0.2

327 62 167
                                    

Oy ve yorum 🚔
•••

"Yeni açılmış diyorlardı ve bingo gerçektende burada. Hm? Dış dizaynı güzelmiş."

Ellerim cebimde Jisung'un gösterdiği yere baktım. Gerçekten güzel gözüküyordu. Geçtiğimiz sokağın eski havasına modern bir şekilde uyarlanmıştı. Yandaki kahve rengi binalarla aynı ton duvarları ve içeriyi gösteren büyük dikdörtgen camları vardı. Koyu kahve ve altın sarısıyla da detaylar eklenmişti. Baya iyi durduğunu kabul ediyorum. Benim gibi tek renk yaşayan biri için bulunmaz nimetti burası. Jisung gibi içeriye adımladım yavaşça. Hmm mis gibi kahve kokuyordu.

"Atıştırmalıkları felan da güzelse artık favorilerim burayı." Yine bir şey demeden kafamla onayladım onu. Kahve kokusunu severdim.

Bekletilmeden menüler önünüze konulunca memnuniyetle gözlerimi kapadım. Bu en önemli ayrıntıydı işte.  Bekletilmeyi sevmezdim ki bence de müşteri hizmetine uymazdı. Menüyü açtım hemen. Midemde sadece yarım kase yosun çorbası vardı. Gerçekten aç- bir dakika.

"Gözlerim gerçekten envai şekilde yemek mi görüyor yoksa ben açlıktan kafayı mı yedim?"

Kafamı menüden kaldırıp Jisung'a baktım. O da şok içinde bana bakıyordu. "Turnayı gözünden vurduk diye yorumladım."

"Hemen öyle heveslenmeyelim." Dedim menüye geri dönerken. "Tadı güzel olmayabilir. Tadı güzel değil diye fazla şey vardır."

"Senin bu pozitif düşüncelerin de olmasa..."

Omzumu silktim sadece. Eğer düşünecek bir iyi düşüncen olmazsa hayattan hayal kırıklığı almazdın. Aksine mutlu olurdun. Ki şu an umarım mutlu olurum. Aksi takdirde açlıktan sinirlenmeye başlayacaktım.

"Efendim seçiminizi yaptınız mı?" Garson yanımıza gelirken menüyü gösterdim. "Acılı kimbap, peynirli poğaça, rulo omlet, yosun kavurması içecek olarakta ice americano. Jisung sen ne istersin?"

"Bir an benim içinde söylüyorsun zannettim. Bir hafta aç mı kaldın sen? Her neyse söylenenlerin porsiyonunu bir buçuk yapın lütfen ayrıca içecekte aynı olsun."

Garson bizi onaylayıp menüyü elimizden alınca gözlerimi kısarak Jisung'a baktım. Yemek yemeyi de yapmayı da severdim. Tamam şu an biraz abartı gibi olmuştu ama burası kafeydi ve porsiyonlar muhtemelen bir diye geçmesine rağmen yarım porsiyondu. Yiyeceğimden emindim. Umarım aç kalmazdık. "Aç kalırsam ödemeyi sen yaparsın."

"Haah. Başkomiser olup parayı alan sen değil misin? Biraz ödeme yap bu devrene!"

"Ödemeyi devlet yapıyor ben niye yapacakmışım?"

"Cimri olduğunu söylemiş miydim?"

"Evet lisede bir iki kere demiştin." Arkama yaslandım sırıtırken. Liseden beri arkadaştık. Daha doğrusu aynı sınıfta aynı gruplarda olan kişilerdik. Arkadaş diyebilir miydik birbirimizin yardımına koşar mıydık? Evet. Aramız o kadar iyi miydi? Asla.

Han Jisung'la aramızda birbirimize olan alışmışlık hissi vardı.

"İç dizaynı da güzel gözüküyor. Kahve tonları ve altın rengi pek uymuş. Yemekte güzelse- oha lan geliyor bizimki." Gözlerimi kıprıştırıp baktığı yere baktım. Cidden garson gelmiş ve önümüze koymuştu. Hemde bu kadar kısa bir sürede. Tek kaşımı kaldırıp tabaklara ve Jisung'a baktım sırayla. Zehirlenir miydik acaba? "Jisung bu gün çok çalıştın ilk çatal sana ait."

"Sanki bilmiyorum beni denek olarak kullandığını. Her neyse umrumda değil. Afiyet olsun!"

Rulo parçasını ağzına atınca onu inceledim dikkatle. Tadı alınca gözleri büyümüş ve kendini geriye atmıştı. Hala konuşmuyordu ancak dediğim gibi birbirimize alışkındık ve hareketlerimizi ezbere biliyorduk. Karşımdaki adam tadına aşık olmuştu.

 Artifice •hyunin•Where stories live. Discover now