1.

2.5K 276 167
                                    

"Yine mi Han Jisung!"

Prens Han Jisung kralın tahtının önünde babasını yine deniz yolculuğu için ikna etmeye çalışıyordu. Yolculuklarının amacı unutulmuş şehirlerdeki insanlara yardım etmek olan prensin yardımseverliğinin yanında güzelliği ve zarifliği onu gören herkesi kendine hayran bırakıyordu. Parlayan pürüzsüz esmer teni, güzel kahverengi gözleri, dolgun dudakları, zarif vücudu ve parlak gülümsemesi saraydaki hizmetkarları bile etkiliyordu. Ama veliaht kardeşinin aksine kendi isteklerini -birde bu istekler kraliçeye göre daha bir prens için uygun görünmeyen şeylerse- yapması zordu. Tabi zarif prens için kraliçenin bu kendi kuralları saçmalıktı. Ancak kral ve kraliçenin önünde uzamış kahve saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp gözlerini doldurarak deniz yolculuğu icin rol yapmaya devam ediyor ve işe yaraması için tüm duaları ediyordu içinden. "Ah gerçekten izin vermesek bile gidiyor her seferinde" sarı saçlı kraliçe kahve saçlı prense sinirlenmişti. Güzel prens uslu oğlan rolüne devam edip başını aşağı eğdi. Kral sesli bir iç çekişten sonra sonunda eşsiz prensi mutlu eden cümleyi kurdu

"Tamam Han yine sen kazandın ama en iyi adamları al. Son zamanlarda bir korsan zengin gemilere saldırıyormuş"

Bu korsan konusu güzel prensi içten içe güldürse de onayladı babasını. Komik buluyordu kim bir prense saldırabilecek cesarete sahip olabilirdi ki? Yıllardır denize açılıyordu ve hiç kimse buna cüret etmemişti, kendisinden de emindi. Her ne kadar kraliçe izin vermese de kılıç ve dövüş tekniklerinde genç olmasına ragmen çok iyiydi.

____________________________

Jisung geminin güvertesinde rüzgarın esmer tenine çarpmasının verdiği huzurla gözlerini kapatıp gülümsedi ve dalgaların sesini dinlemeye devam etti. Bu huzuru bozan şey arkadan gelen hapşırma sesiydi, irkilerek hemen gözlerini açıp arkasını kontrol etti. Etrafta kimsenin olmaması izleniyor hissiyle onu daha çok geriyordu. "Soğuk denizde balıklara yem olmak istemiyorsan hemen ortaya çık!"  prensin zarif sesine rağmen sert uyarısı gizlenen kişiyi korkutmuş olmalı ki büyük tahta bölümün arkasından çıkan titreyen beden göründü

"Minjun? sen nasıl geldin buraya kadar? Ve gelmek için kimden izin aldın?"

Gözünden ateş çıkıyordu kahverengi saçlının. Elbette veliaht prensin denize açılması yasak değildi ama küçük prens veliaht olduğu için güvenlik önceden yüksek olmalıydı, şuansa gemide az hizmetkar vardı. Bu yüzden Jisung hem çok şaşkın hem çok sinirliydi, kardeşinin titrediğini görünce güvenip yanına aldığı hizmetkarlara ve küçük prense hesap sormayı erteledi. Hemen üzerindeki ceketi çıkarıp üşüyen küçüğüne sardı ve kucaklayıp içerideki odalardan birine götürdü

"Şimdi anlat bakalım Minjun, saraydan nasıl çıktın ve nasıl oldu da bu kadar yol seni fark edemedik biz?"

Kardeşinin titremesinin azalmasını bekledikten sonra dayanamayıp sordu sorusunu Jisung. Sakin olmaya, küçük kardeşini korkutmamaya çalışıyordu ama sesinden sinirli olduğu anlaşılıyordu güzel oğlanın. "B-ben sizi duydum kapıdan. Senin is-istemeyeceğini bildiğim için gizlice takip e-ettim ve saklandım. Özür dilerim H-Hannie"

Suçlu olduğunu ve abisini zor duruma soktuğunun farkındaydı küçük prens ama onunla zaman geçirmeyi seviyordu. Bu yüzdende denizi pek sevmese de tüm azarları yemeyi göze almıştı. Jisung derin nefes alarak elini kardeşinin saçlarına götürüp okşamaya başladı. Asla kıyamıyordu ona, nasıl kızabilirdi ki ona dolu gözlerle bakan küçük kardeşine

Pirate / minsungWhere stories live. Discover now