Bölüm 34: O Gece

3.5K 314 202
                                    

Peki, gerçekte ne oldu?

Birkaç gün sonra Seungmin ve Felix baş başa oturduğunda, Seungmin yaşananları tüm detaylarıyla anlatacağına söz vermişti. Bunun için yeterince cesaret topladığında, sonunda oturdular ve sohbete başladılar.

Seungmin, derin bir nefes aldıktan sonra, yaşananları bir bir anlatmaya başladı.

Seungmin, o gün Felix'in ailesiyle olan olayları öğrendiğinde, ne yapacağını bilemedi. Felix hiç iyi değildi, bu yüzden onu görmek istediğini düşündü. Bulabildiği en erken otobüs biletini aldıktan sonra, gece yarısına doğru şehre iniş yaptı.

Daha önce Hyunjin'in evine gittiğinden, bulması zor olmayacaktı. Bir taksi tutmak için cebinde parası yoktu, sonunu hiç düşünmeden sadece arkadaşının yanına gitmeyi amaçlıyordu. Sonunda çaresiz kaldığından, gerekirse sabaha kadar yürüyecek, Felix'in yanına gidecekti.

Barlar sokağı, geçebileceği en kestirme sokaktı. Zaten saat çok da geç değildi, bir erkeğin oradan geçmesi sorun olmayacaktı. Ama işler, ne yazık ki planladığı gibi gitmedi.

Ara sokaklardan bir ses duyduğunda, farkında olmadan kafasını çevirdiği anda oraya çekildi. Yüzlerini görmediği, karanlıkta kaybolmuş gövdelerden uzanan birkaç çift el, sanki onu parçalamak istiyormuşçasına bedenine dolandı. Hızla yarım yamalak çıkarılan kıyafetlerine, ne olduğunu bile anlayamadan öylece bakakalmıştı.

Burnuna çok keskin bir alkol kokusu çalınıyordu. Adamların sırıtışlarını hissedebiliyor, gülüşlerin duyabiliyordu. Gözleri dolar, karşı koymaya çalışırken, ne kadar güçsüz olduğunu hissetti.

Sonunda iç çamaşırına kadar sıyrılıp arkasında sert ve soğuk bir cisim hissettiğinde, dünyası başına yıkıldı. Çığlık çığlığa bağırıp yardım istemesi bile bir şey ifade etmeyecekti. Arkasına değen şeyin başka birinin cinsel organı değil de, metal bir alet olduğunu anladığında, artık sesini çıkaracak gücü bile kalmamıştı.

Dışarıdan birisinin yüksek sesle bağırarak yanına geldiğini fark ettiğinde, kendini tamamen bırakmıştı. Neredeyse yarı baygın halde, gözlerini kırpıştırdı.

Bağıran adamın sesiyle sarhoş adamlar sağa sola kaçışmıştı. Seungmin ise, rezil bir halde yerde yatıyordu.

Ona sarılan, onu sakinleştiren, kıyafetlerini toparlayan, onu kucağına alıp taşıyan adamın tanıdık birisi olduğunu fark ettiğinde, çoktan bir yatakta, çırılçıplak uzanıyordu.

Chan, yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Seungmin'in yanına gitti. Seungmin çok kısa bir süre içerisinde tüm vücudu darp edilmiş, canı çok yanmıştı, Chan bunu rahatlıkla görüyordu.

Tek bir kelime etmeden, hazırladığı ılık suyla Seungmin'in bedenini silmeye başladı. Seungmin utancından yerin dibine girecekmiş gibi hissetse de, ona uzanan bu sıcaklığa müteşekkir hissetmeden de duramıyordu.

Çok geçmeden, odaya başka bir adam girdi. Birkaç konuşmanın ardından doktor olduğunu anladığı bu adam, Seungmin'i güzelce muayene etti. Yaralarına kremler sürüp yapılması gerekenleri Chan'a anlattıktan sonra, Seungmin'den bacaklarını biraz aralayıp kaldırmasını rica etti.

Seungmin, hiçbir şey söylemedi.

Doktor, Seungmin'in arkasından çok zorlandığını, cüzi miktarda yırtığının olduğunu ve önerdiği kremleri kullandığında kısa zamanda toparlayacağını söyleyerek odadan ayrıldı.

Evet, bedenindeki yaralar kremlerle iyileşebilir, ağrıları ağrı kesici ile giderilebilirdi. Peki ya, aklındakiler?

Chan, Hyunjin ile konuştuktan sonra bir karar verdi. Sadece bedeninin yaşadığı zorluktan değil, ruhunun ne kadar yaralanmış olduğunu düşündü. Böylece kararını verdi, Seungmin'i bırakmayacaktı.

The Babysitter | Hyunlix ✓Where stories live. Discover now