<⁰>

197 23 6
                                    

Yıldızları izleyerek sigarasını içine çekiyordu jisung. Yıldızlar sanki bu geceye özel parlıyorlardı. Gözlerini sonunda yıldızlardan çektiğinde karşısında onu izleyen abisi ile sigarayı söndürdü. "Ne zamandır ordasın?" Dedi tekrar bir sigara yakarken.

"Şu siktiğimin sigarasını içmeyi bırak Sung."

Elinden yeni yaktığı sigarasının alınmasıyla derin nefesler verdi ve abisine baktı. Gözlerinden okunuyordu duyguları, Changbin jisung'a acıyordu.

"Hadi ama sende acı çektiğinde içiyorsun, görmedim sanma."

Burnundan soluyup konuşmaya başladı Changbin. "Ben sadece acı çekerken içiyorum sen her gün içiyorsun."

"Demek ki her gün acı çekiyorum?"

Kafasını gökyüzüne kaldırdı ve izlemeyi yarım bıraktığı yıldızlara döndü. Gözlerinin dolmasıyla göz kapaklarını kapattı. Belki gözlerini kapatırsa kimse ağladığını görmezdi ama yanılıyordu Changbin onu görüyordu.


Kardeşinin yanına gelerek karşındaki sandalyeye oturdu Changbin. "Sunoo'nun ölümü seni çok üzdü biliyorum ama nerdeyse bir yıl geçti atlatman lazım jisung. Doğru düzgün yemek bile yemiyorsun Sunoo seni bu halde görse çok üzülürdü biliyorsun değil mi?" Bu 11 ay içinde doğru düzgün beslenmemiş ve çokça kilo kaybetmişti Jisung.

Changbin'in dedikleriyle oturduğu yerinden kalktı ve adımlarını mutfağa ilerletti. Şuan acıkmıştı ve yemek yemesi lazımdı en azından Sunoo'nun üzülmemesi için. Jisung'un yemek yemediği zamanlar Sunoo her zaman yanına gelir ve neden yemediğini ona hep sorardı o da hep geçiştirirdi ama Sunoo pes etmez ona yemek yedirmek için ağlardı. "Baba hadi yemek ye yoksa hasta olacaksın" der ve ağlardı. Jisung'da onu kırmaz ve iştahı olmamasına rağmen yemek yerdi.

Aklına gelenlerle hafifçe gülümsedi ve rafların birinden tencere çıkartırken biri tarafından geri çekildi. "Sen koltuğa küçük ben yemek yaparım." dedi Yuqi. Ablasının sözünü ikiletmeden koltuklardan birine yerleşti.

Parmaklarıyla oynarken televizyondan gelen sesle tüm dikkatini oraya verdi Jisung.

"1. Kuşak Lee ailesinden Bay Minho yaptığı açıklama sayesinde serbest kaldı. Bay Jisung ise hiç bir mahkemeye katılmayarak dikkatlari yine kendi üzerine topladı."

Sinirle televizyonu kapattı ve derin nefesler almaya başladı. Oğlunu parçalama anı gözünün önünden gitmezken o nasıl serbest kalabiliyordu. Bu adil değildi hemde hiç. Neden böyle bir karar alınmıştı ki? Tırnaklarını avucuna geçirdiğini daha yeni fark eden Jisung bacaklarını kendine çekti ve avucuna baktı. O kadar fazla geçirmişti ki kanamaya başlamıştı bile. "Jisung!" Changbin'in sesini duymasıyla elinin dibinde ki vazo yere düşerek kırılmıştı.

"Sakin ol bebeğim." diyerek jisung'u sakinleştirmeye çalıştı Changbin. "A..abi." dedi ve göz yaşları akmaya başladı.

"Gel." dedi ve kollarıyla jisung'u sardı. Kucağına alarak kollarında ki bedenle yukarı çıkmaya başladı. Odasının kapısını açıp içeri girdi ve yatağına koydu jisung'u ve sessizce odadan çıktı changbin.

"Baba?" Jisung sesin geldiği yere dönmüştü ve onu gördü. "beni korumadın baba neden?" "Sunoo oğlum."
Jisung oğluna doğru koşuyordu oğlu ise ondan kaçıyordu. "Kaçma benden sunoo'm, kimse seni benden alamaz." "Çok geç baba, ben öldüm" ve sunoo ortadan kayboldu. Jisung yine tek kalmıştı. Etrafına bakınmaya başladı belki onu bulabilir umuduyla. Ama olmadı bulamadı Oğlu ölmüştü artık.

tue-moi chérie - MinsungWhere stories live. Discover now