1.2

236 51 113
                                    

Oy ve yorumlarınız benim için çok değerli🚓

Uyarı: bu bölüm şiddet ve kan unsurları içermektedir.

Yorum yapmayanı ısırırım.

•••

"Hyunjin?"

Yutkundum. Ne yapabilirdim? Ne diyebilirdim ki şimdi ona? Buradan uzaklaştırsam görmese... Ama en sonundaki sormayacak mı tatlı yemeğe gideriz demişti yarın ise köri yemeği yani... Ne kadar oyalayabilirdim ki onu bu acı gerçeğe karşı?

Yavaş yavaş yanına gelirken tedirgin olduğunu hissetmiştim. Kim olmazdı ki. Babasının çalıştığı yerde bir yığın polis ve ışıkları yanıp sönen ambulanslar vardı. Nefesimi zorlukla kontrol altına aldım ve ona doğru yürüdüm. Güzelimin gri gözleri arkama bakmaya çalışıyordu. Bu yüzden tamamen önüne geçtim ve engelledim onu.

Biraz. Sadece biraz daha onu oyalamak istedim.

"Hyunjin? Neler... Oluyor? Hey." Elini yanağıma koydu ve endişeyle baktı. Elleri soğuktu. Hemen üstüne elimi koydum. Benimkininde aşağı kalır yanı yoktu ama olsun. "Gözlerin dolmuş. Şey. Her yerde polis var. Niye?" Yana kaydığında bende kaydım. Bu gözlerini bir süre öylece ceketimin fermuarına dikmesini sağlamıştı. Ardından ise ani bir hareketle bana baktı. Az önceki, benim için endişeli hali silinmiş yerine kitlenmiş gibi bana bakan Jeongin gelmişti.

Zekiydi. Neler olduğunu anlamamasına imkan yoktu. İnkar ediyordu sadece. Gözlerimin içine bakarak, benim 'baban arabada hadi cafeye gidelim' dememi bekliyordu sanki.

Diyemedim. Bir daha da diyemezdim.

"Oyunları sadece ben yaptığımda seviyorum." Elini yanağımdan hızlıca çektiğinde yandan geçmek için hareketlenmişti ama yine gideceği yöne atılarak önüne geçtim. Yine ve yine. O halde göremezdi. En azından yerden kaldırılması gerekiyordu o cansız bedenin. "Çekil. Hyunjin." Nefesi sıklaşırken ittirdi. Çekmeye, arkama bakmaya çalıştı. Bense karşılık vermeden sadece önüne geçtim. "HYUNJİN! ÇEKİL ŞURADAN!"

Vurmaya başladığında gerilesemde yine de kendimi toparlayıp durdum. Saçma davrandığımın farkındaydım ama başka da bir şey gelmiyordu elimden. "Neler oluyor? Çekilsene! Babam nerede? Neden burada herkes? Hyunjin. Hyunjin!"

Son kez tüm gücüyle göğsüme vurup dolu gözleriyle bana baktığında titreyen dudağını, nereye koyacağını bilemediği ellerine baktım. Bende böyleydim. Geçmişimde, unutmak istediğim karanlık anlarda böyle olduğumu hatırlıyordum ve şimdi... Uzun zaman sonra bana iyi hissettiren onu, böyle görmek her yerimi sızlatıyordu.

"B-babam... Babam nerede? Hyunjin..."

Kollarını kendine sarıp başını eğdi. Dudağımı ısırıp kollarımı açtım hemen. Tam sarılıp kokusunu içime çekeceğim sırada ise açtığım kollarımın altından geçti ve koşmaya başladı. Bağırıp peşinden koştum. Polisler tutmaya çalışsada onları da bir şekilde geçmişti. Adımları yavaşladığında sol kolumu arkasından sarıp sağ elimle gözlerini kapadım. Bir şey anlam ifade etmezdi biliyordum. Sırtını göğsüme yasladım ve başımı omzuna koydum. O ise titredi. Omuzları sarsılırken çığlık attı. Ellerini kaldırdı ama uzanamadı. Kollarımın arasından kurtulmaya çalışırken bana yalvarıyordu ama elimden gelen bir şey yoktu.

Gözüm dolarken iyice kendime çektim onu. Bu sırada bay Tsu'nun yüzü kapatıldı. Belkide görmek istiyordu son kez babasını ama biliyordum ki insan ilk başta bakmak istesede sonradan o görüntüyü aklından silmek için elinden gelen herşeyi yapıyordu. En azından buna izin vermeyecektim. Bana kızsada sorun değildi. Acısını biraz olsun azaltacaksa ben buna razıydım.

 Artifice •hyunin•Where stories live. Discover now