7.

943 155 89
                                    

"Ne kadar yolumuz kaldı?" En uzun yolculuğu on gün süren Jisung artık on iki gündür denizde olduğundan hasta hissediyordu. Prens dışında gemideki herkes buna alışıktı.

Prens'in bu on iki gününün on günü Minho'nun gemisinde geçmişti. Ama korsan yine meşguldü. Bazen yanına gelip iyi olup olmadığını sorup gidiyordu. Jisung arada konuştuğu Changbin ve Hyunjin dışında kimseyle iletişim kurmamıştı.

"Bir terslik olmazsa geceye orada oluruz"  Jisung'un sorusunu odadaki sandalyede oturan Hyunjin yanıtlamıştı.

"Neden yolculuk bu kadar uzadı, adanıza gittiğimizde bu kadar olmadığına eminim"

Hyunjin, geldiğinden beri her şeyi sorgulayan oğlana gülümsedi "Lee Know başka yolla gitmemizi istedi"

"Planla ilgili bana da bir şey söylenecek mi artık?" Sürekli konuşmalardan ayrı tutulan prens isyan etmişti.

Hyunjin söylemek istiyordu ama Minho'nun işine karışmaması gerekiyordu. "Lee Know sana açıklar yakında. Yemeğini ye sen" diyerek odadan ayrıldı.

Giden oğlanın arkasından istedigi cevapları alamadığı için dudak büzen Jisung masadaki yemeğe baktı. Midesinin bulanmasına yetmişti bu. Lezzetli görünmediğinden değil sadece prens hasta hissediyordu. Parmağını kıpırdatacak enerjisi kalmamıştı. Oturduğu yatakta kayarak tamamen yatağa uzandı ve gözlerini kapatıp uykuya teslim oldu.

_______________________________

"Jisung'u kontrol ettin mi Hyunjin?" Bakır saçlı korsan görüş açısına giren uzaktakı şehire güverteden bakarken konuşmuştu.

Hyunjin yanında uyuklayan Changbin'i dirseğiyle uyarıp korsan'a döndü "Yüzü bembeyaz olmuştu sanırım fazla geldi yolculuk. Ve sana sinirli" kıkırdadı uzun saçlı oğlan.

Minho'nun anında gözleri arkada gülen çifti buldu. Hasta mı olmuştu ve yine neden sinirlenmişti ki prens ona? Kaşlarını çatmış Hyunjin'in devam etmesini ister gibi bakıyordu.

Minho'nun bakışlarını farkeden ikili anında gülmeyi kesmişti. "Dostum konu bu prens olunca hemen tepki veriyorsun, biraz sakin ol" Changbin kaç yıllık dostunu iyi tanıyordu, kimse için böyle endişelendiğini görmemişti.

"Onu bunu bırakın da neden sinirli? Hyunjin?" İnkar edecek değildi. Prens'e karşı ilk kez tatdığı farklı hisleri vardı. Henüz bunu isimlendirememişti, isimlendiremezdi. Önce yüklerini atmalıydı. Kendi karanlık hayatına ışığı almak için en azından karanlığın ışığını yutmamasını sağlamalıydı.

"Jisung'a hiçbir şey anlatmıyorsun Minho. Zarar görmesin diye her şeyden uzak tutamazsın. Asıl bilmezse zarar görür ve sadece o değil bizde. Ayrıca böyle yapınca çocukmuş gibi hissettiriyorsun"

Hyunjin haklıydı. Farkındaydı bunun korsan ama başından beri Jisung'u katmak istemiyordu. Ya zarar görürse, ya tamamen onu kaybederse? Bu düşünceler erteliyordu prens'le konuşmasını. "Odasında mı?"

"Odasında. Sen gidip Jisung'u al, biz varış için hazırlarız her şeyi. " Sona kadar dinlemeden giden korsan'ın arkasından gülümsedi ikili.

Minho prens'in odasının kapısına geldiğinde tıklattı kapıyı. Ses gelmeyince bu sefer daha gürültülü vurmuştu kapıya. Yine de ses yoktu. "Jisung? Giriyorum" uyardıktan sonra kapıyı açtı ve içeri girdi. Şehre yaklaşıyorlardı, Jisung'la karada konuşacaktı. Buraya oğlan'ı almaya gelmişti.

Yataktakı bedeni gördüğünde oraya doğru ilerlerken buldu kendini. Şimdi görüş açısında olan yüz büyülüyordu yine korsan'ı. Minho elini güzel oğlanın saçlarına götürüp yavaşça okşadı. "Jisung?" yumuşak sesi duyulmuştu Minho'nun. Fakat hiçbir tepki alamamıştı. "Gitmeliyiz, şehre-"

Pirate / minsungWhere stories live. Discover now