Gül ve Diken

25 5 5
                                    

Keyifli olduğum günlerde, güneşin doğuşunun ardından koruda koşu yaparım. Bu sabahki koşumdan keyif alamamamın nedeni peşimden koşan kocam. Fırat, nedenini bilmediğim bir şekilde uyandığım dakikadan beri her adımımı takip ediyor. Fırat'ı tanıyorum. Genelde bir şeyler söylemek isteyip de söyleyemediği zamanlar, uygun anı kollamak için bunu yapar. Yine de sabah koşumu baltalaması hiç hoş değil...

Adımlarımı yavaşlatarak bana yetişmesini sağlıyorum. Yanıma geldiğinde duruyorum. Duruşumla birlikte o da duruyor ve dinlenmek için eğilerek ellerini dizlerine koyuyor. Onun bu haline yüzümü ekşiterek bakıyorum.

Sırtını dikleştirerek ayakta duruyor. Dinlenmesinin bittiğini anlıyorum. ''Ne istiyorsun?'' diyorum en sonunda gözlerine bakarak.

''Neden böyle bir şey yaptın?'' diye soruyor fısıldayarak. Aslında neden bahsettiğini biliyorum. Omzumu silkerek ''Ne yapmışım?'' diyerek sorusuna soruyla karşılık veriyorum.

Dilini dudaklarında gezdirirken, eliyle saçlarında alnına düşen perçemleri arkaya doğru getiriyor. Düşünürken yaptığı hareket olduğunu bildiğim için açıkça gülümsüyorum. Gülüşümü görünce kafası iyice karışıyor. Ben olduğumdan emin değil ama bunu hissedebiliyor. 

''Dün sen davetten ayrıldıktan sonra bir şey oldu'' diyor. Hala kararsız, emin olmak için vereceğim tepkileri ölçmek istiyor. Söyledikleri ilgimi çekmiş gibi, kaşlarımı yukarıya kaldırıyorum. Devam ediyor.

''Sen gittikten bir kaç dakika sonra polisler geldi. Birisi Serdar'ın firması ile ilgili suç duyurusunda bulunmuş. Alıp götürdüler. Neşe bayağı kötü haldeydi.'' Son cümlesi ile birlikte kaşlarım çatılıyor. Amacım dışında dönen şeyler olduğunu sezebiliyorum. Zira benim amacım, bizim tadımızı anlık kaçıran insanlara aynı şeyi yaşatmaktı. Ama biliyorum ki bir şeyler saklayan insanlar böyle durumda panik olanlardı. 

''Neden bu kadar korkmuşlar? Sakladıkları bir şey mi var?'' Fırat ile karşılıklı birbirimizin yüz hatlarını inceliyoruz. İkimizde birbirimizin düşüncelerini okumaya çalışıyoruz. Fırat'ın dudaklarını ısırmasıyla bazı şeyleri söyleyip söylememekte tereddüt ettiğini fark ediyorum.

''Sanırım vergi kaçırma tarzında bir şeyler var.'' Serdar, bir kaç farklı şehirde onlarca şubesi olan fast food zinciri sahibi. Daha öncesinde de vergilerin fazlalığından ve çalışan ücretlerinin çok olduğundan şikayet ettiğini duyduğum aklıma geliyor. Düşüncelerimle boğuşurken önümüzdeki ağaçların ardındaki yoldan geçen nakliye aracını fark ediyoruz. Fırat ile göz göze geldikten sonra nakliye aracının geldiği yöne doğru koşmaya başlıyorum. 

Fırat'ta yine beni takip ediyor. 

Vardığımız noktada gördüğümüz şey ikimizin de ağzını açık bırakacak cinste. Serdar ile Neşe'nin evi tamamen boşaltılmış. Fırat, bu sefer biraz önceki gibi kararsız bakmıyor, oldukça kızgın görünüyor. 

''Gerçekten bunu sen mi yaptın?'' diyor sorusunu tekrar yönelterek. 

Kimse benim kocamı küçük düşüremez diyemiyorum.

Tekrar omzumu silkiyorum ''Herkes kendi seçimini kendi yapar'' diyerek bu sefer tempolu yürüyüşle sabah sporuma devam ediyorum. 

Fırat bir süre daha arkamda öylece bekliyor. Sanırım öğrendiklerini hazmetmesi gerekiyor. Gülümsüyorum. Fırat ve pembe panjurlu ev misali kalbi, kimseye kötülüğü yakıştıramıyor. Kötü bir şey gördüğünde bile acaba ben mi yanlış görüyorum diye sorguluyor. Canım, temiz kalpli kocam.

.

Kapımı açtığımda öğlen güneşi gözüme çarpıyor. Elimi alnıma getirip gözlerime gelen misafirlerimi daha iyi görebilmesi için gölgelik alan tanıyorum. Karşımda Feryal, Candan, Arzu ve Banu duruyor. 

VADİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin