3.BÖLÜM

22.7K 1K 404
                                    

...................................... ~ZS ~............................................

Ben Asena KANDEMİR. Asker kızıyım. Bir asker kızı olmanın ne denle zor bir şey olduğunu sadece benim gibiler bilirdi. Babam yani bu hayati hem en büyük şansım hem de en büyük imtihanım. O benim asker olmamı istiyordu. Hemde bana hiç sormadan. Benim kendi hayallerim vardı ama o kendi hayallerini kendi istikbalini benim hayallerim önümde tutup benimde asker olmamı istiyordu. Adımı Asena koymasını nedeni bile ilerde asker olmam içindi.

Onun benim için kurduğu binlerce planı vardı. Bunları gerçekleştirmek için beni çocukluktan beri eğitmişti. Ben ilk isyanımı beni zorla sokmaya çalıştığı harp okulunun sınavına bile birerek girmeyerek yaptım. O sınavın olduğu gün ne istediğime karar vermiştim. Sınava girmek yerine o bahçede oturmuş kendim için ilk defa bir şey yapmaya karar verdim.

Benim sınava girmediğimi görünce babam yıkılmış ve bana cephe almıştı. O yaşına kadar kızının asker olması için çabalayan kızı asker değil de öğretmenlik okumak istiyordu. Eline silah almak yerine eline kalem almayı seçmiş.
O bunu inat diye tanımlamıştı. Ben ona inat olsun diye değil kendi hayallerim için ögretmelik okumuş ve bitirmiştim. Ama daha atanamamıştım. Şimdi ise annem onunla aram düzelsin diye beni onun asker uğurlamalarına, askerlerin rütbe takmasına, ve daha bir çok askeri organizasyona beni götürüp azda olsa belki ögretmelik yerine askerliği seçer ve bu ona göre inat olan şeyden vazgeçerdim diye umut ediyorlardı.

Bunların boşuna bir çaba olduğunu defalarca anlatmama rağmen ısrarla devam etmeleri onları değil beni bunaltmıştı. Şimdi ise ayna karşısında yine babamın bir asker yeni rütbe takmak için yapılmış bir organizasyona beni peşinden sürüklemesi yüzünden hazırlanıyordum.

Üstüme kumaş bir pantolon, ve gömlek giyerken. Oradaki insanların dikkatini çekmiyecek bir makyaj, siyah saçlarımı salık bırakarak hazırlığımı bitirdim.

Mutfakta kahvaltıyı hazırlayan arkadaşlarımın yanına gittim. Zehra ve Zeynep kahvaltılıkları masaya koymakla meşgulken beni görünce aynı anda

"Günaydın" dediler

"Günaydın" diyip onlara karşılık verdim. Zehra ile Zeynep benim bu hayattaki en büyük şansımlardı çünkü hayat bizi bir kyk yurdunda birleştirmişti. Aynı üniversitenin farklı bölümlerinde ama aynı odayı paylaşan önce üç kız olmuş sonra üç kız kardeş olmuştuk. Üniversiteden beri hiç ayrılmamış aynı şehire atanmış aynı evi tutmak için çaba sarf etmiş kopmamak için debelenip durmuştuk ve şimdi her sabah onlarla uyanıyor onlarla uyuyordum.

Zeynep üstüne pembe marka olduğu beli olan bir gecelikle, sarı saçlarını salık bırakmış, maviş gözleri sabahın tüm ışıltısını kendi saçıyormuş gibi ışıl ışıldı, bembeyaz dişler ile gülerek bana bakıyordu.

Yurt odasına ilk girdiğinde ki gibiydi. Kendinden iki kat büyük pembe valizi, onun üstüne makyaj çantası, onun üstünde ayakkabıları için ayriyeten bir çanta daha ve daha birçok eşyasını olduğu koca valizlerle debelene debelene yurta gelmişti. Onunla daha yurt için işlemleri doldururken tanışmış ondan sonra ayrılmamıştık zaten.
Yurta getirdiği çoğu elektronik eşyası yurt görevlisi tarafından tespit edilip el konulunca onun çığlığı ile tanışmaya nazil olmuştum. Hayatım boyunca hiç desibelli bu kadar yüksek bir çığlık duymamıştım. Zor bela sakinleşmiş en sonunda teslim olup o eşyalara el konulmasına izin verilmişti.

Odamızın olduğu kata çıkana kadar çemkirmiş en sonunda susmayı tercih etmişti. O zamanda bu kadar deli dolu ve pembe aşığıydı. Değişir sanılan şey asla değişmemiş hep onun benliğinde var olmuştu. Hemşire olduğunda bile bu huylarından vazgeçmemişti.

BİR KİBRİT YAK (ASKER KURGU ) +18Where stories live. Discover now