0.4

296 61 181
                                    

Oy ve yorum 🚓
•••

"Canım istedi de ne demek oluyor sikeyim!"

Çöp kutusunu tekmeleyip masadaki dosyaları elimle ittirdim. Hızımı yinede alamıyordum. Etraftan acısını çıkarmam bile yetersiz geliyordu bana. Tanrım. Delireceğim. Ayda sadece bir kere soygun yapan o şimdi ardarda yapmıştı bunu. Arada bir gün bile yoktu resmen gece ikide aynı müzeyi bizim polisler oradayken mahvetmişti. BUNU NASIL YAPABİLİYORDU?!

"Hyunjin sakin olmalısın."

"Sakin mi olayım?" Dönen koltuğumu ittirip duvara çarpmasını sağladım. Tok bir ses çıkarmış ve Jisung'un kaşlarının iyice çatılmasına neden olmuştu bu. "Jisung adam çocuk ne haltımsa polisler GÜYA devriyedeyken giriyor aynı müzenin başka bir kısmını tahrip ediyor ve sikeyim ki orada bulunan on polis bile fark etmiyor bunu. Hayalet mi amınakoyayım bu? Resmen son parça yere düşünce kosmuşlar ama çoktan kaçmış yani. Kısacası buna rağmen elimizde bir şey yok Jisung. ELİMİZDE HİÇBİR ŞEY YOK!"

Çelik kaplama bibloyu yere atıp yüzümü iki elimle kapladım. Delirmiştim. Delirtmişti beni.

"Hava alacağım." Dedim Jisung'a daha fazla bağırmamak adına. Sonuçta bir suçu yoktu ama ne sinirlenince ne dediğini bilmeyip kıran kişilerden biriydim. Şu an yalnız kalmam daha iyiydi. Bu yüzden de ceketimi deri koltuktan alıp bir şey demesine izin vermeden odadan çıktım. Arkamdan bu sinirle gitme diye bağırıyordu ama hayır. Ne onu da de meslektaşlarımı sinirime maruz bırakmak istemiyordum. Merdivenlerden indim. Kimseye de bakmadan karakoldan çıktım.

Ah. Temiz gözüken kirli sokaklarda soluklamak bile bana artık ağır geliyordu.

Arabaya binmeden yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama kafam yerine geldiğinde eve dönebileceğimden emindim. Sonuçta polistim ben. Şehri avcumun içi gibi biliyordum.

Ama daha on dokuz yaşındaki bir veledi yakalayamıyordum.

Önündeki taşa sertçe vurup sektirdim. Belki de Jisung haklıydı. Uğraşmadan daha fazla beklemeden bu dosyayı teslim etmeliydim. Benimle oynayan o, benim gitmemle belki de daha fazla sorun çıkarırdı ama hey. Onun istediğine göre davranmak zorunda değildim. Daha fazla zarar verse bile bu artık benim sorunum olmaktan çıkmış olurdu. Yenilmişte olurdum ama. Özel sektöre kendi ellerimle devretmiş biri olarak geçerdim. Başarısız olurdum. Polislikte ki dördüncü yılımda, yirmi altı yaşımda ilk başarısızlığım olurdu bu.

Derin bir nefes alarak ılık havayı içime çektim. Ah. Pes etmek bana göre olmasa da şu an oldukça farklıydı durum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Onu bulmak istiyordum. Neden yaptığını sormak nasıl yakalanmadığını konuşmak istiyordum. Ben-

"Komiser amca. Hey. Üzgün gibisin. Ah canımm~"

Tanıdık sesle kaşlarımı çatıp yanımda yürüyen kişiye baktım. Oydu. Fare sevdalısı gri gözlü çocuk.

"Yoksa sevgilinden mi ayrıldın? Yazık. Üzüldüm sahiden. Hadi pasta yemeye gidelim. Üzüntünü paylaşmak isterim."

Bir anda koluma girip başını yaslandığında geri çekildim. Buna gülmüştü. Cidden. Nereden denk gelmişti şimdi bu velet?

"Sinirliyim. Düşünceliyim. Rahatsız edilmeyi de sevmem. İyi günler."

Ellerimi cebime koyup yürümeye devam ettim. Sözlerim sert olsa da asla dikkate almamış ve yine yanımdaki yerini almıştı. Göz devirdim sadece. Sakin kal Hyunjin. Bir iki konuşur ve gider.

"Neli pasta yemeyi seversin amca? Ah ben mavi kremaya bayılırım. Felix tadsız olduğunu söylüyor ama bence onu güzel kılanda bu. Tadsız. Çok yiyince de boğazına yapışıyor ve nefes almayı zorlaştırıyor. Garip."

 Artifice •hyunin•Where stories live. Discover now