no.30

2 1 1
                                    

Başım sürekli dönüyordu. Dünya mi dönüyordu yoksa kafamın içindekiler mi sürekli bir hareket halindeydi. İki ihtimalinde doğru olması canımı sıkıyor. Vale geldi. Saçları dağınık, kıyafetleri bir o kadar düzenliydi.

- Arabanızın anahtarları.

- Anahtarlar önemli değil. Önemli olan anahtarları sokacak yeri bulacak gözler. Başım dönüyor. Senden bir ricada bulunabilir miyim?

- Tabi.

- Beni evime kadar götürebilir misin?

- Bu benim işim değil.

- Ben bu senin işin mi diye sormadım. Beni eve bırakmanı söyledim. Doğru soruya yanlış cevap veriyorsun. Kulaklarımı incitiyorsun. Kalbimi incitiyorsun. Dolaylı olarak beni incitiyorsun.

- Sizi evinize bırakamam. Kendiniz bir şekilde yolunu bulmalısınız.

- Şu gözlerin içindeki karanlığı görüyor musun? Ben bu karanlıkta nasıl aydınlığı bulacağım? Alt tarafı basit bir ricada bulundum. Beni sırtında taşımanı istemiyorum.

O sırada barın sahibi dışarıya çıkmıştı. Sohbetimize kulak misafiri olmuş galiba. Benim bilincim pek yerinde değil.

- Bir sorun mu var Alfred?

- Bir sorun yok efendim.

- Beyefendi bir sorun mu var?

- Evet, bir sorun var. Ben evime gidemeyecek kadar zor durumdayım. Valenizden beni evime bırakmasını istiyorum. Valeniz depresyonda olan insanlar gibi bakıyor bu isteğime. Rica etsem biri beni evime bırakabilir mi?

- Alfred müşterimizi evine kadar götür. Oradan bir taksiye binip buraya gel. İnsanların nezaketine kabalıkla cevap vermemen gerektiğini söylemiştim.

Artık duyularımın gücü git gide azalıyordu. Kulaklarım bu sohbeti duymamak üzere kendine söz vermiş gibiydi.

- Patron. Patron. Patron. Ben sizi duyamıyorum. Ben hiçbirinizi duyamıyorum. Lütfen biriniz artık beni evime bırakabilir mi?

Cebimden bir kalem çıkarıp adresimi elime yazdım. Konuşmama kaldığım yerden devam ettim.

- Alfred avucumun içinde adresim yazıyor. Bu kapının önünde uyuyakalmak istemem. Bu durum sizi rahatsız edecektir. Hadi beni evime götür.

Karışık seslerle arabaya doğru götürüyorlardı beni. İnsanların yüzlerini yavaş yavaş görmemeye başladım. Gözlerim hafiften kapandı. Hatırladığım kadarıyla radyodan gelen sesleri duyabiliyorum.

Herkes gidecek
Zamanı geldiği zaman
Anlamsız bir yaşam
İnsan bir cehennemden kurtulacak
Sonsuz bir cehenneme karışacak
Bizi ayakta tutan iyilikler
Vicdanımızın önemi olmayacak
Kirli bedenlerimiz
Kirli günahlarımız
Kirli birlikteliklerimiz
Tanrının suyunda yıkanacak
Ertesi gün mesai başlıyor
Sarhoşlar, katiller, şeytanlar
Günahlarımızın istismar vakti
Zebaniler günahlarımızı istismar ediyor
Bir tarafta ilelebet bayram havası
Bir tarafta ilelebet katliam havası
Bir tarafta coşkulu sesler
Bir tarafta isyankarlar korosu
Tanrı beni cennetten korusun
Tanrı beni cehennemden korusun
Hiç isteğim olmadan sevdim
Hiç korkum olmadan sevdim
Cennet cehennem istemeden sevdim
Tanrı beni sevgi cehenneminde yaksın
Sonsuz bir boşluğa bıraksın
Şiirim bitti
Zebaniler kulağımdan çekti
Mesaim başlıyor
Hiç bitmeyecek bir mesai

Radyonun sesi kapanmıştı. Eve gelmiştim anlaşılan. Alfred konuşmaya başladı. Dudaklarının arasından kelimeleri seçip anlamaya çalıştım. Bir türlü anlayamadım. Zihnim birazcık olsun kendine gelmişti.

YOKLUĞA ANESTEZİ Where stories live. Discover now