlüyordum onu. Alışıktım ona. Belki seneler öncesinde yaptığı gibi beni kullanmasını, yalan söylemesini istemediğim için bu kadar tepkiliydim ama her şeye rağmen hep dibimdeydi. İlk kez bir kızgınlığımda ona güvenmek ve beraber geçirelim istemiştim ama kurdumun istekleri dışında benim kalbime giren ağrılar, beynimin içinde dolanan düşünceler buna izin vermemişti.

Şu üç gün içerisinde babam evden gitmişti. Kalmak için zorlamıştı ama tek başıma kalmamın bana iyi geleceğini bildiğinden gitmişti. Üstümde bana oldukça büyük olan pijama takımım ve 2 gündür asla dokunmadığım için karışık olan saçlarımla beraber odamdan çıkıp, kirli bulaşıklarımın hepsini yavaşça toplamıştım. Her ne kadar üzgün olsam ve hareket etmek istemesem bile pislik içinde ölmek istemediğim kesindi.

Salonda yerlere düşmüş yastıkları toplarken çalan zille beraber gerilmiştim. Kapıya yavaşça gidip açmıştım. Gerginliğimin sebebi kapının önünde oldukça şık bir şekilde giyinmişti, bense karşısında çok çirkin göründüğüme emindim. "Jungkook?" kaşları çatılıp baştan aşağıya beni süzdüğünde kendimi yok etmek istemiştim. "İyi misin? Mesajıma cevap vermeyince merak ettim." dediğinde kafamı aşağı eğip sırıtmıştım. "İyiyim. Merak etme. Neden geldin? Merak ettiğin için mi sadece?" demiştim imalı bir biçimde konuşarak "Evet, hemde anahtarımın sende olup olmadığını öğrenmeye gelmiştim." dediğinde kıkırdamıştım. "Napacağım ben senin anahtarını?" demiştim. "Kapımın önünde en son sen varmışsın? Yere düştüyse görüp almış olabilirsin diye sordum." konuşması üzerine hayır anlamında kafamı sallamıştım. "Senin evinin yakınlarından bile geçmedim, gören kimse söyle bir daha düzgün baksın çünkü ben değildim."

Yalan söylüyordum ama pişman değildim. "Anladım, belli ki iyisin zaten sıkıntı yok. Görüşürüz." deyip hızlıca gittiğinde sinirden kapıyı sertçe ittirmiştim. "Aptal herif aptal! Nefret ediyorum!" sinirle bağırdığımda çalan telefonumun sesini fark etmemiştim. Cebimde duran telefonu alıp arayana baktığımda Hoseok'tu.

"Alo?"
..

"Cidden burada hiç tanımadığım bir insanın doğum gününde olmak beni hiç mutlu etmiyor hyung." kaşlarını çatarak gülümsememi söyleyen Hoseok'a verdiğim cevapla "Of Jungkook, ne olur yarım saat idare etsen beni?" isyan ederek konuştuğunda oflamıştım sadece. Şuan asla tanımadığım, Hoseok'un kuzeni olan kişinin doğum günündeydik. Sadece duvara asılmış olan 'Doğum Günün Kutlu Olsun Bogum!" yazısından ismini öğrendiğim bu kişinin doğum gününde Hoseok'u hızlıca eve geri döndürebilmek için bulunuyordum. "Ufak bir fenalaşma ve 'ben kötüyüm Hoseok~ gidelim lütfen.' demen gerekiyor Jungkook." zaten ben oyuncuydum ya!

Milk And Cookies 'tkWhere stories live. Discover now