0.7

273 52 146
                                    

Oy ve yorum 🚓
•••

Ailesinde suçlu olan insanların polislik mesleğine girmesi zordur. Sabıka kaydı her ne kadar size ait olmasa da yine de bu günaha sizde ortak olmuş gibi davranılır ve bir öneri veya üstün bir başarı olmadan katiyen isteseniz bile görece getirilmezsiniz. Bölümü okurken olay vuku bulmuşsa herkes size yan gözle bakmaya başlar. Ha eğer daha önce ise, mülakatlara girmeniz bile zordur bırakın bölümü bitirmeyi.

Duygulara kapılamazsın. Duygular fevriliktir. Fevri olan şey hayatına bir şey katmaz aksine sadece bir pişmanlıktır. Pişmanlık ise hiç geçmeyecek olan bir yara...

Önümde, büyük ekranda oynayan televizyondan bakışlarımı çekip yanımdaki oğlana odaklandım. Geldiğinden beri konuşuyor haberlere odaklanmamı engelliyordu zaten. Bu yüzden kendi iç sesime dalmış ve onun yaptığı 'beni sınama' oyununu boşa çıkarmaya çalışmıştım. Yine de bir noktada olmuyordu bu.

Gözüm ona kayıyordu.

Aylardır aradığım hırsızla aralarında çok benzerlik vardı. Boyları tutuyordu. Ellerinin boyutu uzun olsa dahi küçüktü, o camlı yerden geçebilirdi. Hareketliydi. İnnie gibi çatlaktı da. İsimleri bile benziyordu. Jeongin. Jeong-in. İnnie.

Yutkundum.

İstemiyorum.

"Hyuuuuuuuunnnnjiiiiin." Dudaklarıma değdirilen pizza ile kafamı geri çektim. "O kadar pizza aldırdım sana. Yesene biraz. Bu arada ne kadar tuttu? Ah yüz ifadeni görmek isterdim." Ruhsuzça ona çekik gözlere baktım. Utanmadan bir de aldırdım diyordu. "Hey hey çok sakinsin çok durgunsun."

Pizzayı bırakıp ayaklarını düzeltti. Evet. Yarım saattir ayaklarını benim dizlerimin üstüne uzatmış oynata oynata pizzasını yiyordu. Beyfendi daha yeni normal pozisyona geç-

Düşüncelerim bacağını açıp dizlerimin iki yanına koyarak kucağıma oturan Jeongin ile sustu. Bana dönük bir şekilde oturmuş ellerini boynumun iki yanına koyarak üsten üstüne gülümseyerek bana bakıyordu. Tam oturmuş sayılmazdı. Bana böyle bakabilmek için duruyordu öylece. "Ben..." Sağ eli usulca boynumdan elmacık kemiklerime çıktı. "Yanındayken benden başka bir şey düşünemezsin Hyunjin." Bir anda aynı eli saçlarıma gidip geriye çektiğinde tısladım. "Yoksa cezanı çekersin, hm? Her şey karşılıklı sonuçta."

"Cafede karşılaştık." Bu kadar sakin karşılamamı beklemiyormuş gibi şaşkınca bana baktı. "Ama şu an oldukça farklı bir durumdayız. Birkaç sefer birbirimize bulaştık, birbirimizi sınadık. Ben bir polisim." Fevrilik her zaman yenilgiyi doğurur. "Bu tür şeyler bana göre değil. Güldük eğlendik ama bir sınırın olmalı. Karşında çocuk yok. Jeongin. Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Durdu. Bir süre gri çekik gözleriyle beni izledi. İnnie olsun veya olmasın farklıydı o. Normalde kimsenin geçemediği duvarlarımı geçiyor ve bunu yaparken de çok kolay bir şeymiş gibi gösteriyordu. Sinir bozucuydu bu. O duvarları örmek, kendimi tanımak için yıllarımı vermiştim ben. Kendimi mesleğime adamışken beni bir anda bu kadar savunmasız bırakması beni bir noktada hiçe saymaktı.

"Sadece fark etmeni sağlıyorum."

"Fark ettiğim şeyler senin açından iyi olmuyor."

Nettim. Madem o bu kadar netti, bende öyle olacaktım. "Çok düz düşünüyorsun. Hyunjin. En son ne zaman yemek yedin?" Sorusuyla afalladım. Konuyla alakası yoktu. Saçlarımda gezinen eli başta dikkatimi dağıtsa da kendime gelip yanıtladım onu. "Bu sabah. Jeongin sen-"

"Dondurma kahvaltı değildir Hwang. Yarım kase yosun çorbası bir öğün değildir. Yolda aldığın onigiri senin günde tek yediğin şeyken hala nasıl hayattasın anlamış değilim."

 Artifice •hyunin•Where stories live. Discover now