no.5

148 34 1
                                    

Taksiye bindim. Cebimdeki mataramdan çıkan takırtı sesinden boş olduğunu anladım. Yolda giderken taksicinin bir markette durmasını istedim. İçimdeki bu kaybolmuşluk hissini aşamıyorum. Ben uzun zamandır ne işe yaradığını bilmeyen bir aparatım. Amacım bir işe yaramak, ne işe yaradığımı bilmek değil artık. Taksici marketin yanında durdu.

- Hala oyunumuz devam ediyor. Evime ulaşana kadar konuşmama hakkın var. Bazen susmakta bir haktır. Birçok anlamsız cümle üretmek yerine hiç konuşmamayı tercih ediyorum. Neyse, sana bir iyilik yapıp ağzımı açmıyorum. Marketten dönene kadar bana veda etme güzel insan.

Dışarıda hafif bir yağmur vardı. Herkesin içinde ıslanma telaşı, benim içimde su damlacıklarıyla arkadaşlık etme zamanıydı. Vakit bayağı geç olduğu için bu arkadaşlık kısa sürdü. Marketten içeriye girip bir şişe konyak ve birkaç paket sigara aldım. Sanatın ne için olduğu tartışılır ama alkol sadece uzaklaşmak içindir. Gerçeklikten uzaklaşmak, gerçeği kabuk etmeme ihtiyacını kısmen karşıladığı içindir. Kariyere parayı verip marketten çıktım. Taksici hala oradaydı. Tekrar ediyorum, eğer otorite ihtiyacınız, zaafınız varsa ben bu ihtiyacı kullanmaktan çekinmem. Ben taksici için güçlü rolünü oynamaktan çekinmem. Zayıflığını her zaman yüzüne vurmamak gerekir. Taksiciyle ilişkim devam etseydi arada onun güçlü yanlarına da atıfta bulunmak isterdim. Benim yöneteceğim, yönetmekte güçlük çekmeyeceğim yanlarına atıfta bulunurdum.

- Şimdi eve gidiyoruz yabancı. Eve ulaştıktan sonra istediğin yere gidebilirsin. Seni azad ediyorum.

Yoldayken yağmur şiddetini artırdı. Taksicinin yüzünde bir telaş vardı. Duruma göre taksiciyi ödüllendirmem gerekiyor. Bu da otoritemin vicdanlı tarafına işaret ediyor zannımca. Yolculuk kısa sürmüştü. Sadece yolu izlemenin aptallığı bazen iyi geliyor.

- Bir yüz dolar daha veriyorum. Şimdi konuşabilirsin. Evin buraya ne kadar uzakta?

- Teşekkür ediyorum. Taksiyle birkaç saat sürebilir. Bu havada hız yapmam ölüme karşı edilmiş komik bir isyan olduğu düşüncesindeyim.

- Burada kal. Yarın buradan işine gidersin.

- Yok, olmaz. Yavaş yavaş gideyim ben.
- Kardeşim, birkaç saate evine dönersen uyumak için çok vaktin kalmayacak. Ertesi gün çalışmak için erken kalkman gerekiyor. Bu denklemde evine gidersen yarın geç kalkacaksın. Burada kalırsan yarın erkenden kalkıp işine başlarsın. Sana seçenekler sunuyorum. Son kararı sana bırakıyorum.
- Ben gideyim. Yine de nazik teklifin için teşekkür ediyorum.
- Bir şey sormak istiyorum? Neden öyle davrandın?
- Hayat tam manasıyla sanatsal bakılacak bir mecra değil. Hayatın bir gerçekliği var. En azından benim için bir gerçekliği var. Bu işi yapmak zorundayım. Artık insanlara tahammülüm kalmadı. Sende tahammül edilemeyecek bir zamanda taksiye bindin. Bakmam gereken bir aile var. Para kazanmam gerekiyor. Sadece bu. Böyle olmalıydı. Seni kırdığım için üzgünüm.
- Bu üzgünlüğünü mezarlıkta dile getirseydin senin için daha anlamlı olur. Neyse, iyi geceler yabancı.
- İyi geceler.

İnsan her zaman kendi için doğru seçimi yapmaz. Bazen de hata yapmak gerekir. Anahtarı cebimden çıkarıp eve girdim. Ev dağınıklık kelimesinin vücut bulmuş haliydi. Suzan kurallara uymayı bugün için reddetmiş anlaşılan. Neyse, etrafımı toparlamam gerekiyor. Yatak odasına geçip pikaba bir plak koyduktan sonra işe koyulmam gerekiyor. Ruh halim içinde aynı durum geçerli. Her şeyi toparlamak için hala yaşıyorum. Pikaptan gelen sesle işe başlamam gerektiğini fark ettim. Hayat her zaman beklediğimiz şekilde yanımıza sokulmaz. Bazen hayatın üstesinden gelmek için suyuna gitmek gerekiyor. Temizlik işini bir an önce halledip uyumam gerekiyor. Yarın için beni bekleyen pek fazla bir şey olmadığını biliyorum. Yarının bir önemi olmadığı bir evrende bir insan neden hayatını devam ettirir ki? Tanrı mı buna engel yoksa içimde bir yerde saklı olan umudum mu? Bence her ikisi de. Her ne kadar bıkmış dahi olsam da yarının belirsizliğini belli hale getirmek için yaşıyorum. Temizlik bitti. Plaktan gelen sesi kapattım. Yatağıma doğru adımlarken konyak şişesinin beni de götürmeyecek misin o uçsuz bucaksız olan hayal dünyana bakışı beni derinden etkiledi. Suzan hala evdeydi. Yan odada uyuyakalmıştı. Üstünü örttüm. Oradan uzaklaşıp sekiz çizerek yatağımı buldum. Hiç anlam veremediğim bir anda ağzımdan şu sözler çıkıverdi.

" Tanrım nereye kadar böyle? Nereye kadar umut ederek yaşayacağım? Artık bu evrenin son kullanma tarihi geçmedi mi? İnsanlar son kullanma tarihi geçen ürünleri hatta ilişkileri de çöpe atıyor. Sen neyi bekliyorsun? Sen neyi bekliyorsun?"

Konyağın etkisiyle kendimden geçtim sanırım. Sabahın o isyankar ışığı gözlerimi alıyordu. Pencerenin perdesini çekmeyi unutmuştum. Keşke yaşamayı da unutmak bu kadar kolay olsa. Keşke diğer insanlar gibi umursamadan, bir derdim olmadan yaşayabilmek istesem. Keşke... Keşke cümleleri bu şekilde uzayıp gider. Pişman olmak istemiyorum. Pişman olduğumu biliyorum. Doğru cümle pişman olmak istemezdim. Elma yemek yerine ağaçtan düşmeyen elmanın cennette bir yer çekimi olmadığını keşfedebilseydim ne güzel olurdu. Sonsuz bir evrende var olmak. Güzel olmazdı. Yeniden var olma düşüncesine sahip çıkacak kadar güçlü değilim artık. Ani bir kapı çalma sesiyle kapıya doğru yöneldim. Bu saatte kim beni kapımı çalabilirdi. Tahmin etmek zor olsa gerek. Keşfedilmeyi bekleyen yeni bir edim daha. Hemen harekete geçmeliyim. İnsanlara belirsizlik iyi gelmez. Hemen onun üstesinden gelmek zorundadır. Elma yeme durumunun sonucunda gelecek olan şeyin ne olduğunun bilgisizliğinden kaynaklı olsa gerek. Kapıyı açtım.

- Saatin kaç olduğundan haberin vardır umarım. Bu saatte beni rahatsız etmeyi teşvik eden düşünce neydi seni?

- Sen hep böyle misindir?
- Ben hep böyleyimdir.
- Seni merak ettim. Otel olayından sonra etrafta gözükmedin. Oteldekilerde nerede olduğunu bilmiyor. Napolyon'a sordum. O da bana bilmediğini söyledi. En son Jennifer'ı aramak zorunda kaldım. Bu arada günaydın.
- Günaydın Jolie. İçeri gelmek ister misin?
- Sana zahmet olmazsa elbette gelmek isterim.
- Şaka yapmayı bırakmalısın. Komik olmadığını söylemek istemem.
- Tavırların sonucunda meydana gelen espriler bunlar. Benim elimde olan bir şey değil.
- İçeri gelecek misin? Bir diğer ihtimalse kapıyı yüzüne kapatmam olacak. Kararını ver.
- Geliyorum.
- Ben kendime geldikten hemen sonra yanına geleceğim. Yukarıda toparlamam gereken bir oda var.

- Öyle mi? Neyse, bekliyorum seni.

- Evi keşfetmeyi sana bırakıyorum. Yalnız tam karşıdaki kapıya girme. Orda uyuyan biri var.

- Kimmiş o?
- Siz kadınlar her şeyi merak etmek zorunda mısınız? Gerçekten her şeyi merak etmek zorunda mısın? Söz veriyorum sana dönünce anlatacağım. Hatta yukarıya gel. Beraber çıkalım. Dağınık bir yatak görmüşsündür herhalde.

- Bu fikri beğendim. Geliyorum.

İnsan bazen doğru seçimler yapabilir. Hayat iki seçenek arasında kalmak için çok acımasız. Bazı standartlara sahip değilseniz hayat size parasını peşin ödediğiniz bir işçi gibi bakar. Tek derdiniz o işçinin o işi istediğiniz vakitte bitirmesi olacaktır. Duyguları, düşünceleri, her neyi varsa o işçinin sizin için bir önemi yoktur. Güç durumunun yanında bulunmak her zaman kolaydır. Kötünün yanında durmak, kötülük yapmak her zaman kolaydır. Otoritenin yanında olmak her zaman kolaydır. Kendi çabanızla ürettiğiniz bir düşünce yerine başkasının düşüncesinin bir uzantısı olmak ve bu uzantının arkasında bir ömür sürmek her zaman kolaydır. Diğer insanlar böyleydi bende bu şekilde davrandım demek her zaman en kolayıdır. Yetişkin insanlar genel manada bunu dile getirmeseler bile edimleriyle bu davranışın gerçekten böyle olduğunu gösterirler. Önemli olan haklı zayıfın, güçsüzün itaatsizin yanında durmaktır. İnsan her zaman doğru seçimler yapmaz. İnsan diğer insanların kendisi hakkında yaptığı seçimi kendisi yapmış gibi inanmak zorundadır. Kendi varlığını kabul etmek için kendine olan güvenini kabul etmek için bu yolu dener. Bu yol gidilmez bir yoldur. Birey için otoritenin kaynağı her zaman diğer insanlar olmuştur. Kahvaltıya kadar hiçbir şey yapmak istemiyorum. Jolie ile konuşmak zorundayım. İnsanların bir önceki ruhsal hayatında bu onay kaynağı tanrı iken buradaki onay kaynağı diğer insanlar olmuştur. Adem renkleri öğrendi tanrı onay verdi. Adem ağacı öğrendi tanrı onay verdi. Adem ateş yakmasını öğrendi tanrı onay verdi. Tanrı Adem'in bilindik hatasından hemen sonra evrenden kısmen elini çekti. Adem'in onay davranışının pekiştirildiğine olan inancı bu davranışının devam etmesini sağladı. Bir kültür olarak günümüze kadar geldi. Jolie'nin sesi kulağımı acıttı.

- İki saattir sana sesleniyorum. Kulaklarında bir sorun varsa doktora götüreyim seni. Odanı toplamanı bekliyorum aynaya bakıp saatlerce düşünmeni değil.

YOKLUĞA ANESTEZİ Where stories live. Discover now